Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ekim '15

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Brezilya Dizilerini Bile Özlettin Ya Bize, Helal Olsun Sana Eve Dönüş…

Brezilya Dizilerini Bile Özlettin Ya Bize, Helal Olsun Sana Eve Dönüş…
 

Eve Dönüş... Olay örgüsü var mı, eh işte var diyelim ama kopuk kopuk. İçine alıp, senin onunla beraber yürümene müsaade etmiyor. İkna edici değil. Samimiyetten yoksun.


Marimar, Tahalia, Eduardo, Victor, Ashley, Lora…

Hatırladınız mı?

Haber öncesi yayınlanan, seksen kuşağı çocukların kâbusu Brezilya dizileri…

Karikatür tadında karakterleriyle, sıfır neden sonuç ilişkisiyle, büyük el kol hareketleri ile konuşan adamlar ve kadınların olduğu, niye seyredildiği bilinmeyen ama seyredilen, pek çok gömleğin ütü masasında unutularak yanmasına, pek çok yemeğin dibinin tutmasına neden olan diziler.

Özlediniz mi?

Sanmam…

Ama yine de ben müjdeyi vermeden edemeyeceğim (!)

Kâbus geri döndü…

Ve sanırım birileri “tarih tekerrürden ibaret” cümlesini haklı çıkarmak istercesine, üşenmemiş, çaba harcamış, "Eve Dönüş"ü yapmış.

Evet doğru duydunuz, Eve Dönüş bildiğiniz Brezilya dizisi.

Hem de en kötülerinden.

Hatta en kötü listesinde, birinciliği kimselere kaptıramayacak kadar “zirve kötü” bir işten bahsediyorum.

eve_donus_dizisi_oyunculari_oyuncu_kadrosuatv_1443576520_506

Kanal: Atv

Başroller: Cansel Elçin, Tardu Flordun, Dilşad Çelebi, İpek Erdem ve Merve Oflaz

Ezel orijinli bir iş olduğu net bilgi…

Yani intikam hikâyesi…

Hatta intikam için estetik operasyonla yüzünü değiştiren bir kadın bile var.

Öncelikle, cast çok kötü…

Ana kadın karakter, yani yüz değiştirme operasyonu geçiren Pınar ki kendisi sonra Leyla olacak, seçilen oyuncuların ikisi de yanlış.

Her ikisi de daha önce görev aldığı dizilerde kötü kadınları oynadılar.

Başrol adamı yoldan çıkarmak için her şeyi mubah gören rollerde yer aldılar.

10

Tabi ki oyuncular her role girebilmeliler ancak iki kadın oyuncu da muhteşem yetenekleri olan isimler değiller.

Yani “bakın ben sırtından vurulmuş acılı bir anneyim” e inandırabilecek, kötü kadın tarihlerini unutturabilecek, yeteneğe de, sihre de sahip değiller.

Gelelim senaryoya…

Olay örgüsü var mı, eh işte var diyelim ama kopuk kopuk.

İçine alıp, senin onunla beraber yürümene müsaade etmiyor.

İkna edici değil.

Samimiyetten yoksun.

Aralarda o kadar kopuk parçalar ve kötü bir kurgu var ki;

Ne olayların zamanını,

Ne de olanları anlamakta zorlanıyorsunuz.

Üstüne bir de son zamanlarda duyduğum en korkunç diyaloglar eklenince, “hadi canım” demeden edemiyor insan.

9

Hadi sahne sahne gidelim…

Kürşat ve Pınar evli… Bir de kız çocukları var.

Canan, Pınar’ın kankası.  Kürşat’ın da sevgilisi…

Kürşat ve Canan kardeşlerimiz, nedense, dünyada başka bir yer yokmuş gibi, Kürşat ve Pınar’ın evinin salonunda yalap şalap öpüşüyorlar. Aynı sahne “Evli ve Öfkeli ”de de kullanıldı. Seray’ın kocası öteki kadınla, evlerinin salonunda öpüşürken, Seray’a yakalandı.

Yeni fantezi sanırım bu...

Hayırlı olsun!

