Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '10

 
Kategori
Siyaset
 

Birazcık da Müslümanlığa ve Türklüğe açılalım

Birazcık da Müslümanlığa ve Türklüğe açılalım
 

Bazı kişilerin Ayasofya'nın "cami" olarak sınıflanmasından rahatsızlık duyması nedeni ile, inadına b


Laik, demokratik, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, sosyal bir hukuk devletinde yaşamaktayız yani Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşamaktayız. Hristiyan Rum, Ermeni ve Musevi Yahudi azınlıklarıyla laiklik temelinde kimse kimsenin dinine karışmadan yıllardır kardeşçe yaşayıp gitmekteyiz. Şöyle çevremize bir baktığımızda baskı ve zulüm gören bir azınlık göremiyorum. Hristiyan Rumlar ve Ermeniler, Musevi Yahudiler Lozan'da kazandıkları bütün azınlık haklarını sonuna kadar kullanmaktadırlar. Kendi dillerini konuşuyorlar, kendi dillerinde eğitim yapıyorlar ve kendi dillerinde gazete çıkarmaktalar. Ezilen ve zulüm gören ayrı bir ırk göremiyorum ülkemizde. Türkiye'nin en güzel yerlerinde -İstanbul'da- varsıl ve mutlu bir biçimde yaşamlarını sürdürmektedirler. Tam tersine bu ülkenin gerçek sahipleri Müslüman Türkler ülkesine ve dinine bağlı, Türk ve müslüman olmakla övünen bu insanlar toplumsal ve ekonomik yönden daha alt kesimleri oluşturmuş durumdadırlar.

Lozan'a göre ülkemizde yalnızca müslüman olmayan vatandaşlarımız azınlık sayılmaktadırlar. Bu ülkeyi müslüman olan Kürt, Laz, Arnavut, Gürcü, Abaza'larla birlikte kurduk. Lozan'a göre ülkenin kurucu öğeleri müslümanlardır ve hiç bir Türk olmayan müslüman öğe bu ülkede azınlık değildir. Bu ülke hepimizindir. Müslüman olan bütün öğelerle birlikte ülke topraklarında yüzyıllardır beraber yaşadığımız Kürt kökenli vatandaşlarımız ne bizden biraz eksik ne de biraz biraz fazla haklara sahiptir. Üniversite eğitimi gördüğüm dönemlere baktığımda, üniversitelerimizde yine Kürt kökenli vatandaşlarımız aynı koşullarda eğitimlerini almaktadırlar. Kürt Türk ayrımı yapılmadan bütün devlet kademelerinde görev alabilmektedirler. Hatta Cumhurbaşkanı ve Bakan da olabilmektedirler. Biz Türkler çok çabuk Batılı yaşam koşullarına alıştık ve ailelerimizde 1-2 çocuk ancak var. Kürtler batılılaşmayı biraz geriden izlemekte. Soy ve aşiret yapıları içerisinde nüfusları -her Kürt ailesinde 8-10 çocuk- hızla artmaktadır. Kürt kökenli vatandaşlarımız İstanbul gibi megakentlerimizde ağırlıklarını hissettirmektedirler. Bir adım öteye giderek Meclisimize baktığımızda ulusu temsil eden milletvekillerinin de hiç azımsanamayacak kadar Kürt kökenli vatandaşlardan oluştuğunu görmemenin olanağı yoktur.

Ülkeniz gelişmekte olan bir ülkedir. Yaşam koşulları Avrupa düzeyinde olmadığı bes belli. Ne hukuk ne demokrasi ne toplumsal ne de ekonomik açıdan Avrupa ölçütlerini yakalayamadık. Ekonomik gelişmişlik açısından bakıldığında ülke genelinde çok büyük bölgesel farklılıklar bulunmamaktadır. Toroslar üzerinde benim göçebe hemşehrilerim de hala yerleşik kent yaşamından çok uzaklarda develer üzerinde ve göçebe çadırlarında yaşamaktadırlar. Müslüman öğeler içerisinde Türk olanla Türk olmayan arasında çok büyük farklılıklar yoktur. Ama Lozan'da azınlık konumunu elde eden Hristiyan Rum ve Ermeni, Musevi Yahudi vatandaşlarımız en varsıl koşullarda yaşamlarını sürdürmektedirler. Türkiye'mizin en güzel kentlerinde. Hepsinin çifte vatandaşlıkları vardır. Biraz kendilerini sıkıntıda hissetseler Lozan'da elde ettikleri azınlık haklarını kullanıyoruz diye dünyanın bütün uluslararası İnsanhakları kurumunu ve mahkemelerini başımıza üşüştürürler.

