Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Temmuz '06

 
Kategori
İnternet
 

Bloglarla gelen nostalji

Ben küçükken haber almanın, haber kelimesinin ayrı bir anlamı vardı. Babam THY'de kargo bölümünde çalışır, gece çok geç saatlerde gelirdi. O zamanlar gazetelerin her bölgede birer matbaası bulunmadığından hemen hepsi erkenden basılır, uçaklarla bölgelere dağıtılırdı. Biz sabah uyandığımızda babam gecenin geç saatlerde getirdiği gazeteleri bulurduk odanın içinde. Uzun uzun okur, birbiriyle karşılaştırırdık haberleri.

Ama işin en eğlenceli kısmı bu da değildi. Eğer babam geç saatlerde eve geldiğinde içeri biraz gürültülü girmişse veya annem yanılıp şaşırıp (bazen bunu bilerek yaptığını düşünüyorum) kapıyı kilitlemişse mecburen uyanıyorduk. Uyandığımızda babamın elindeki gazetelere saldırıyorduk. Hepsinin üstündeki tarih ertesi günü gösterirdi gazetelerin. Mutluluktan uçardım kimsenin bilmediği bir şeyleri okuyor olduğum için. Yazılanların çoğunu anlamazdım, küçüktüm. Sanırım herşeyi herkesten önce biliyor olmanın getirdiği bir "haklı" gururdu bu...

Yıllar sonra yurt dışında yaşarken bu sefer herkesten sonra haber okumanın verdiği eziklikle yaşadım. Aslında yurt dışında yaşayanlar bunu anlar orada elinde Türk gazetesi tutmanın, Türkiye'den gecikmeli de olsa sıcak haber almanın mutluluğunu... Aslolan yazılanlar, çizilenler ve resimler değildir. O gazete, üstündeki Türkçe karakterlerle uzak memlekette elinizde tuttuğunuz kağıt o ülkenin bayrağıdır, bir anlamda o ülkenin size verdiği değeri gösterir aslında...

Yıllar sonra internet çıktı. İnsanlar için internette herkesten önce haber görüyor olmanın nasıl bir mutluluk olduğunun farkına vardım. Uzaklardaki insanların internette günlük haber vererek uzak ülkelerdeki yaşayanlara nasıl bir mutluluk yaşattığına bizzat tanık oldum. Gazeteyi internet üstünden okuyan hemen herkes bir mesaj atıveriyordu teşekkür amaçlı. Muhtemelen internet, icadedildiğinden bu yana kimsede bu kadar büyük bir mutluluk yaratmamıştır.

Fakat bu mutluluk dalgası da kısa sürdü. İnternet üstünden haberleri takip edenler, öylesine çok haber almaya başladılar ki bir süre sonra bu da onlara yetmez oldu. Önce haberlerde geçen olgularla ilgili tartışma listeleri açıldı. Ardından bu listeler forumlara dönüştü. Bir süre sonra okurların bu isteğini gören gazeteler haberlerin altına kontrollü yorum bölümleri açmaya başladı. (Bunun bir örneğini Milliyet'in internet sayfalarından görebilirsiniz) Açılan yorum bölümlerine gelen yorumlarla haber daha çok habere benzemeye, halkla kucaklaşmaya başladı. Bu kitlenin içinde bulunmuş biri olarak habercilerin de bu yorumlardan faydalandığını, okunma oranlarını, haberin algılanma şeklini buradan takip ettiğini söyleyebilirim.

Hizmet işinde çalışanlar hak verecektir, insanların istekleri sınırsızdır. Üstelik bir güzellikten bıkmaları, o güzelliğin yaratımından dahi kısa sürer. Farklı toplantılarda bulunmuş olanlarınızın gözüne mutlaka çarpmıştır: İnsanlar soru toplantılardan sonra soru sormak için ayağa kalkar. Soru sormak yerine çoğu konuşmacıya ayrılan vakitten uzun süren bir hüküm cümlesi kurarlar. Sonra da tatmin olmuş bir vaziyette yerlerine kurulurlar. İşte yorumlu haberlerde de aynı şey yaşandı. Türkiye ve dünyadaki insanlar bu haberlere minik yorumlar yazmaktan sıkılmadılar belki ama bu onlara yetmez oldu. Onlar da kendi gazetelerini çıkarmak istediler.

Dünyanın birçok yerinde bunun adına blog dediler. Türkiye'de de öyle oldu... Şimdilik bir gazetenin içinde blog var. Yarın nereye kadar büyür bilinmez. Türkiye'de basının bundan çok faydalanacağına eminim. Aslında belki aykırı bir görüş olacak ama yeni kuşak gazetecilerin, bir diğer söyleyişiyle bloggerların da bundan faydalanacağını söyleyebiliriz. Gazeteciliğin, yazı yazmanın ne tür bir iş olduğunu görünce yazar ve gazetecilere hakettikleri değeri vereceklerini düşünüyorum.

 
Toplam blog
: 69
: 9106
Kayıt tarihi
: 06.07.06
 
 

Yaklaşık 10 sene Milliyet gazetesi ve yayın grubunda çalıştıktan sonra basın ve sosyal medya danış..