Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Kasım '14

 
Kategori
Felsefe
 

Buda - Sözleri - 4

Buda - Sözleri - 4
 

“Meditasyon yap. Saf yaşa. Sessiz ol. İşini ustalıkla yap. Bulutların arkasından yükselen ay gibi parılda.”

“Hayattaki amacın hayatının amacını bulmak ve tüm kalbini ve ruhunu ona vermektir.”

 “En nihayetinde şu üç şey önemlidir:

Ne kadar çok sevdin?

Ne kadar dolu yaşadın?

Ne derece koyverebildin?”

Serin bir gecede doğal bir ortamın içinde gökyüzüne baktığınızı ve ayın bulutların arkasından parlak biçimde çıktığını imgeleyin. Sessiz, dingin, güçlü ve berrak. Burada neden mesela güneşe değil de özellikle aya benzetme yapıldığını daha iyi hissedebiliriz.

Neden meditasyon yapmak? Meditasyon zihni dinlendirmek ve eğitmek içindir. Uyku sırasında bile, zihnimiz aktif ve otomatik biçimde çalışmaya devam eder. Zihnimiz üzerinde ne derece kontrol sahibi olduğumuzu da düşünmeyi durdurup uykuya dalmayı beceremediğimiz günlerden anlayabiliriz.

“Saf yaşa” sözünden daha önce bahsettiğim, “şaf düşüncelerle konuş ve hareket et” sözünün kastettiği yaşam biçimi anlaşılabilir. Hareketlerini yani hayatta yaptıklarını saf düşüncelerle yaşayanlar zaten saf yaşamış olurlar. Burada aynı zamanda hayatın sade, fazlalıklardan arındırılmış olması anlamı da gizli. “Sessiz olmak” ise hem kendi zihninde hem de başkalarıyla konuşurken, hem de bulunduğu ortam açısından sessiz olmak.

Neden tam bu noktada “İşini ustalıkla yap” demiş? Biz bugün sevdiği işi dikkatini vererek yapan insanların vücutlarında stres hormonu salgılanamadığını, yani ne kadar yorulsalar da mutlu olabildiklerini biliyoruz. Yapılan iş çok sevilen bir iş olmasa bile bunu kabul edip anları yaşayan bir insan, onu yine de ustalıkla, zorsunmadan yapabilir. Sonuçta mutlaka doğal olarak elde edeceği bir doyum olacaktır. Dolayısıyla “İşini ustalıkla yap” sözü sadece etik ve prensipler bakımından söylenmiş bir söz değildir. Bence tabir yerindeyse gündüzlerin hakkını işini ustalıkla yaparak, gecelerin hakkını da içine dönmeyi bilerek ve her zaman hayata neşeyle bakmayı eğlenmeyi ihmal etmeyerek yaşamak ideal bir yaşam biçimidir. Ve bu sözlerde, meditasyon ve zihin sakinliğinin, işini ustalıkla yapma ile birlikte söylenmesinin sebebi de budur.

“Bulutların arkasından yükselen ay gibi parılda.”

Sessiz, dingin, güçlü ve berrak...

“Hayattaki amacın hayatının amacını bulmak ve tüm kalbini ve ruhunu ona vermektir.”

İnsanın yeteneği ile ilgisi buluştuğunda ortaya mükemmel eserler çıkar. Bugünkü sanayi tipi eğitim sistemlerinin çoğunun yaptığı gibi sanat, spor, bilim uğraşlarını önem sırasına koymanın anlamı olmadığını her bilge insan bir noktada keşfeder. Küçük bir çocuğun resim yaptığı 1 saat sırasında onun zihninde olup bitenler bir fabrikanın 1 saatte tonlarca pahalı ürün üretmesinden daha önemsiz değildir. O çocuk oyun oynadığı, resim yaptığı ve bu şekilde imajinasyon yeteneğini beslediği zihniyle birgün dünyanın çok önemli bir sorununa yepyeni ve farklı bir bakış açısıyla çözüm bulabilir.

İnsanın hayatımın amacı ne acaba diye soru ortaya koyup cevabı dışarıda aramasındansa, gerçekten neyi yapmayı sevdiğini ve buna ne derece yeteneğini olduğunu keşfetmek için çaba göstermesi çok daha isabetli olur. Bulduğunu düşündüğünde ise etrafa aldırmadan o işi hakkını vererek hayatın bir parçası haline getirmesi, yani kalbini ve ruhunu vermesi ve böylelikle mutlu yaşaması  kaçınılmaz doğal bir sonuç olur.

“En nihayetinde şu üç şey önemlidir:

Ne kadar çok sevdin?

Ne kadar dolu yaşadın?

Ne derece koyverebildin?”

İnsan gerçekten sevmeyi becerebiliyor mu? Korkulardan mümkün olduğunca arındığında, başkalarını yargılamadığında, kendi zihnini sadeleştirip, sakinleştirip neşeyi unutmadığında evet. Peki çok sevebiliyor mu? Doğallığa ne derece yakınsa.

Ne kadar dolu yaşadın?

Dolu yaşamak, sürekli zihin kalabalığıyla bir sürü şeyin peşinden koşturarak değil, geçmişe geleceğe fazla takılmadan, anların hakkını vererek yaşamaktır. Mesela doğayla başbaşa yaşayan, belki su taşıyan, odun kesen, ateş yakan, kitap okuyan, yazı yazan biri, tatil günlerinin çoğunu bilgisayar başında arkadaşlarıyla yazışarak, fotoğraf paylaşarak, sıradan TV programları seyrederek geçiren birisinden çok daha dolu yaşıyordur. Yani, zamanın çoğunu doğal veya estetik olmayan aktivite yada deneyimlerle doldurmak anları yeterince hissedemeden yaşamak dolu yaşamak değildir.

Ne derece koyverebildin?

Bu söz “Ne derece bırakabildin?” olarak da çevirilebilirdi ancak burada koyverebildin sözyüyle hem ne derece boşverebildin, hem de kendini bırakabildin ve eşkoştuğun eşyaları bırakabildin anlamı çıkıyor. Boşveriden kasıt bilinçli boşveri yani bilinçsiz bir umursamazlık değil. Kendini bırakabilmek, imajını, egonu, yapay kişiliklerini bırakabilmek, ciddiye alınmayacak şeylere aldırmayıp gevşeyebilmek. Eşyaları bırakabilmek onları kaybetme korkundan, onlara sahip olma hayallerinin yarattığı huzursuzluklardan kurtulmak.

 
Toplam blog
: 40
: 2627
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Petrol Mühendisi  İlgi alanlarım: Psikoloji, kişisel gelişim, eğitim En çok yapmayı sevdi..