Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Aralık '17

 
Kategori
Psikoloji
 

Boş Sandalye ve Kuru Üzüm

Boş Sandalye ve Kuru Üzüm
 

Sevgiden daha önemli olan saygıdır ...


Çocuklar duymasın dizisinde, Meltem ve Haluk boşanma aşamasındalar ... 

Meltem  psikoloğa gider.

Evliliğini kurtarma ümidi taşımaktadır henüz. Ayrıca kendisini sürekli sorgulamakta, ayrılma kararında acele ettiğini düşünmekte, içindeki fırtınanın dinmesi için bir yol aramaktadır. Yakın arkadaşı Gönül'ün ısrarı ile gittiği psikolog ona çeşitli öneriler getirir...

Birincisi boş sandalyedir. İki sandalyeyi karşılıklı koyar Meltem ... Birine oturur ve eşinden şikayetçi olduğu konuları sesli olarak dile getirmeye başlar. Cevap vermek için karşıdaki sandalyeye geçer , eşinin tahmini cevaplarını onun yerine seslendirir. Bir o sandalye, bir diğer sandalyeye geçerek eşiyle olan sorunlarını dramatize etmeye çalışır.

 Böylelikle aralarındaki iletişimde aksayan yönleri tespit etmeye,  olabildiğince objektif düşünerek, kimin nerede hata yaptığını çözmeye çalışır...

İkinci öneri de farkındalıkla ilgili.

Bir  üzüm tanesini dudaklarında gezdirmesini ister psikoloğu...  Sonra yavaş yavaş çiğnemesini, üzümün tadını hissederek yutmasını... Bu egzersizin amacı da ; anladığım kadarı ile, çoğu kez  "çabuklaştırılmış" hayatı "yavaşlatmak"  yaşadığımız güzelliklerin ya da acıların "farkına" vararak  doğru kararlar alabilmeyi sağlamak ...   Olsa  gerek ...

Son önerisi ise , eşlerin  kendilerince yapılmasını veya yapılmamasını uygun gördükleri beş kuralı bir kağıda yazıp asmaları...

Bizden önceki kuşakta," gelinlikle girdiğin evden kefenle çıkılır" görüşü hakimdi; bu yüzden boşanma, bizim toplumda çok nadir görülen bir olguydu. Kadının ekonomik özgürlüğü yoktu ve toplum boşanan kadına hiç de iyi gözle bakmazdı. Bu yüzden" kan kusar kızılcık şerbeti içtim" derdi o günün kadını.

Bizim kuşak; kadının çalışma hayatına yeni yeni girmeye başladığı dönemdi.  Çekirdek aileye geçilen bu süreçde eskinin izleri de görülürdü bir yandan...   Erkek  tarafı daha baskın konumda  olurdu.  Örneğin  çocuklara isim konusu, kayınvalide/gelin ilişkileri bir önceki dönemin yansımalarının görüldüğü konulardı . Elbette her konuda olduğu gibi istisnalar vardı...

Günümüzde ise, kadınlar ;  erkeklerle her konuda eşit olmaları gerektiği fikrinden hareketle, "ezilme"ye asla gelemiyorlar...  Yine söylüyorum genelleme yapıyorum. Farklı konumda  olan evlilikler vardır illa ki...

Boşanmaların bu kadar çoğalmasında , günümüz  kadınının , "benim de en az senin kadar söz ve her konuda hakkım var"  görüşünde olmasının payı var diye düşünüyorum.

 Erkekse;  geleneksel aile yapısından geldiği,  çocukluğunda "sen erkeksin" söylemiyle kendisine bir  üstünlük payesi verilerek yetiştiği için kadının bu "baş kaldırısını" kabullenmekte zorlanıyor . Bu da diğer önemli etken...  

Ailelerin çocuklarını yetiştirirken; gelecekte eşiyle huzurlu bir yaşamı  sürdürebilmelerinin, çocuklarının olabildiğince "ben" demeyen yetişkinler olarak hayata hazırlanmalarına bağlı olduğunu düşünüyorum.

Sevgi, saygının olmadığı bir ortamda sabun köpüğü gibi yok olup gidiveriyor ... 

Sandalyeleri beyinlerde de oluşturabiliriz. " Ben bunu istiyorum ama o bu konuda ne kadar istekli"... Ya da tersi," o bu konuda istekli ama  ben bu isteğin ne kadarına, nasıl katılabilirim." sorgulamasını her çatışma durumunda, bireyler, egolarını heybelerine atarak yapmalılar ... 

 Çok kullanılan bir sözcük var bu aralar ... Empati  ...  Herkes  yapabilse,  hiç sorun kalmaz , sadece evlilikler değil, bütün bir toplum huzuru yakalar.

 

 
Toplam blog
: 307
: 1382
Kayıt tarihi
: 08.08.07
 
 

Emekli Türkçe öğretmeniyim.Şimdi Marmara Üniversitesi bünyesinde bulunan, Atatürk Eğitim Enstitüsü ..