Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Birileri yüzünden sigarayı bırakmak

Bugün maaş günü değil. Yolluk çizelgelerini hazırlama günü de değil. Hafta başı da değil. Dolaysıyla müfettişlerin daire içinde koşuşturma günü değil. Bugün hafaiçi bir gün. Müfettişlerin üç odası boş, birinde biz varız. Bir arkadaş daktilo başında, kısa bir yazı yazıyor ve üzerinde çalıştığı dosyayı inceleyerek notlar alıyor. Bir arkadaş dolapların yanında oturmuş, teslim etmek istediği dosyaları düzenliyor. Biz üç kişinin ikisi yan yana, birisi karşıda oturmuş, diğer arkadaşları rahatsız etmeyecek şekilde konuşup, yer yer şakalaşıyoruz. Ben kapının yanındaki koltukta oturuyorum. Sağ yanımda bir arkadaş var. Karşımızda Suat Selvan oturuyor.

Ne konuşuyorduk, nelere gülüyorduk, şimdi hiç hatırlamıyorum. Herhalde konuştuklarımız arasında sigara da vardı. Suat, sigarayı bırakalı bir ya da iki ay olmuştu. Göbeği hafif öne çıkmış, yüzündeki hatlar gevşemiş, yanakları dolmuş ve rengi açılmıştı. İştahı da artmıştı. İştahındaki artış, yemeklerde ve dairede rahatça fark ediliyordu. Sürekli bir şeyler yemek ya da içmek istiyor ki, elinde ya da ağzında bir şeyler görülüyordu.

Odada oturan üç kişi içinde ben az konuşuyor, çok dinliyordum. Ne olduysa oldu, Suat sinirli bir şekilde, birden ayağa kalktı ve sağ elini hızlıca bana doğru uzatıp geri çekerek, “Sigarayı senin yüzünden bıraktım!” dedi ve yerine oturdu. Neye uğradığımızı anlayamadık bir an. Hiç kimsenin tahrik edici bir söz söylemediğimi çok iyi hatırlıyorum. Olsa olsa, birimiz “Sigarayı bırakmak, sağlığına iyi gelmiş, ” gibi bir söz söylemiş olabilir. Fakat ben böyle bir söz söylemediğimi çok iyi hatırlıyorum. Odada kısa bir sessizlik oldu. İlk şoku attıktan sonra, sessizliği ben bozdum ve hafifçe gülmeye başladım. Ben gülerken, onun sinirli hali, hala devam ediyor ve sert sert yüzüme bakıyordu.

Gevşemiş sinirlerimle, olabildiğimce ciddi olmaya çalıştım ve arkasından şunları söyledim: “Suat Bey, birlikte olduğumuz, birlikte çalıştığımız bu kadar süre içinde ben, bir kez olsun sana, ‘Sigara sağlığına zararlıdır, sigara cebine zararlıdır, sigara merdivenleri çıkarken seni yoruyor, soluğun çıkmıyor, sigarayı bırak, sigarayı bırakmalısın’ ya da bu anlama gelecek herhangi bir söz söyledim mi?” dedim.

Bunun üzerine Suat Bey yine sinirli bir şekilde ayağa kalktı ve arkasından; “Demedin ama köylere teftişe giderken, eğer arabada yer varsa, sigara içiyor diye yanıma oturmadın. Yana yana otururken sigara yaktığımda, dumanımdan etkilenmemek için yanımdan kalkıp gittin ve başka yere oturdun. Sigara içerken, kalkıp pencereyi açtın. Sigara bittikten sonra içeriyi birkaç dakika havlandırdın. Sonra kül tablasını dışarı boşalttın. Daha ne diyecektin bana!” dedi ve tekrar yerine oturdu.

(Zamanlı, zamansız yanına uğrayabildiğim bir arkadaşım var. Bazen iş için, bazen çay içmek için odasına giderim. Odasında bazen ben, isteyerek çay içerim; bazen o zorla çay -ya da kahve- içirir. Yanına gelenler, yardım istediklerinde, işi ile ilgili olsun ya da olmasın, onlar için birçok kişiye, birçok yere telefon eder. Kimseyi başından savmaz; işini görmeye çalışır. Görür de. Başka bir deyimle iş bitiricidir. Sevmediği tek şey, yanında kitaplarla meşgul olunmasıdır. Yanında, kitaplarla meşgul olunmayı sevmezse de, kitapları çok sever. Eski eserlere nostalji duyar ve odasında bulundurur. Odasının duvarlarını 1920’li yıllara ait bir Maarif Haritası ile ilginç resimler süsler.

Yanına uğradığım bir gün, Öğrenci Affından sonra, bıraktığı yüksek lisans programına tekrar başladığını söyledi. Daha önce kendisine, Af Yasasından yararlanıp yararlanmayacağını hiç sormadım. Hatta yüksek lisans programına kayıtlı olup olmadığını da sormadım. Yalnız, bir ara, yüksek lisansa devam ettiğini başkasından duymuştum, fakat bu konuda da kendisine ne bir şey sordum, ne de kendisiyle bir şey konuştum.

Yine yanına uğradığım bir gün, biraz da hiddetlice, “Senin yüzünden yüksek lisansa başladım!” dedi. “Güzel, ” dedim mi, demedim mi hatırlamıyorum ama “Bugüne kadar ben seninle, değil yüksek lisans yapman, yüksek lisans ile ilgili bir tek kelime konuştum mu?” dedim. Yine hiddetlice ve sağ elini kaldırarak, “Konuşmadın ama yanıma her gelip gidişte, yüksek lisans yapmam için kafamı ütüledin!” dedi. Bunun üzerine ne denilebilir ki? Ben de bir şey diyemedim zaten.)

(Bir gün, akrabalarımın yanında oturuyordum. Biz büyükler kendi aramızda konuşuyor, gençler kendi aralarında ÖSS’ye hazırlanıyorlardı. Bir ara gençlere, “ÖSS’yi boş verin. Hayatınızı yaşayın. Para kazanmak için başka yollar arayın, meslek edinin, meslekte daha çok para var, ” dedim. Yaşça bana yakın olan bir kuzenim hemen, “Sen okuyarak belli bir yere geldin. Artık kimsenin okuyarak belli bir yere gelmesini istemiyorsun!” dedi. “Peki, o zaman ders çalışsınlar!” dedim. Arkasından, “Bu ailede senin okumanı en çok kim istedi? Sana askerliği erteletmen için Açık Öğretim Fakültesine kaydolmanı defalarca söylemedim mi? Askerlikten sonra okuyamazsın, demedim mi? Sense, ‘Ben askere gideceğim’ demedin mi?” dedim. Karşılık vermedi ama yine ben suçlu çıkmıştım. Başka bir deyimle, “Kavgada ilk vuran kazanmıştı”.)

Biz birden sustuk. Bu cevap karşısında şaşırıp kalmıştık. O, ciddi bir şekilde, bize bakmaya devam ediyordu. Şaşkınlığımız bir dakika kadar sürdü ve gülmeye başladık. O, hala ciddiyetini koruyordu. Yanımdaki arkadaş, garip bir şekilde yüzüme bakmaya başladı. “Sigarayı bıraktıran bir kişiye, böyle teşekkür edildiğini ilk defa görüyorum, ” diyordu herhalde.

Siz siz olun dostlarım, bir daha kimseye sigarayı bıraktırmayın (!)

Benden söylemesi.


 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..