Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '16

 
Kategori
Deneme
 

Bozkırın Renkli Beygirleri

Atları sever misiniz? Evet dediğinizi duyar gibiyim. Kim sevmez ki. Kırlarda, yaylalarda gördüğüm başıboş dolaşan atlar bende eşsiz ressamın yaptığı şaheser hissi uyandırmıştır. Duruşları itibariyle yaylaya en yakışan hayvanlar olduklarını düşünmüşümdür. Tabi çocukluğumun yaylada geçmesinin sanırım bunda büyük etkisi var. Yazın genelde yaylada olurduk.  Günün şartları gereği evimizde daima atımız olurdu. Yük taşımak için, ulaşım için. Doğal olarak, küçüklüğüm at sırtında geçti diyebilirim. Atların binmek için ayrı, yük taşımak için ayrı takımları olurdu. Genellikle eyerler özel zamanlarda çıkarıldığından ben, at herhangi bir koşum takımı olmaksızın binmeyi daha çok severdim. Genellikle gem yapılabilen bir yuları olurdu. At üstünde tutunmak için, yelelerini kullanırken,  hızlanmak için ise bacaklarımı kullanırdım. Güzel günlerdi. Anıları kaldı.                                                  

Bizler, yani bizim nesil, şimdiki nesle göre;  doğal yaşam konusunda sanrım daha şanslıydık. Öncelikle her şeyimiz daha doğaldı. Nüfusun büyük bir kısmı köylerde yaşıyordu. Aşklar dahi bakışlarda kalırdı. Ama olsun. Asla kirlenmezdi. Yıllarca göz göze gelirdik. Eli elimize değmezdi. Severdik. Binlerce sözün anlatamadığını bir bakış anlatırdı. Sözün özü aşklar da hayat kadar doğaldı. İnsanı da insan yapan, duygu değil de nedir ki? Anlatmak istediğim aşklar değil. Ancak doğal yaşamın bir gereği olarak acemi bir yazar olarak (üstatların yanında haddim değil) doğallık vurgusu yaparken, aşklara da vurgu yapmak istedim. Yaş kısmen ilerleyince insan hüzünle doluyor. Büyük şehirlerde duman olan hayatımıza karşılık elimizde kalan üç beş parça bir şeyler…  

Eskiden gençtim. Düşünmemiştim. Şimdi farklı düşünebiliyorum merak ettim;. Acaba ben atların sırtında fink atarken, atlar bu durumdan hoşnut muydu? Yazılanlar doğruysa  “İngiltere'nin Exeter Üniversitesinden arkeolog Alan Outram'ın Science (Bilim) dergisinde yayımlanan araştırmasına göre, Kazakistan'daki bulgular, at kemikleri, yular kalıntıları ve kırık toprak kımız kaplarının incelenmesi, insanın dostu atların 5 bin 500 yıl önce evcil duruma getirildiğini ortaya çıkardı. Outram'ın arkeoloji ekibi, Ural Dağlarının doğusunda atın "Avrupa'dan tam 2 bin yıl önce kullanılmaya başladığını" belirledi. Atın insan hizmetinde kullanımı, toplumsal-ekonomik yapıyı derinden değiştirdi. Özellikle son dört bin yılda at, savaşlarda çok yaygın kullanıldı insan hizmetinde kullanımı, toplumsal-ekonomik yapıyı derinden değiştirdi. Özellikle son dört bin yılda at, savaşlarda çok yaygın kullanıldı. (1)

Yani yaklaşık 5500 yıldır biz onları hizmetimizde kullanıyoruz. Sadece yük, taşısak neyse. Savaşlardan yarışlara, hiç mi hiç sorgulamadan, sorgulayamadan bizim her türlü kahrımızı çekiyorlar. Savaşlarda uzun yıllar süvarilerin vazgeçilmez aracı olan hayvanlar. Belki de aynı haranın atı olan kardeşleri diğer ordunun emrindeki süvarilerin atları. Tıpkı bizler gibi. At bir tutam ota tav olup, insanların kahrını çekerken, insanlar olarak biziler belki biraz daha pahalı zevklerimizin karşılanacağı umuduyla atın sırtında, Kral, Padişah da bizim sırtımızda. Tıpkı eski günlerdeki gibi. At, bize, biz de Krala âşık.İlginç bir seçim...
                                                                
(1) http://www.ntv.com.tr/arsiv/id/24943504/

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..