Neyse, Pınar gelir, bunları basar. Arbede çıkar. Kürşat Pınar’ın kafasına vazomsu bir şey indirir. Pınar bayılır. Kürşat ve iki adam, Pınar’ı arabaya koyup, canlı canlı uçurumdan aşağı gönderirler.

Bu sırada Cansel Elçin’in canlandırdığı Yusuf karakterinin ağabeyi, uçurumun oradadır ve çalıların arkasından olan biteni görür ve kardeşine telefonla haber verir.

Yusuf gelir. Pınar’ı bulur ve kurtarır.

1

Soru şu;

Pınar’da gprs mi var?

Yusuf nasıl oluyor da Pınar’ı eliyle koymuş gibi buluyor.

Ya da Kürşat ve adamları Yusuf’u mu aradı, biz yukarıdan atacağız sen bi bak bakayım sandalla gelip aşağıdan tutabilecek misin dediler?

Pınar kaç dakika suyun altında kalıyor da ölmüyor?

Bu arada, Yusuf’un ağabeyi, hem sırtından hem göğsünden aynı anda vurularak, Türk mizansen tarihine Kara Murat’tan sonra altın harflerle kendini yazdırmayı başardı.

Pınar’ın kızı, annesinin evde olmamasından dolayı tam anlamıyla ağlama krizi geçirir. Kötü kadın Canan odaya gelir. Kitap okuyarak sakinleştirmeye çalışır. Küçük prensi okur.

Ara Not: Şu Küçük Prens yerine artık yeni bir kitap bulunamıyor mu acaba? Yeterince sömürülmedi mi? Yani güzelim kitabı da klişeye çevirdiniz ya pes.

Çocuk, “sen annem gibi okuyamıyorsun” diyerek tersler Canan’ı.

4

Canan ne yapar?

Fena halde çocuğu hırpalar. Sonra odadan çıkar, kapının üzerindeki anahtarla kapıyı kilitler. Sonra kapının dışında ağlar ama makyajı akmaz. Otuz saniye sonra hayata kaldığı yerden devam eder.

1. Çocuk olan evde kapılarda anahtar olmaz. Tehlikedir ve bunu bilmek için insanın çocuğunun olması gerekmez. Hayata biraz dâhil olmak, çocuğu olan arkadaşları, eşi dostu gözlemlemek yeter.

2. Bölüm boyunca kötülük kelimesinin bile hafif kalacağı iğrençlikte davranışlar sergileyen bir kadın neyin vicdanını yaşar da kapının dışında ağlar?

3 . Sonra otuz saniye geçince ne olur da eski hayatına döner?

Yusuf Pınar’ı denizden kurtardı ya, sahildeki baraka eve getirir. Yatırır. Pınar baygın bir halde Vedat’ı sayıklar. Tabi çantası telefonu falan da sulara gömüldü.

Yusuf akıllı çocuk, barakadan çıkmadan, olduğu yerde, biz nasıl olduğunu anlamasak da bir şekilde bulur Vedat’ın telefonunu. Arar.

Gecenin bir vakti tanımadığın bir adamı arayıp, telefon sapığı modunda “kadın, kadın burada” deyip durur.

Sonra, sanırım yine sihirli küresine bakıp, kadının ismini tahmin eder ve “Pınar, Pınar burada” der.

Ve Vedat yanında bir adamıyla barakaya gelir.  Gelir gelmez de daha olan biteni dinlemeden “sana bunu yapanlar hesabını verecek” der.

Nereden biliyor, birinin bir şey yaptığını?

Öyle ya, kadın uçurumdan kendi de uçmuş olabilir.

Vedat’ın yanındaki adam “bizim doktoru getirtiyorum” der.

Vedat kafasını sallar.

Ama aynı adam doktor getirmek yerine ambulans çağırır.

Oda yetmez, telefonda “ambulans siren çalmasın, gizli” der.

Dağın başı, kuş uçmaz, kervan geçmez yerde ambulans sireni çalsa ne olur çalmasa ne olur. Kim duyacak, kim görecek.

Az önce orada bir adam öldürüldü, bir kadın uçurumdan arabasıyla atıldı…

Şaka sanırım…

eve_donus_kursat_kimdir_asil_ismi_nedir_1444253515_0999

Neyse, sonuç olarak Pınar hastaneye kaldırılır. Doktor Vedat’ın yanına gelir.

