Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '09

 
Kategori
Dil Eğitimi
 

Boyalı pencere camları


Eğitim köşemizde, bu hafta sınıflarımızdaki pencere camlarından söz açalım.
Bir seminerde, konuşmacılardan biri sözlerine şöyle başlamıştı: “İyi bir konuşma ya da köşe yazısı, -mini etek- gibi olmalıdır. “Örtünecek kadar uzun, heyecanlandıracak kadar da kısa.” Bu benzetme şüphesiz, okuyanı ya da izleyeni sıkmaması açısından, konuşmanın ya da köşe yazısının ne kadar uzun olması gerektiğine işaret etmekteydi. Bunu konuşmacının sözlerinin sonunda anladık. Burada önemli olan ilginin sürekliliği ve okuyanın ya da dinleyenin ilgisinin sürekli çekilmesidir.

Babası oğluna nasihat etmektedir. “Oğlum, okuluna düzenli git, derslerine iyi çalış, arkadaşlarınla uyumlu ol, ödevlerini aksatma, vs. vs.”. Bir saate yakın süren bu öğütlerin bitiminde, babası oğluna “ Umarım dediklerimi unutmazsın”. “Anladın mı?” deyince, oğlu babasına , “Şey, babacığım”, der, “sen konuşurken, şu ağaçtaki böcek 99 tane sinek yuttu.” Önemli olan ilginin çekilerek, iletişim kurulması değil midir? Sadece istatistiklerden, rakamlardan, kanun, yönetmelik ve yönergelerden bahseden bir yazı veya dinleyenin ilgisini çekmeyen, tek taraflı bir konuşma ya da uygun tekniklerle anlatılmayan ve ilgi çekmeyen bir ders işkenceden farksızdır. Öğrencilik yıllarınızı anımsayınız. Çıkış zilinin çalmasını nasıl da beklerdiniz? Sık sık saate bakarak…

Eğitim’de uygun ortamın sağlanması gerekir. Denetim amaçlı ziyaret ettiğim birçok okulda, sınıfların pencere camlarının alt kısımlarının boya, badana ve vb. ile kapatıldığını gördüm. Ama nedense her “boyalı pencere camı”nda da, birkaç “göz deliği” bulunmaktaydı. Aynı öğrencilik ve öğretmenlik yıllarımızda olduğu gibi.. “Acaba dışarısı nasıl?” diye, ders anında, dersten sıkılan öğrencilerin kullandıkları dışarıyı gözetleme deliklerinden bahsediyorum. Pencere camlarının boyanmasıyla, öğrencilerin ders anında, dikkatlerinin dağılmaması için dışarıya bakmamaları, öğretmenlerini –zoraki de olsa- dinlemeleri amaçlanmaktaydı. Ama – öğrencilik yıllarınızı anımsarsanız-ders anında da, zaman zaman “göz deliği”nin sürekli kullanıldığı da bir gerçektir.

Neden boyanırdı sanki pencere camlarının alt kısımları ?

Teknolojiyi kullanarak ders anlatan, uygun öğretim metot ve teknikleriyle konuyu öğrencilerine sevdiren, beden dilini kullanarak- öğrencileriyle göz bağlantısını- sağlayan, kısacası “öğretmenimiz şimdi ne diyecek” diye, “öğrencilerine ağzının içine baktıran”, “ders ne kadar çabuk geçmiş.” dedirten, -kısacası yazımızın başındaki örnekte olduğu gibi- heyecanlı bir konuşma yaparcasına ders anlatan bir öğretmenin olduğu yerde, “pencere camlarının boyanmasına” gerek kalır mı hiç ? Camlar boyanınca başarı mı artacaktı? Yoksa, öğrencilerin hep öğretmenlerini görmeleri mi sağlanacaktı?

Yetişkinlerde bile 20 dakika olan ilgi süresinin, öğrencilerde 15 dakikanın altında olduğunu bilmeyen yönetici ve öğretmenlerin, pencere camlarını boyamakla, öğrencilerin dersi izlemelerini sağlamak istemesi ne kadar yanlış… Hele hele, öğrencilerini “taş gibi “ kıpırdatmadan oturtup, masa veya kürsüye yaslanarak 40-45 dakika “monoton bir şekilde”, ninni söyler gibi, ders anlatan öğretmenlerimizin kulakları çınlasın… Özellikle ilköğretim sınıflarında, dersin ortasında – öğretmen deyimiyle- dersten kopan (aslında kopartılan) öğrencilerin ilgisini çekecek, öğretmenine yönelmesini sağlayacak, enerjisi tekrar toplayacak, o kadar çok sınıf içi aktivite var ki… Örneğin; grup çalışması yaparak öğrencileri hareketlendirmek, gerektiğinde ortama uygun küçük bir şaka yapma, bir okul anısını anlatma, yabancı dil dersinde küçük bir şarkı öğretimi, vb.

Başarmak isteyen öğretmenlerimizin unutmaması gereken bir husus: “Öğrencilerin beyni paraşüt gibidir. Açık olduğunda işe yarar.

Bu arada, “Türk Milli Eğitiminin Genel Amacı “doğrultusunda, kadrolu veya sözleşmeli “çağdaş öğretmen” olarak öğretmenliğe yeni başlayan meslektaşlarımıza, görevlerinde başarılar diler, Türk Milli Eğitiminin Genel Amacı”’nı onlar için bir kez daha yinelemek isterim..

Türk Millî Eğitiminin genel amacı,

Türk Milletinin bütün fertlerini, Atatürk inkılâp ve ilkelerine ve Anayasa'da ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; millî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen yurttaşlar yetiştirmektir.

Eğitim kurumlarında bunların gerçekleştirilmesi elbette ki öğretmenlerle olacaktır.

Öğretmen, çağdaş toplumun bilinçli ve aydın, mesleğinin yeterli ve yetenekli bir üyesidir.

Sonuç olarak;

“Çağdaş Öğretmen” öğrencilerini yetiştirirken, onlara – yukarıdakilerin dışında- özetle neler kazandırmalı ?

1. Etkili iletişim becerileri,

2. Kendi başına öğrenebilme yeteneği,

3. Sosyal beceriler ( sorumluluk alma),

4. Takım çalışması becerileri,

5. Sorun çözme ve kritik düşünme,

6. Bilgiye ulaşabilme, kullanabilme,

7. Yeni bilgi üretebilme,

8. Yaşam boyu öğrenme becerileri…

Sizleri gönlünüzdeki sevgiyle selamlıyorum…

MEB. Bakanlık Başmüfettişi (E)

e-mail: aliihsanozcakir@hotmail.com

Web. Sitesi: aliihsanozcakir.googlepages.com

 
Toplam blog
: 172
: 4867
Kayıt tarihi
: 07.04.09
 
 

50 yıllık eğitimciyim. İngilizce öğretmenliği ve Bakanlık müfettişliği yaptım. Bunca yıllık eğiti..