Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ağustos '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bizim evin halleri – 11

Bizim evin halleri – 11
 

Son bir haftadır temizlik perileri fazla mesai yapıyorlar etrafımda, kafayı yemişliğimden değil vallaha, söz konusu periler uzun bir tatile çıkmışlardı aslında, Maia’nın ve oğlumun da payı büyüktür tatillerini uzun tutmalarında…

Cumartesi bir toplantı düzenledim şahsen, bir bereket toplantısı, Zekeriya sofrası!

Öyle dini inançları bol olup, vecibelerini yerine getirenlerden değilimdir, yıllar önce böyle bir yemekte dilek tutmuştum, sonra yerine getirmek adına Zekeriya sofrası düzenledik, her zamanki gibi en büyük yardımcım annemdi!

İçimden gelmişti, var olduğun, sağlıklı olduğun sürece demiştim anneme her yıl hazırlayacağım bu sofrayı!

Epey de yıllar yaptık, sonra ne oldu da unutuldu, araya boşanmalar mı girdiydi, pek emin değilim, geçmişte yaşamayı bırakalı anımsayamıyorum da artık bazı şeyleri çok da yer etmemişse hücrelerimde…

Geçen gün annemde otururken bir akşam üstü çay saati kardeşim, kızları falan, çay yanına eşlik edecekleri biraz da fazla abartmış olmamızdan konu açıldı, az biraz daha zorlasak Zekeriya sofrası yaparmışız dedik.

Ne amaçlı, neden yapılır tam bilmem, bildiğim, Ramazan gelmeden önceki ay sanırım, kırk bir çeşit yiyecekten oluşan bir sofra hazırlanması ve olabildiğince kalabalık olunmasıdır!

Bir duası var ama ne der bilmiyorum, annem okur, sonra yedi sefer hazırlanan sofra etrafında dönülerek dua edilir, adak mumu denen bir mum yanar, adak adamak isteyenler o mumun alevinden yeni mumlar yakar, bir süre sonra söndürürler, dilekleri olursa bir sonraki sene kendileri de öyle bir masa hazırlarlar.

Sofranın en önemli özelliği kırk bir çeşit yiyecek barındırması ve gelenlerin, özellikle dilek dileyeceklerin ille de her birinden tatmalarıdır.

Yok ayol, gözleriniz pörtlemesin, siyah zeytin, yeşil zeytin, tulum peyniri, beyaz peynir, nohut, çekirdek, falan, her biri ayrı sayılıyor, bir kuruyemişçiden en az on çeşitle çıkılıyor!

Bunlar değil de problem, temizlik perileri canıma okudu vallahi!

Temizle, temizle, iki dakika sonra Maia gelsin, bir silkinsin, hadi, bir daha temizle!

Vazgeçmiştim oysa…

Hep övündüğüm tarafımdır, her şeyin fazlası zarar diye düşünürüm, ne fazla titizlik, ne fazla pislik, orta yol en doğru yol!...

Tayfun örneğin, ilk eşi yeterince temizlik yapmıyor diye hayıflanıyordu, ikinci eşi ise obsesif, temizlik hastası!

Hayıflanmak ne kelime, dert yanıyor adam!

Temizleyince bir lokma dursun istiyor insan, ne mümkün!

Hırs mı yapmaya başladım ne?

Hani olmuşken orası da olsun, yapmışken burası da temiz dursun derken, kimsenin alışık olmadığı şekilde terör estirmeye başladım, ayyy orayı yeni temizlemiştim, kül düşmüş!

Asıl problemi söyleyeyim: Şu an bir deniz simidinin üstünde oturuyor ve ayaklarımı su dolu ve bolca kaya tuzlu bir leğenin içinde tutuyorum!

Ayak ağrılarımdan dolayı leğen, su ve tuz üçlüsü, simit nesi diye sorarsanız, acayip bir görünmez kazanın sonucu!

On beş gün falan önce, tam yattım, susadım, her zamanki gibi elimi uzattım, tak diye bir ses, başucumdaki telefonum yerde, üç beş parçaya bölünmüş vaziyette!

Oğlum da Karadeniz’de o dönemlerde!

Ya ararsa, arar da ulaşamazsa gibi salakça triplere giriverdim, uyku sersemi, ev telefonu var, oradan arar, ama yok, o saatte ille de bulacağım kapağını, pilini, vesaire…

Komodinin kenarına el attım, ıhhh, yok!

Arkasına kaçtı zahar meret dedim, şöyle bir komodini çekeyim derken, çekmecelerden biri ayağımın üstüne gel!

İçgüdüsel ayağımı çekince, düştüm tabii ki popomun üstüne!

Yaralı bir kuşum anlayacağınız, ama kaideye dikkat ederken ben karşıdan görenler kim bilir ne der, bilemem!

Bu durumda temizlik zor şekerim!

Ama onurluyum, gururluyum, Maia ve oğlum bu gece sakin kalırlarsa, son bir vileda yaptıktan, Maia’ın iç ettiği koltukların yeni örtülerini döşedikten sonra ton balıklı meze, incirli kek, patlıcanlı börek ve talaş böreği yapacağım!

Kuruyan çamaşırları alıp, yenilerini asacak, pırıl pırıl parlayan banyo aynasından oğlumun yerleştireceği su damlacıklarını alacak, Maia’nın ortalara saçtığı kemik, top, ünlü süveteri, kemirmeye hak kazandığı, ki zorbalıkladır, terlikler toplanacak, masa hazırlanacak, Maia masadan uzak tutulacak, o arada Oğulcan uyanacak, karnı acıkacak, şişştttt bir parça al denilecek, o küsecek, simitsiz de olsa otursam diyeceğim, ama içim elvermeyecek!...

Amaç keyif!

Biliyorum!...

Neden bu kadar geriliyorum?

Dört dörtlük olmak istiyorum!

Oysa, dört dörtlük olunmayacağını biliyorum!

Öyle bir kavram, öyle bir doğru yok ki aslında!

Biliyorum!

Hah, ne zamandır meditasyon yapmıyordum, Zekeriya sofrasını bereket algılıyorum, bereketi paylaşmak!

Meditasyon ise ruh bereketidir, ruhum sinyal veriyormuş, mesaj alınmıştır!...


Gülgün Karaoğlu
Ağustos,23/08

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..