“Durumu nasıl Doktor?”

Cevap; “yaşayacak ama” ile başlar cümlenin sonunda “hayati risk yok diyemem” ile biter.

İyi saatte olsunlar…

Ve kötü adamlar...

İki kişiler ve Kürşat’ı baya ezikleyip aşağılıyorlar.

Niye?

Hem adamdan para alıp bar açıyorlar, bölümün sonuna doğru, yeni işler var destek olursun değil mi diye sorup, ricalarda bulunuyorlar ama bölümün başında Kürşat’ı azarladıkça azarlıyorlar.

Kim kimi sömürüyor belli değil.

Kürşat mı onlara para veriyor, onlar mı Kürşat’a para veriyor o da belli değil.

Sanki bölümün başında ilk yirmi sayfada başka bir karakter yapısı düşünülmüş, son yirmiye gelindiğinde vazgeçip bambaşka bir şeye karar verilmiş de başta yazılanlar unutulmuş gibi…

ika_0245_d3

Yusuf, Pınar’ı kurtardıktan ve Vedat’a teslim ettikten sonra üzerini değiştirmek için eve gider. Kanlı tişörtünü çıkarır ve dolabın üst rafına koyar. Askılıktan yeni bir tişört alır.

Soru şu:

O pis kanlı tişörtü niye temizlerin olduğu dolaba koydu?

Başrol pis, pasaklı mı?

Yoksa evde çamaşır sepeti mi yok?

Cevap...

Yok, sessizce olay mahallini terk edin.

2

Gelelim polislere…

Ben böyle tatlı, kibar, duygusal polisler görmedim.

Polis soru sorar, “özür dilerim ama sormak zorundayım, karınızın sevgilisi olabilir mi, şüphelendiğiniz biri falan… “

Araba bulunur…

Polis der ki, “karınızın arabası denizin dibinden çıktı, ama siz yine de kötü düşünmeyin, Allah'tan ümit kesilmez.”

Dikkat çekerim canımız ciğerimiz tatlı polisimiz, cümlenin sonuna doğru, bildiğin dizilerin klişe doktorlarına bağladı.

Biz yine eve dönelim…

Kürşat’ın karısı kayıp, evde iki hizmetli var. Canan yani kötü kadın, eve yerleşti, Bacak bacak üstüne atıp, evde ahkâmlar kesiyor.

Canan ve Kürşat'ın ilişkilerini saklamaları lazım değil mi?

Evet ama sakladıkları yok, rahatlar…

Canan Kürşat’a, cümle başına en az bir tane düşecek şekilde hayatım diyor, hem de hizmetlilerin yanında.

Bu arada Canan yemeyip içmeyip Pınar’ın arabasının aynısından alır ve kapıya çeker.

Böylece evde, annem döndü krizi yaşanır. Kürşat “niye böyle bir şey yaptın” diye çıkışınca Canan, “bu evde Pınar’ın adının anılmasını istemiyorum” diye bağırır.

Peşinden de evde Pınar’a ait ne varsa, yok edilmesini ister hizmetlilerden.

Ancak hizmetlilerden biri, bir adet resim ve kıyafeti mutfak dolabından çıkarıp, çocuğa verir.

Çocuk Canan’a yakalanır, resim ve elbise geri alınır.

7

Evin mutfağına da değinmeden edemeyeceğim zira hayatımda ilk defa böyle bir mutfak tezgâhı gördüm.

Üzerinde 5-6 adet büyük cam kâse, içlerinde maydanoz, kara lahana, domates ve bilumum sebze  serpiştirilerek kalabalık yaratılmış, sanat grubuna göre sanırım “yaşayan”  bir tezgah ama, ama işte.

Sanırım evde buzdolabı yok…

Yani sebzeliğin tamamının, kâseler içinde tezgâha konulmuş olmasının, başka bir sebebi olmaz değil mi?

Gece…

Kürşat ve Canan salonda öpüşür.

O sırada odaya telaşla çocuk girer. Uykusunda kâbus gördüğü için uyanmıştır.

