Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '12

 
Kategori
Teknoloji
 

Bırakın teknoloji nefes alsın! Artık günah keçisi olmasın!

Bırakın teknoloji nefes alsın! Artık günah keçisi olmasın!
 

İçinde bulunduğumuz çağa “Teknoloji Çağı” dersek çok da yanlış bir tanımlama yapmamış oluruz. 1894’te İtalyan mucit Guglielmo Marconi’nin telgrafın türevi radyoyu icat etmesiyle başlayan süreç diğer birçok teknolojik gelişmenin de yolunu açmıştır. 1800’lü yılların sonundan itibaren telefonun televizyonun ve de bilgisayarın icadı ile gelişmeler birbirini takip etmiştir.

Birinci ve ikinci dünya savaşı zamanlarında vazgeçilmez bir iletişim aracı olan radyonun yerini televizyon almıştır. İlk televizyonlarda görüntünün titrek ve noktalar halinde siyah beyaz ve tek kanaldan ibaret oluşu kalitesinin şimdiyle kıyaslanması gelişimi gözler önüne serer. İzlenebilecek kanalların sayısının artması, her eve televizyon girmesi ve siyah beyaz ekranın yerini renkli ekranın almasıyla televizyon vazgeçilmezlik özelliğini kazanmıştır.

Telefonun cepte taşınacak kadar küçülmesi yeterince şaşırtıcı bir yenilikken, telefonların iletişimi sağlama dışındaki radyo, renkli ekran, çeşitli melodiler, ses kaydı, video izleme, internete bağlanma, oyun görüntülü görüşme gibi özellikler içermesiyle vazgeçilmez eğlence aracı haline gelmesi kaçınılmaz bir hal almış ve insanların hayatının bir parçası olmuştur.

Son 30 yıl içinde takibi zorlaştıran bir hızda gelişen teknolojik gelişmeler ilk başlarda insanın hayatını kolaylaştırmasıyla çabucak benimsenmiştir. Fakat bilgisayarın hayatımızda edindiği yer diğer teknolojik gelişmelerin hepsinden daha büyüktür. Başlangıçta bilgisayar hesap işlemlerini kolaylaştıran bir nesneden ibaretti. Tıpkı abaküs gibi… Fakat hızlanan ve kapasitesi artan gelişmiş bilgisayarlar hesap işlemlerinden çok daha fazlasını gerçekleştirmeye başlamışlardır. Tıpkı telefonun gelişimindeki gibi bilgisayarlarda oyun oynanabilen, dosya, fotoğraf saklanıp gönderilebilen, dünyanın diğer bir ucunda hiç tanımadığın insanlarla iletişim kurma şansını yaratabilen, kalın veya ulaşılması yanında taşınması zor kitapları bilgileri bir tık ile önümüze getirebilen bir icat haline gelmiştir.

Ardı arkası kesilmeyen gelişmeler sonucunda ise teknolojiden bihaber olarak yaşayanların garipsendiği bir “Teknoloji Çağını” yaşıyoruz. Televizyondaki dizi veya programlar, internetteki video veya resimler, cep telefonlarındaki sınırsız mesaj ve konuşma paketleri kampanyalar ahtapot misali dört bir yanımızdan bizleri sarıp sarmalamış durumda. İşte bütün bunları teknoloji kavramı altında topladığımızda ise ortaya bütün suçun teknolojiye atıldığı “teknolojinin bağımlılık yaratarak insan ilişkilerini zayıflattığı” anlatan cümleler en sık kurulan cümlelerden biridir.

Bu noktada insanların kolaya kaçıp teknolojiyi yoğun olarak da bilgisayarı günah keçisi haline getirmesinin çok da gerçekçi olmadığını düşünüyorum. Şuan ismini hatırlayamadığım bir yazarın röportajı da benim bu düşüncemi güçlendirmekte. Teknolojiden kaynaklandığı iddia edilen iletişimsizliğin insanlık tarihinde var olduğunu, bu iletişimsizlikten kaynaklanan katliamlar, haksızlıklar, savaşlar, ikiyüzlülükler ile dolu bir tarihin olduğunu işaret ediyordu yazarın sözleri. Bizler sadece teknolojiye bütün suçu atarak vicdanlarımızı temizlemeye ve böylece rahat rahat yaşamımızı sürdürmeyi tercih ediyoruz.

Asıl yapmamız gereken ise yaşadığımız iletişim sorunlarını tek tarafa yıkmadan, biz insanlardan kaynaklandığını fark etmek ve kabul etmek değil de nedir?

Bunu kabul ettiğimizde teknolojinin gerekliliğini, faydalarını ve zararlarını çok daha mantıklı bir şekilde görebiliriz.

Örneğin istediğimizde elimizin altında bulunan bilgiler, hiç tanışma şansımız olmayan insanlarla tanışmamız ve de oyunların makul miktarda faydalanıldığında hayatımızı ne kadar kolaylaştırdığını biz izin vermedikçe bize iletişimsizlik şeklinde veya başka türlü bir zarar veremeyeceğini görmemiz için yeterli olacaktır.

Burada bahsettiğim oyunların faydası garipsenebileceğinden biraz açıklama gereği duyuyorum yazımı bitirmeden önce. Oyunlar bizim hayatın gerçekliğinden kaçmamıza yardımcı olurlar. Herkes, her gün biraz gerçeklikten kaçma ihtiyacı duyar. Hayatta başa çıkamadığımız bir sorunu, oyun oynarken aştığımız sanal engelle aşmış gibi hissederiz. Oyunu gerçekleştirir, gerçeği de oyunlaştırırız. Bunu makul miktarlarda yaptığımızda ki bu miktarı belirlemek bizim elimizdedir, hayatımızda yaratacağı etkiyi küçümseyemeyiz.

Hayattaki her şeyin iyi ve kötü yanları vardır. Teknoloji çok sık tartışılanlardan biridir sadece. Kendimce bu tartışmaya fikrimi katmak ve çözümün de elimizde olduğunu yazmak istedim. Ve belki de biraz teknolojiyi günah keçisi olmaktan kurtarmak…

Güner Deniz Ertoğlu

 
Toplam blog
: 18
: 683
Kayıt tarihi
: 14.06.11
 
 

Kitap, psikolojiyle, felsefeyle, sanatla tiyatroyla hayatımın anlamını bulma uğraşıyla meşgul bir..