- Kategori
- Çevre Bilinci
Boşa giden sular

Ankara çayıBu asma köprü, tarih oldu
Bu gün susuzluk çeken Ankara’nın yeraltı suları önemli kaynak oluşturuyordu bir zamanlar.
Şimdide oluşturabilir.
Ancak yer altı suları rantabıl kullanılmayarak ya dolduruldu. Ya da kanallara verildi.
Bunda yerel yönetimlerin yönlendirmemesinin, hatta engellemesinin büyük payı var.
Altında su çıkan ya da bahçesinde akar suyu bulunan yerlere bina yapıldığında yan tarafa çeşme olarak konulamaz mıydı.?
Haydi içilmez belki ..
Fakat, binanın içme suyu haricinde kullanılabilir, kurt kuş içecek, bahçeleri sulayacak pınarlar oluşturulabilirdi.
Ve insanlar daha az tüketerek genel suları daha az harcarlardı.
Öyle olmadı.
Suyu belediyeler kazanç kapısı olarak görünce ne kadar tüketim o kadar para olarak düşündüler.
Ve bu sonuca geldik.
Eryaman köyünün su ihtiyacını karşılayan kaynak suyu bu gün verilmiş, patır patır pis su kanalına akıyor.
Peki kanala verilene kadar hayır sahiplerinin yapacağı semt çeşmelerine verilemez mi.?
Ya da çevrede bulunan siteler bu kaynak suyunu daha az para ile kullanamaz mı?
Kullanırda, kullandıracak olmalı.
Eryaman köyünde konuştuğumuz insanlar bunu söylüyor.
Eskiden ilerde beş çeşme denilen mevkiden gelen yazın soğuk kışın sıcak akan su DSİ tarafından 10luk borularla getirilip Menderes döneminde köye verilmiş.
ASKİ suyu gelince bu su kesilmiş. Ancak bu gün, aynı borularla kaynaktan gelen su; Devlet Mahallesinden Eryaman evleri arasındaki Samsun 19 Mayıs caddesinde (Emiryaman Köyünün kuzeyende) kanala veriliyormuş.
İnsanlar; “İstersen akan suyun sesini dinle” deyip kanal yayına getiriyorlar.
Patır patır su akıyor kanala.
Giden milli servet..
Ankara, bir damla suya hasret!
Sadece o mu..
Daha öncede yazdık, bu gün çevreye mikrop saçarak Ankara’nın adeta yüz karası gibi kıvrıla kıvrıla akan ancak Allah’ın Ankara’ya lütuf olarak verdiği Gümüş Dere’yi..
Başbakanlık DSİ’ye ve ASKİ’ye göndermiş ilgilensinler diye.. İki yıl oldu ne ses ne seda..
Gümüş Dere, Ankara çayı diye bilinen suyun adı.
Bu gün çevreye yaydığı mikroplu hava ile anılır olmuş.Eskiden öyle değilmiş.
Tüm bunlara dikkat çekip, “Adam yok ki diyerek” artık ümitsizliğini yaşayan Eryamanlı Nevzat Çalı anlatıyor:
Eryaman köyünün ve şimdiki Ayaş yolunun güneyi harmanlarımızdı.
Çayın kenarında da bahçelerimiz vardı.
Eskiden çaydan motorlarla su alınmaz, kanallarla verilirmiş.
Dedem bir akşam, bahçe sulansın diye kanala suyu verir.
Sabah suyu kesmek için gittiğinde bakar ki bahçe balık ile dolu.
Bahçe adeta çay balığı kaynıyor.
Gidip çocuklara haber vereyim diyerek köydeki eve koşar.
Hemen atı hazırlarlar, yanlarına seleleri ha’leri takarlar.
Ancak gittiklerinde birde bakarlar ki ne kadar leylek varsa hepsi gelmiş, bahçede balık bırakmamış toplamışlar.
Evet, gümüş derede, gümüş gibi sular akar, gümüş gibi balıklar yaşarmış.
Bu gün b.k akıyor, mikrop saçıyor.
Ankara Çayı’nı, eski haline getirecek bir Allah’ın kulu çıkılmıyor.
Ankara’nın sularını boşa akıtmayacak bir akıllı proje üretmiyor.
Seçim zamanı.
Ancak partiler atıyor, damdan torbaya atılan adaylar oy kapma yarışını sürdürüyor..
Bizim elimizde imkan, duyuracak mekan olmasa da, Eryaman Köyü’nde bize iletilenleri suya yazı yazmak anlamında kayda geçiriyoruz.
Belki bir hamiyet sahibi çıkar..
Çıkar mı, çıkar..