Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '18

 
Kategori
Deneme
 

Bu Gece

Bu Gece
 

İnsan aşkını nasıl anlatabilir? Aşk yaşadığı kişiyi değil, aşık olmanın erdemini nasıl betimleyebilir? Ya da çok şanslı olduğunu nasıl ifade edebilir? Veyahuttu birçok insanın iddia ettiği gibi tanrı yoksa, nasıl oluyor da şans denilen şey, o çok şanslı bireyin kapısını çalıyor?

Dışarıda ateş böceklerinin sesi susmuyor. Uludağ'ın eteğinden sizlere sesleniyorum. Yıllarca çıkardığım seslerden çok farklı hayatım. Tıpkı bir mucizevi bir hayalmiş gibicesine yaşıyorum şu yorulmak bilmeyen benden hayatı.

Biliyor musunuz; benim artık adım değişti: Ben bundan böyle Eric Van Buyten değilim. oysa yıllrdır oymuşçasına hareket ettim ve sizler de oymuşum gibi davrandınız. Aranızda birkaç kişi mesela Ata Kemal ısrarla bana Anıl dese de aslında yazan kişi tam olarak Eic Van Buyten'di.. O daha çok devşirme ve dönüştürme bir kişilik olan uydurma bir karakterdi çünkü biz yazarlar bir karaktere hayat verirken onu gerçekten yapsak bile çoğunca uydururuz ve işte bu yüzden Eric Van Buyten bir uydurulmuş karakterdi.

Oysa ben adımı hiç saklamamıştım. Birkaç delişmen, iddialı okuyucum ikinci veya üçüncü yazımın içinde kendi ismimi zikrettiğimi tespit etmişti. Ve sanıyorladı ki bu keşif beni Eric Van'da uzaklaştıracaktı ama tam tersine delice sarıldım bu yazar kişiliğe. Ve o kişiliği yıllarca benimsedim. Neden mi? Anıl Yiğit 20 yıl önce ölmüş, pardon hatta ölmemiş bitkisel hayata girmişti. Yaşıyordu ama gerçekte yaşamıyordu. Onu insanlar iradesizlikleri, aç gözlülükleri, kötü niyetleri ile öldürmüşlerdi. Anıl da kendine yol olarak bir eş ve ondan edindiği çocukları ile sadece bir baba olarak yaşamayı seçmişti. Oysa öyle mi olmalıydı? Anıl bu dünyaya gelirken küskün mü gelmişti?

Uludağ'ın yeşilini görüyor, rüzgarını üstüme giyiniyorum her gün. Her sabah ve her akşam doğanın güzelliği karşısında şapka çıkartıyorum. Gece eşsiz parlaklıktaki yıldızları sayarken bir bakıyorum hilal şeklindeki ayın kıvrıma takılıyorum. Gecenin aydınlığından beslenmek de bir ayrı harika.

İçeride uyuyan muhteşem bir kadın var hayatıma nüfuz etmiş. Mis gibi kokan, komik ve bir o kadar da haylaz ama kadınsı -kadın gibi- bir kadın, gençliğin verdiği körpelikle ve acının verdiği derslerle yoğrulmuş, tıpkı Sophia Lauren'in gençliğine benzeyen, seksi İtalyan kadını edası var onda. İsmini buradan telafuz etmeyeceğim. sadece her daim söylediğim gibi sevgilim diyerekten anlatacağım sizlere onu.

Yıllarca ettiğim büyük laflardan cezalandırıldığım üzere, yine aynı sebeple, kendimden 14 yaş küçük bir kadınla gerçekten anlaşıyor olmak, nasılsa benim pek anlayabileceğim bir konu değil. Nihayetinde baktığınızda ucu bucağı kesilmeyen bir muhabbet, aşk ve iletişim var aramızda. İşin ilginç yanı yıllardır bir şeyler iyi gittiğinde her şey kötü gidecek korkusunu hiç yaşamıyorum artık bu sefer. Kısacası şu sonucu mu çıkarmalıyım? Bazı acı deneyimlerden mi geçmeli bir insan ki böylelikle yaşadığı anların, kişilerin değerini anlasın? Sanki benimki de böyle duygu, düşünce ve içtengelim. Bazı kelimeleri uydurduğumun farkındayım. Bu da ben işte; herkesten farklı bir yanım daha!

Sevgilimi bir sigara gibi içime çekiyorum bir günde onlarca kez. Ve denizin kokusunu alıyorum ondan. Bir kadını sevmenin hafifliğiyle yüzlerce kez öpüyorum onu. Yazılmamış bir filmin başrol oyuncularıyız biz. Öyle ki bugüne kadar hiçbir filme tarif edilmemiş bir aşkı yaşıyoruz. Onu çok ama çok seviyorum.

Karşımızdaki Türkü Bardan gelen nameler, bazen sevdiğim bir türküyü duyarsam eğer, beni benden alıyor ve koyuyor hayatın bir tarafına. Ve orada öyle enflasyon, hınç, intikam, şiddet veya millililicilik oyunu oynanmıyor. Orada hep doğa ve tanrı var. Aşk ve sevgi var...Şimdi ise uykuya yenik düşen bir ben.

Hepinize iyi geceler diliyorum. İyi uykular...

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..