Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '08

 
Kategori
Siyaset
 

Bu savaşı siz durdurabilirsiniz...

Bu savaşı siz durdurabilirsiniz...
 

savaşın öksüz çocukları


Dünya görüşüne katılmadığım Alman asıllı İsviçreli düşünür Friedrich Nietzsche: “Umut etmek işkenceyi uzatır.” diyordu yazdıklarının bir yerinde. Umut ettikçe, her şeyin maskelendiği hayatların yaşandığı bir ülkede, bir çok şey ziyadesiyle işkence hali yaratıyor insanda. Savaş kutsanıyor, kan kutsanıyor, ölümler kutsanıyor. Kutsanmayan bir tek şey kalıyor geriye: hayat. Başkalarının ölümleri üzerinde kahramanlık nutukları atmak kolaydır elbet. Başkalarının acısını günübirlik yaşamak da kolaydır. Ölen her insanın, içindi düşlerini biriktirdiği sarı bir defteri vardır. O sarı defterin her bir sayfasında, yaşadığı kısa hayatı boyunca söyleyemediği sözcükler yazılıdır. O yazılanları anlamak için, sarı defterleri okuyacak insanlar gerek bu ülkeye. Bir cinnet hali, bir kan seviciliği, ölüme destanlar dizilmekte. Vatan sağ olsun. İntikamları alınacaktır ama önce golf turnuvam bitsin, her şey kara mizah hali almakta. Lenin demişti, bir insanın ölümü trajedi, bin insanın ölümü istatistik. Yani, bir insanın ölümündeki acıyı içselleştiremeyenler, binlerce insanın ölümüne istatistik olarak bakarlar. İstatistikçi kaynıyor bu ülkede, herkes istatistikçi olma derdinde, yükselen meslek istatistik. Ölümlerin istatistiğini kim daha iyi tutuyorsa, sayılara kim daha iyi takla attırabiliyorsa o da ekranlarda stratejist. Bir topluma giydirilen iki meslek: istatistik ve stratejist. Buradan ne çıkar? Cevabı siz bulun.

Bir psiko-analitik kitabında okumuştum. Diyordu ki: savaş kararını yaşlılar alır, gençlere ise ölmek kalır. Yaşlılar ölüme yaklaştıkları için, gençlerin yaşam coşkusundan nefret eder. Ve onları ölüme sürükler. Hakikaten, savaşta en çok ölenler niye hep gençler olur? Kitaptaki çözümlemenin hiç mi haklılık payı yok? Cevabı siz bulun.

ABD’nin Vietnam’ı işgal etmesiyle başlayan savaşı kim bitirdi? Vietkongluların direnişi kadar ABD’li askerlerin annelerinin direnişi de bu savaşın bitmesinde belirleyici oldu. Bu ülkenin anneleri, çocuklarını anlamsız bir savaşta ölmek için mi doğurdular? Ölen her gencin ardından, vatan sağ olsun diyen çaresizliklerini anlamak için, ölen o gençlerin sarı defterlerine bakmak gerekir. Yoksa ‘vatan sağ olsun’ diyen annelerin bu ülke üzerinde, tapu müdürlüklerinde kayıtlı bir gayrimenkulü yok, bir çoğunun hiçbir zaman bir bankada açılmış bir hesabı olmadı, sermayenin gözünde hiç mudi olmadılar, mudi olamayacaklar da. İçi yanan anaların duygularıyla oynamak hangi değerle örtüşür bilmem. Vatan, çocukları bu savaşta ölen garibanların mı vatanı? Yoksa, jeeplerle eğlence mekanlarını gezen, beş yıldızlı otellerde hafta sonlarının zevkini çıkaran, paradan adalar yapan bir avuç sömürücü bezirganın vatanı mı? Askerlik, nüfus sayımı ve seçimlerde bu ülkenin vatandaşı oluyoruz. Bu vatan bizim ama bu haliyle değil. Bu vatanın bizim olduğunu, gariban kimse kalmadığında, herkes refahtan eşit şekilde faydalandığında anlayacağız. Evet, bu ülkenin en yoksullarının çocukları en önde cepheye sürülmekte. Onların ölümleri artık bir istatistik bir çoğu için. Televizyon ekranlarındaki timsah gözyaşlarına kanmasın kimse. Timsah avını yuttuktan sonra, sindirime yatar, sindirim süreci zorlu geçtiğinden, gözlerinden yaşlar akar. Bütün bu istatistikçiler, stratejistler, ancorhman kılıklı adamlar, akşamları televizyon ekranlarında timsahın yaptığını yapıyorlar.

Bir halka yasaklanmış olan kültürel hakların verilmesi ile bu ülkenin yoksul Türkleri ne kaybedecek? Sözüm sizedir ey sevgili Türk kardeşlerim, Kürtlerin kültürlerini, dillerini yaşatmaları ile ne kaybedeceksiniz? Kaybedeceğiniz ne kaldı? Bu ülkenin refahından mı pay alıyorsunuz? Oysa Kürtlerle birlikte el ele sömürgeci bezirganlara karşı durarak, bu ülkenin gerçek sahibi olabilirsiniz. Bir metrekare topraktan yoksunsunuz belki ama gelin işkence uzamasın, umut bilinmeyen zamana ait bir sözcük olarak dilimizde paslanmasın. Bu topraklar kana doydu, yeter artık. Acıların tek bir dili vardır, acının rengi aynıdır. Gelin acılarımızı ortaklaştıralım. Gelin hepimiz barışalım, helalleşelim, bu ülkenin en yoksullarının çocukları ölmesin diye. Bizim çocuklarımız yaşasın diye. Yoksul çocukların, sarı defterlerine yazdıklarını gerçekleştirebilecekleri uzunlukta bir hayatları olabilsin diye. Sözüm sizedir ey yoksullar, bu savaşı siz durdurabilirsiniz, en çok da yoksul çocukların anaları.

 
Toplam blog
: 67
: 1679
Kayıt tarihi
: 11.08.07
 
 

Adıyaman'da doğdu. ilk ve ortaöğrenimimi yatılı bölge okullarında okudu. İzmir 9 Eylül İktisat Fa..