Ama ne akıllı çocuksa, o telaşla üzerine sabahlığını düzgünce giyip, önden bağlar.

Bildiğin tam bir küçük hanımefendi.

Allah herkese böyle sıhhatine ve giyimine önem veren çocuk nasip etsin inşallah.

2

Bu arada Yusuf’un aile hala kayıp kardeşi bekler.

Yusuf’ta Vedat “öfkeyle kalkan, zararla oturur” dediği için bir şey yapmaz.

Haftalarca, aylarca böyle durur herkes.

Anne, oğlu kayıp ama evde gayet normal davranışlar sergiler.

Sonra aniden alışveriş dönüşü, yolda yürüyen birini oğluna benzetir ve ağlayarak peşinden gider.

Altına dayarlar müziği…

Al sana duygusal sahne…

Ha birde kayıp kardeşin oğlu var… O da Melül melül yola bakıp babasını bekler. Derdi maça babasının gelmemesi.

Aylar olmuş babası yok, çocuk hala maça gelmesini bekliyor.

Daya duygusal müziği…

Sanıyorlar ki, müzikle sahneler duygusal olacak.

Yahu olay duygu yüklü olacak, müzik ona omuz verip daha da yükseltecek.

Böyle olunca bildiğin “şahane komedi” oluyor, haberleri yok.

3

Ve gelelim bana göre dizinin top noktasına.

Çocuğun annesinin öldüğünü öğrendiği sahne…

Canan odada…

Canan, “artık annen gelemez.”

Çocuk, “hayır gelir.”

Canan, “hayır gelmeyecek.”

Çocuk, “gelecek annem.”

Canan, “hayır gelmeyecek Elif.”

Çocuk, “gelecek.”

Canan, “gelmeyecek."

Çocuk, “neden gelmiyormuş.”

Canan “çünkü annen öldü Elif.”

Okuması komik, yazması komik, izlemesi komik…

Ne denir ki bu diyaloglara?

Pınar kayıp, ünlü, zengin, sosyetik bir kadın…  Olay tabi ki gazetelere yansıdı.

Hastanede onca hemşire var, doktor var, nedense kimse “kadın burada” demiyor, polisi aramıyor, gazetelere haber vermiyor.

Bu arada Yusuf, kötü adamların barına koruma olarak girer. Kürşat, Canan ve Kürşat’ın kız kardeşi İpek,  bara gider.

Ve ne olur?

İpek barın önünde arabadan iner ve ultra yakışıklı, kendinden işlemeli parıltıları olan, über çekici Yusuf’u görür görmez beğenir, hoşlanır, etkilenir, çarpılır.

Yusuf kapı koruması ama tüm gece içeride takılır. İpek de yanına gidip konuşup tanışır.

Adsız

Ve son soruma gelelim?

Pınar niye estetik ameliyatla yüzünü değiştiriyor?

Zenginlik onun.

Güçlü bir kadın.

Neden korkuyor?

Zira karşımızda iki adet eski polis yeni mafya bozuntusu,

Bir adet çapkın, karaktersiz korkak bir koca,

Ve sıfır zeka, çizgi film çıktısı sevgili var.

Gerçekten niye?

Şaka mı yoksa?

Yani şaka olmalı değil mi?

Sonuç…

Ne hikaye hikayeydi, ne diyaloglar diyalogdu, ne ışık ışıktı, ne sahneler sahnelerdi, ne çekimler çekimlerdi, ne de oyunculuk oyunculuktu…

Dünya kurulamamış bile diyemiyor insan zira öyle bir dünya yok…

Şimdiden söylüyorum fena endişeliyim.

Zira bu işle çıta fena halde aşağı çekildi.

Ve tam da bu nedenden o eleştirdiğimiz dizileri bile mumla arar hale gelebiliriz.

Hepimize geçmiş olsun…

Televizyon, sinema, yaşam ve sokaktaki hayat üzerine diğer yazılarımı okumak istiyorsanız, blogum bibaksana 'ya uğramayı unutmayın. :)

 
Toplam blog
: 172
: 1971
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Okur, gezer, izler ve yazar...                 ..