Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mart '11

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Bu şehri sömürecek kişiler aranıyor

Bu şehri sömürecek kişiler aranıyor
 

Foto:Ş.ODABAŞI


Bir cumartesi günü. 

Çanakkale içinde tur atıyorum. 

İnsanları gözlüyorum. 

Bakınıyorum aval aval. 

Elimde yok kaval. 

Çoban değilim. 

Bu kentin bir çobanı var elbette. 

Bu insanların sağa sola, aşağı yukarı gitmelerinin bir nedeni var. 

Ben; yakını göremeyen, uzağı seçemeyen birisi olarak, kimsenin görmediğini görmek peşindeyim. 

Bakıyorum ve görüyorum. 

Köşe başındaki bir dükkân, şifa dağıtan bir yer. 

Eczane değil. 

Bir dükkân ya! 

Yan duvarlarında ilanlar yapıştırılmış, karmakarışık. 

“Hemoroid” (Basur) ilacı gelmiştir. (Doğal) Basuru olanlar, yaşadınız. 

İsteyene “Hemoroid kremi’de” bulunur. Bol bol sürmek için. 

Soba yakmak için “Jel” bulunur. Vay be! Soba yakmak için Jel. 

Basur sıkıntısına son %100 doğal Bitkisel macunda var. Ağda yerine de kullanabilirsiniz. Dayanabilirseniz. 

Tuzsuz Deli Bekirlere, “Himaliya Kıristal Tuzu” mevcuttur.(Nasıl yazılmışsa öyle yazıyorum) 

“Çocuklar için kilo aldırıcı macun gelmiştir %100 Doğal.”  

“Kalorisi düşük kahverengi şekerde” gelmiştir. 

“4 yaş üstü altını ıslatan çocuklar için doğal çözüm. Bitkisel macun gelmiştir.” Macunla delikleri tıkayın işlem tamam. Doktor doktor dolaşmayın. 

“Prostat Çayı” gelmiştir. Yaşadı yaşı elliyi geçenler. 

“Kolestrol düşürücü” gelmiştir. Manyak gibi gidip kan tahlili yaptırıyorum. 

“İlaç için karakovan balı” gelmiştir. Hangi hastalık için abi? 

“Acı ot çayı” gelmiştir. Tatlı çay varken bu ne ya? 

“Altın çilek hapı” gelmiştir. Boynuma taksam olmaz mı? 

“S-20 Alman Kolestrol Düşürücü Çay” gelmiştir. Hoş gelmiş. 

Cildinizi koruyaraktan bronzlaşın. Nasıl? 

“Sigarayı bıraktırma tozu” geldi. Toz ol ulen! 

“Derde Deva Ekolojik Kaçkar Balı” gelmiştir. Sahte değil yani. 

Çok amaçlı tencere bonesi 1 lira. Tam bana göre. Kel başıma. 

Ana! 

“Sülük gelmiştir.” 

Gelmeyen ne kaldı ki? 

“Sülük” geldikten sonra her şey gelmiştir. 

“Sülük” deyince kan emenler geliyor aklıma. 

Dükkânın içine girmedim ama bu dükkâna giren ya tam iyileşir ya da… 

Biz buna alternatif tedavi mi diyeceğiz, ne diyeceğiz? 

Tedavi için ilaçlar çay gibi. 

Macun gibi. 

Bal gibi. 

Harika! 

Şaşkın ördek gibi geziyorum. 

Kent Müzesi’nin kapısından baktım, kapalı. 

Yalı Han'ı kapısından baktım. Gençlerin yaşı, benimkinden küçük. 

Bende gencim de(!). Kemiklerim kart. 

Yaşım orada oturanların yaşından, yarısı kadarcık fazla.(Ne dedim ben ya?) 

Bu han, 1978 yıllarında beni iyi tanır. 

Şimdi ne han nede handa oturanlar beni tanır. 

Geçelim handan. 

Kitapçılar sıra sıra. 

Leyla gitmiş Mısır’a. 

Leyla geri dönmüş müdür? Mübarek Efendiyi döndürdüler ya! 

Saat Kulesi’nden iskeleye doğru yöneldim. 

Elektrik panosunda bir yazı. 

A4 kâğıdına yazılmış. 

“Bu şehri sömürecek kişiler aranıyor” “KSM Ekip Sensiz” 

İlanın altında elektronik adres: cksm.info@gmail.com 

Hadi telefonlarını da yazayım. 

