Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

24 Ekim '16

 
Kategori
Deneme
 

Bir zamanın hesabı

Bir zamanın hesabı
 

internetten alıntıdır


Acılar zamanla geçer sanılır ya! Geçmez. Sen, zamanla o yöne o kadar da sık bakmadığın için geçti sanılır. Ya da etkisi seni o kadar da çok acıtmaz zamanla ama...

Ummadığın, keyifli bir zaman diliminde; geçmişte kaldığını düşündüğün bir bahçeye girersin hazırlıksız, bir anda bir kaç dakikalığına. Bahçede ellerinde diktiğin fidanların boyu yıllar önce çoktan senin boyunu aşmış. Geçerken sen şahitlik edememişsin.

Hafif parmak dokunuşlarıyla selamlaşmalar yapraklarına, kısa bir süreliğine bütün kütüklerin altında kalmış gibi nefessiz kalmalar... Gözlerinden dışarı çıkamayan yaşların içini yakması hiç acımadan. Çocuklarının çocuk kahkahaları var hala o bahçede. Evin duvarlarından hiç silinmemiş bağırtılı naralar. Senin sessiz susuşların...

O bahçenin bütün topraklarının avuç-avuç ellerinden geçtiği gençlik zamanlarına da daralır için. Boşa geçmiş sanılan büyüme zamanları. Hiç bir şey boşa değil oysa bugün bildiğin. Her şey kendi içinde yeterince anlamlı, sadece anlamları anlamak için o kadar da yorulmak gerekli miydi acaba?

Aynalarla barışık bütün dünyaya sırtını bile-isteye dönmeler, kimseden zarar görmemek adına. Her zaman dilimi kendini ördürüyor kadere. Kader de ne yapsın? Yazılanı sunacak zamanın içine adına hayat denecek toplamda ama hayat yormaz karakterler yorar hayat da büyütür insanı zamanı geldiğinde. Kimileri de hala büyümekten uzak aynı umarsızlıkta. Büyük gönüllülükten uzak bu yüzden değersizleşiyor bazıları gözlerimde bile-isteye.

İnsan, ne zaman veda eder geçmişine? Gelmişine-geçmişine okkalı bir küfür savurarak kurtulsa bile unutur mu yürek acıta-kanata yaşadıklarını? İnsan, ne zaman uçurur bir yerlere hapsettiği kuşları? Kaçıp-uçan-kurtulan yolunu bulsa bile bırakır mı yakasını doğuştan olmayan korkuları? Kursağında heveslerin dolu olduğu sessiz yutkunmalar bırakır mı yakasını üstünden bir ömür geçse bile? Bir bardak su getirir, evin yeni sahibi kadın bir parça nefes alabil diye, zorla yutarsın suyu, hesabını yıllar önce kapattın sanırsın, kapanmamış besbelli. Gençliğinin pırrr diye uçtuğunu görürsün kanatlarında kırıklarla.

Huzurlu yatağına karabasanlar doldurur gecenin karanlığı hemen sonrasında. Karanlığın tamamen masum olduğu bir mahkeme kurulur kimse görmeden. Suçlu, masum, hakim, mübaşir senden ibaret, kader de yazar yazılarını sana sormadan tıkır-tıkır. Hesaplaşırsın rüyalarının içinde matematikten zerre anlamayan aklınla bir başına. Masumluğunun hatırına, yorgunluğunun hatırına affetmesen de helal edersin tüm haklarını... Unuttuğunu zannettiğin zor zamanların kötü film kareleri sıkıştırır nefeslerini, korktuğunu bildiği halde inadına. Güzel dilekler doldurursun yüreğine, temiz nefesler doldururken ciğerlerine.

Onca zaman nasıl dayanılmış o nefessizliğe? Gözlerini açtığın sabaha hiç üşenmeden yeniden merhabalar. Şimdi gözlerine baktığın adama duyduğun sevgi de merhem olur yaralarına. O zamanların içinde kalmadığın için de dilinde duaların döner hep iyiliğe tüm çaresizler adına. Hayat yormaz karakterler yorar insanı sen büyürsün. Sabır da kötülüğe değil hayata ve yaşamaya direnmek içindir ama yaşarsın bazı şeyleri kararın kararlığına kadar. Adına da kader denir geçen o süreye. Papatyalı evle aslında tam da o zaman helalleşirsin sessizce çok geçe kalmış bir hesaplaşmayla. İçinde ne varsa bırakırsın toprağa. Bilirsin toprak tüm kötülükleri de yok eder zamanı geldiğinde.

Gözlerinde hala inanan bakışlar, yüreğinde taa o zamandan kalma talepsiz küskün susuşlar... 

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..