Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

pazar ba(o)şyazısı(3)

Sevgili Okurcuklarım, daha doğrusu sevgili 475 kişim benim, canlarım;

Gazetede yazmadığım, burda yazdığım için çok mutluyum, bakınız burada kaç kişi sizi okumuş, yada en azından başlığınız onlara ilginç gelmiş bilebilirsiniz. Bunun da nasıl bir faydası var, bunu da sosyologlar araştırsın. Beni okuyan 475 kişiyi kutlarım, gerçi bunların belki de matrixdeki ajan smith gibi 10 kere sayfaya bakan aynı kişiler olduğunu düşündüm. Ama bu düşünce beni bir hayli üzdüğü için hepsinin ayrı ayrı bireyler olduğunu varsaydım. Çok mutlu oldum. Dedim ki kendi kendime devasa bir 19 Mayıs kulesi çıkar bu kadar insandan. Gazetede köşe yazarı olmadığıma bir kez daha sevindim (aslında kök -sanırım kim olduğunu hepiniz tahmin ettiniz benim sıradışı, biricik , akıllı deli okurcuklarım- beni çağırmıştı da gitmemiştim)

Bir köşede yazsaydım, heran şeytan uçurtması, kesekağıdı olma ihtimalini barındıracaktım bünyemde...oysa bakınız...kessinlerde yapsınlar şimdi...sonsuza kalıcam ben.

Aslında bütün hikaye, şiirlerimi şair olduğunu iddia eden bir adama okutmamla başladı. Bana acilen yazmayı bırak dedi ve koşarak ordan uzaklaştı. Bu travmayı atlatmam için ip atlamaya karar verdim. Ama nihayetinde bu ip atlamakla atlatılabilecek bir travma değildi. Ona yazdıklarının berbat olduğunu, en iyi yayınevi bassa bile hiç bir kıymeti olmadığını, şair olduğunu ama adam olmadığını söyledim, o da bana bakarak bıyık altından güldü. Peki dedim, bir gün köşemden sana el sallarım.

Evet, sevgili okurcuklarım; bana travmanı söyle sana kim olduğunu söyleyeyim diyorum sizlere... Bu da naçizane hayattan damıtılmış bir bilgidir. Önümüzdeki zamanlarda yine felsefi konularda yazmamayı sürdüreceğim. Hayat müsaade ederse o şair adamın yayınevini alacağım, masada arkam dönük oturacağım, o odaya girecek (tabiki yıkılmış ve perişan olacak) beyefendi anlaşmanızı feshediyoruz diycem, beni tanımayacak, hanımefendi para herşey değildir diyecek, sonra daha büyük bir yayıneviyle anlaştığını söyleyip kıskıs gülecek... Ben çekmecede duran şiir defterimi basmaya karar vereceğim. Ona daha büyük yayıneviyle çalışmak bişey değildir, önemli olan açlıktan sürünmektir diyeceğim, o bana bakıp kıs kıs gülecek. Seni tanıdım diycek, şiirlerin kötü değildi, bana rakipolma diye beğenmemiş gibi yaptım, sen de yedin. İçimi derin bir huzur kaplıyor. Huzur içinde uyandım. Yeniden, yeniden, yeniden...

İşte başarıya giden yolda neler yaşıyoruz değil mi?

 
Toplam blog
: 25
: 541
Kayıt tarihi
: 10.06.07
 
 

15-20 yıldır ajandası olan, bazen gri hücrelerden bu ajandaya düşen yazıları fazlaca önemseyen bir h..