02862143425 

05415260454 

“Bu şehri sömürecek kişiler aranıyor” 

Vay be! 

Bu şehri sömüren yok mu da, sömüren arıyorsunuz? 

Bu şehir dedikleri yer, Çanakkale oluyor herhalde. 

Çanakkale’de ilan verip de Çemişgezek’te sömürü yapacak halleri yok ya. Benim saksı iyi çalışıyor. 

Nasıl anladım, sömürülecek yerin Çanakkale olduğunu. Keh! Keh! 

Abi; yöntemi söyleyin sömürelim, Çanakkale’yi. 

İştahım iyidir, girdiğim yeri kuruturum. Yerim tüketirim. İştahım iyidir. Bir tavuğu bütün olarak atarım ağzıma, sadece kemiklerini “püf” diye ağzımdan üflerim, iki metre mesafeye. 

“Sülük”gibi emeğini emerim insanların. 

Kanını kuruturum insanların alimallah. Yöntemini, kulağıma fısıldayın yeter. 

Kafam karıştı ya. 

Niye sömürecek birilerini arıyorsunuz? 

Yeteri kadar sömüren yok mu? 

Bence var. 

Sömürenler az geliyorsa bizde sömürelim. 

“Sömürücü bir ekip” olalım. Birkaç ekip olalım. Rekabette yaparız. 

Tamam ya. Naz yapmaya gerek yok, sömürelim. 

Sömürüp, “bir deri bir kemik” bırakalım bu şehri. 

Müracaatları nereye yapacağız? 

Müracaat sırasında neler istiyorsunuz? 

Abi, üniversite diplomam var. 

Sicilim temiz. 

Muhtardan ikamette alırım. 

Torpil isterseniz. Üç tane dayım var.(Anamın kardeşleri) 

Amcam da var. 

Ne şekilde isterseniz sömürürüm abi. 

Ek mesaiye de kalır yine sömürürüm. 

Yeter ki bir işim olsun abi! 

“Bu şehri sömürecek kişiler aranıyor” 

Birden vazgeçtim, yukarıdaki düşüncelerimden. 

“Çanakkale ksm” yazıp aradım internetten. 

Karşıma ”Çanakkale Karınca Sanat Merkezi” diye bir yer çıktı. 

Adresi de “Yalı Hanı.” 

Hayda! 

Atila Mayda! 

Karınca mı arıyor bu kenti sömürecekleri? 

Baksen karıncaya! 

“KSM KARINCA SANAT MERKEZİ’nin” facebook sayfasına girdim. 

Bilgilerinde, şöyle bir açıklama var. 

“KSM 2008 Eylül'de Çanakkale'de kuruldu. Tiyatro, Sosyal Latin Dansları, Resim, Seramik, Ritim alanlarında atölye çalışmaları yürütmektedir. Farklı disiplinlerden gelen sanatçılardan oluşan KSM Tiyatrosu Çanakkale’deki tiyatro yaşamında önemli bir aktördür.” 

Karıncaya, Ağustos Böceğine yiyecek vermediği için kızıyorum zaten. Ağustos Böceğinin şarkılarıyla yaz mevsiminde coşkuyla çalıştı. Bedava müzik. Çok kazandı çok. Ağustos Böceğine bir şey vermedi. Ağustos Böceği de Paris’e göç etti. Yol parasını da ben verdim. Karınca da “Laflı Fondatene” kızıyor. 

Karınca, sanatçı olmuş. 

Bu kenti sömürecek kişiler arıyor, karınca. 

Bu söz, bence etkili bir reklam. 

Sanatla uğraşanlar, hiç kimseyi sömüremezler. 

İnsanlara duygularını verirler. Hep verirler. 

Sevgi ve barışı büyütürler. 

Çanakkale’yi sömürmek bir yana. 

Bu kentin sevgisini çoğaltırlar. 

Sanatın merkezine karınca yerleşmişse, tembelliğe de yer yoktur. 

Bu kentin sanatçı gençleri varmışta, ben yeni öğrenmişim. 

Olsun. 

Karınca katarı gibi sabırlı ve özverili. 

Sanata yürüyen gençler. 

Kutlarım sizi. 

Maestro müzik. 

Açılsın perde. 

 

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..