Avrupa Birliği'ne girmek istiyorsak önce azınlıkların konumuna dikkat etmemiz gerekmektedir. Azılıklarımızın elinde çok iyi kullanabilecekleri iyi bir kozları var. İsterlerse hergün bizi denetimden geçirebilirler. Biz de Avrupa Birliği'ne katılabilmek için bu azınlıklarımızı el bebek gül bebek hoş tutmaya çalışırız. Hatta hatta Sümela Manastırı'nda ibadet etmelerine de can-ı gönülden razı oluruz. Aman efendim ya bizi Avrupa Birliği'ne almazlarsa halimiz nice olur (!?) Geri kalmış Ortadoğu, Asya müslüman ükeleri arasında kaybolur gideriz (!)

Sümela Manastırı'nın yılda bir günlüğüne ibadete açılmasına çok diyeceğimiz bir şey yoktur. Laik bir ülkedeyiz ve bütün insanlar istedikleri ilahlara ibadet edebilirler hatta istemezlerse hiç bir ilah da tanımayabilirler. Dünyanın en LAİK ülkesiyiz efendim(!) İnanç özgürlüğüne itirazımız olamaz. İnanç ögürlüğüne biz müslüman Türklerin daha çok gereksinimi var. Bizim her gün Türkiye Cumhuriyeti devletimizi denetleyecek Uluslararası bir Türk-İslam Birliğimiz yok. ''Aman Türklük ölçütlerinden uzaklaşıyorsunuz. Gidişatınıza dikkat edin. Böyle gidersniz Türk Birliği'ne almayız.'' diyen bir kurumumuz yok. ''Aman dikkat edin! İslam inanç ve ilkelerinden her gün biraz daha uzaklaşıyorsunuz! İyice BATILILAŞTINIZ! Böyle giderseniz kıyamete kadar İslam Birliği'ne katılmanız ham bir hayalden öteye geçemez.'' diyecek Uluslararası bir İslam Birliği'miz yok. Ülkemizde bir avuç mutlu Lozan azınlığı her istediğine sahip oluken % 99 müslüman çoğunluk öksüz ve kimsesiz. Sümela Manastırı yılda bir kez ibadete açılırken Ulu Hakan Fatih Sultan Mehmed'in bize armağanı AYASOFYA müslüman sahipleri kadar öksüz ve kimsesiz. AYASOFYA, AYASOFYA!!!

Ülkemizde değişim dönüşüm ve açılımlar hep tehdit, korku ve silah korkusuyla mı yapılacak? İlla ki bazı demokratik hakarın elde edilebilmesi için olası bir içkarışıklık ve terör tehlikesi mi olması gerek? Ülkesini canından çok seven müslüman Türk çoğunluk için de bir açılım yapılamaz mı? Bu ülkede müslüman Türk çoğunluk da AYASOFYA'da BAYRAM NAMAZI kılamaz mı? Bu haklarımızı elde edebilmek için Çankaya sırtlarına develerimizle gelip kıl çadırlardan OTAĞIMIZI kurmamız mı gerek?

Türkiye Cumhuriyeti devletimizin bütün ırklara ve bütün inançlara eşit mesafede olmasını istiyoruz. Açılımsa açılım. Haydi bakalım! Bu ülkenin öz evlatları olan müslüman Türkler için de bir açılım istiyoruz!

MÜSLÜMAN-TÜRK AÇILIMI istiyoruz!

İlk BAYRAM NAMAZI'yla birlikte AYASOFYA'nın da ibedete açılmasını istiyoruz!

 
Toplam blog
: 32
: 1827
Kayıt tarihi
: 07.08.10
 
 

1954 doğumluyum. Mersin'de doğdum. Emekli İngilizce okutmanıyım...