Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Eylül '10

 
Kategori
Siyaset
 

Bu mektup sanadır reis

Bu mektup sanadır reis
 

Merhaba Reis Merhaba. Bu mektup sanadır reis. Bu mektup sensizliğedir. Kim bilir belki boşluğa, belki sonsuzluğadır. Belki “ bire” belki binedir. Bu mektup belki sevdanın hücresine sızan bir ışık huzmesi, belki soğuk zeminden gökyüzü yıldızlarına uzanan bir ülkü düşüdür.

Ulaşır mı sana bilemem Reis, posta güvercinleri çoktan vuruldu. Getirir mi gün ağarırken posta trenleri bilmem. Ben bütün ümitlerimle soğuk bir e-posta ya iliştirip gönderiyorum sana. Kim bilir seni tanıyan, seni seven kardeşlerinde iliştirir bir e-postaya. Belki ulaştırır sana. AH BE REİS Hatırlar mısın reis “ülkü” denen nazlı bir kız sevmiştik on sekizimizde. Tanrı dağları kadar Türk, Hira mağarası kadar Müslüman’dı. O günlerde gençtik toyduk. Ezan dinmesin diye, bayrak inmesin diye şehrin bütün sokaklarına “Aksa da kanımız zafer islamındır” yazardık. Her gece silip üzerine kahrolsun faşistler yazsalar da. Pusu kurarlardı tenhalarda. Kurşun yediğimizde sırtımızdan önce gölgemiz düşerdi sokağa sonra yüreğimiz. Ankara üşürdü reis biz yanardık. Omuzlarda uğurlardık arkadaşlarımızı memleketlerine. Neden, niçin anlamsız kalırdı musalla taşlarında ülkü denen bir davamız vardı Reis. Sana, bana ve onlara verilen silahların, seni beni ve onları vuran kurşunların hepsinin adresinin aynı yerden geldiğini sonra öğrendik reis. Öğrendik öğrenmesine de iş işten çoktan geçmişti. Önce üzerimizden paletler geçti, sonra şakalarımızda dipçikler patladı. Parmakların arkasında gökyüzüne hasret kaldık. Babalarımız yıkıldı dev çınarlar gibi bir bir. Analarımız suladı gözyaşları ile umut bahçemizi. Darağaçları kuruldu insanlığın meydanına. ‘bir sağdan bir soldan’ uzattık boynumuzu darbecilerin yağlı urganına. Geriye yetim bir bayrak, öksüz bir Kur’an, Bilalsiz ezan, birde reis birde, ah birde ceplerinden ülküdaşların kılınamamış namazların kaza listesi kaldı.

AH ULAN REİS AH Ülkümüzü yazdığımız duvarlardaki sloganımız silindi. Kurudu kaldırma düşen kanlar. Acılar Anadolu’nun ücra köylerinde, kasabalarında, şehirlerin arka sokaklarında fabrika işçisi babaların omuzlarına, yıllardır sığınacak tek limanı seccadeler olan anaların yüreklerine ve hala zindanlarda bekleşen Yusuf yüzlülerin hücrelerine terk edildi.

AH ULAN REİS AH Sensizlik yılarında kurt postuna büründü çakallar. Kurt avına çıktı okları ile postallar. Sakarya küstü, sürgünde şimdi çift başlı kartallar. Ocağında oturur naylon adamlar, otağında muşamba suratlar. Ayağa kalkmak ister Sakarya, pranga olur çıbanlar. Bilmez maziyi, anlamaz atiyi inanır körpe fidanlar.

AH ULAN REİS AH Sen gideli faniden bakiye kaç eylül geçti hatırlamıyorum. Şimdi sensiz yeni bir eylüldeyiz. Hem de eylülün tam 12’sin de. Her eylül hüzün yağarken gökten, bu eylül umut doluyor içime. Vakti geldi diyorum hesaplaşmanın. Vakti geldi diyorum kızıl elmanın. Vakti geldi diyorum kılınamamış kazaların. Kan olmayınca bayrak solar, toprak kurur şehitliğe var mısın dediler? EBET dedin. Sana küfredene küfretmek yok dediler EDEP dedin. Allah için, Peygamber için, Kur’an için ölüme gider misin dediler? EVET dedin.

YA ŞİMDİ REİS YA ŞİMDİ Vakti gelmişse hilali solduranlarla hesaplamanın tamda eylülün 12’sinde. Bu hesaplaşmaya Hayır dersem ülkeme, ülküme ihanet olmaz mı? Söyle reis söyle “ama” ların, “ancak”ların arkasında korku mağaraları kazmak erkeklik mi?

HOŞÇAKAL REİS HOŞÇAKAL Ben gidiyorum. Karıştırdım biliyorum hesapları. Hesapların üzerinde hesabı olanın, Hesap gününde, hesapsızlardan, hesap soracağı son eylülü de bekliyorum, tüm “eski” ülküdaşlar gibi. Gözleri var olup da görmeyen, kulakları olup da duymayan, hakkı bilip de söylemeyenlere selam olsun.

 
Toplam blog
: 65
: 3295
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

Çeşitli dergi ve gazetelerde, gezi, deneme, öykü, şiir yazan bir yazar. ..