bu pazar da pazar yeri gibi pazar

Sevgili Okurcuklarım;

Köşe yazılarımı mektup kıvamında yazıvereyim dediydim... Nasılsınız, iyi misiniz? İyi olmanızı bizi yaratandan dilerim (politik olayım, artık hepiniz neye inanıyosanız)

Yine buluştuk, yapacak daha iyi bir şeyiniz yoksa beni okuyun, yoksa kendiniz kırlara bayırlara atın, alışveriş merkezlerine atın ki ekstreleriniz iyice şişsin, egonuzla beraber. Bakın beni okursanız ekstreniz şişmez... bitek de faydam budur.

Evet, sevgili okurcuklarım, yine konu bulma konusunda birtakım sorunlarım var, biliyorsunuz bu konudan muzdaribim.. size; bu nedenle çocukların telefonla konuşurken yaptığı şekilde konu bulma yöntemini kullanıcam. Bu nedir ?

Ne yapar küçük çocuklar telefonla konuşurken, annen nasıl dersin a televizyonda da apsy deyzi var falan derler.... İşte yine yaratıcı tarafım çıktı ortaya (kendimi beğenmezsem çatlarım)

Evet sevgili okurcuklarım size bir redhouse sözlüğünden bahsetmek istiyorum... 266.sahifesinde şöyle der.. inziva:seclusion, retirement. Bu beni yıllar yıllar öncesine götürmedi... ama onun yanındaki limon kolonyası götürdü... Bu maalesef cam şişede değildi... Yazıklar olsun Eyüp Sabri Tuncer dedim... Sen de mi plastik şişelere düşecek adamdın, o nefis, saklanası cam şişelerden sonra.. Tütün kolonyasını, o bayıltıcı kokusunu hatırladım, Balıkesir'i, nefis köpüklü ayranı, sigara içilen uzun otobüs yolculuklarını. Bi de terminallerde insana o acayip kolonyaları bir enjektör içinde sıkmaya çalışan hacı misi denilen ağır yağlı bir koku içindeki kirli sakallı yaşlı adamları... Korku filmi gibiydi... Bir Köln suyunun (zannımca çevirisi bu) hayatımda bu kadar iz bırakmasına şaştım...

Şu anda radyoda bu ne harika dünya mealinde bi şarkı çalıyor... eskiden olsa ahhh ne hoş derdim... şimdi s.....diyesim var... hayat ne çok evrim geçirtiyor insana diyorum.. İnsan ünlü bir köşeyazarı da olsa...bilemiyorum ne düşünür. Ama adamın sesi nefis...bu kesin...

Allahım diyorum hadi kalkayım da bende bi bakayım ne kadar harikaymış bu dünya? Dışarıya yollanıyorum...