Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '16

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Bugün günlerden CAN…

Bugün günlerden CAN…
 

Sıkıntılı bir hava, beklenmedik ağrılar ve camı dövüp duran yağmur damlaları odadaki sessizliği ele geçirmişti. Bir kaç saat sonra hayatıma bir insan eklenecek olmasından ziyade benim onunla nasıl bir bağ kuracağım hakkında hiçbir bilgimin olmaması endişe ve heyecandan başka bir his yaşatmadı.
 
Vücudumdaki tarifsiz kasılmalar, aklımda tanımsız sorular, korku, heyecan ve daha tam da büyümemiş yetkin olmayan ruhumun endişesi ile ilk kez ameliyat edileceğimi duymak pekiyi gelmemişti. Eksik kalan yanlarımın olması zaten acı veriyordu ve bu düşünceler içerisinde sedyede ameliyathaneye doğru ilerliyordum.
 
Hiç tanımadığım bir varlık için anneme söz verdiriyordum. “Bana bir şey olursa ona iyi bak, tamam mı?” diyordum. En fazla yarım saat sonra o buz gibi odadan kan revan içinde bir anne olarak çıkacaktım ve benim annem bonenin altından görünen saçlarımı sevip korkmamam için telkinde bulunuyordu. 20 yaşında aday olarak girdiğim odadan, anne olarak çıktım.
 
20 yıl önce bugün, akşamın ilk saatlerinde 19.30 da Canıma kavuştum. Bir ay erken doğmasına rağmen upuzun, kırmızı, gri gözlü bir bebekti. Ameliyat ağrılarımın içerisinde, yanımdaki demir karyolada öylece yumuk yumuk etrafa bakınıyordu.
 
“Çok yakışıklı bir oğlun var, çok uzun boylu olacak, o kadar kırmızı ki sanırım bembeyaz bir çocuk olacak” bu cümleleri şimdi söylüyorlarmış gibi duyuyorum. Evet, oğlum bembeyaz bir bebekti, çok yakışıklı ve 196 santimetre boyunda, koca elli, koca ayaklı, şahane bir delikanlı oldu.
 
Artık öyle çok da kendini sevdirmeyen kocaman adam, senin sayende dünyanın anlamı, merkezi değişti. İlk yıllarımız birbirimize ve benim anneliğe adapte olabilme çabalarımla hızlıca ve anlamsız, hatta ne yaptığımı bilmeden geçse de kıymetin paha biçilemez. Hayatımın içerisinde beni tanımlandıran, bana artı katan ilk insansın. Sayende yeni bir kariyerim başladı. Anne Nazan olarak biliniyorum.
 
Anne olmak, insanlığın dışında farklı bir benlik ile yola devam etmektir. Nasıl olur anneler bir bakalım. Anne olmak keyifle yaptığın birçok şeyi iptal etmek,ertelemek ya da fırsat yaratıp yapmamam konusunda karar vermelerinin zorlanmasıyla başlıyor. Kendinden başka bir varlığın daha fazla özene, bakıma ve korunmaya ihtiyacı olduğunu anlamanın yanı sıra, ömrün boyunca bunu sürdürmeyi kendine görev olarak kabullendirmek ile sürüyor.
 
Minicik ağzından içeri bir lokma yemek sokabilmek için bazen dansöz, bazen soytarı ya da pop yıldızı olmak nasıl bir şey çabucak öğreniyorsun. Soğuk kahve ya da çay belki de çorba içmeyi öğrenmek, kendinden başka birinin gaz çıkartıp tuvaletini yaptığında sevinmek, hemşire ya da doktor kadar bilgi edinmek, usta aşçı , garson , moda tasarımcısı , hizmetçi , öğretmen , koç , psikolog , organizatör , finans yöneticisi , kuaför , kötü polis , danışman , ar-ge sorumlusu , yeniden öğrenci , patiseri uzmanı , tatiller de malzemeci olmak, mak mak mak mak lardan geçiyor.
 
Üstelik bu yazdıklarım ve arada unuttuğum diğer vasıfları sahip olduğunuz tüm çocuklar için katlayarak yapabilmek ve sürdürmekten geçiyor. Tüm bunları yaparken evliliğini, başka birinin çocuğu, kardeşi, arkadaşı ve işçisi olduğunu unutmamak da gerekiyor.
 
Anlayacağınız gibi anne olmak yürek istiyor. Gerçek bir güç ve savaşacak kadar cesaret istiyor. Beni tüm bu vasıflara kolayca kavuşturan, gönüllü bir şekilde sürdürmeme destek olan hayatımı güzelleştiren öncelikle doğum günü çocuğu büyük oğlum Buğra Can ve diğer oğlum Hakan, prensesim Elif Naz a sonsuz teşekkürler.
 
Tanrı herkesi bu yüce mertebe ile ödüllendirsin, ancak bu mertebeyi hak etmeyecek olanlardan da dünyaya gelecek tüm melekleri korusun diyorum…
 
 
Toplam blog
: 158
: 253
Kayıt tarihi
: 22.08.15
 
 

Karşı kıyıdan kendi topraklarına geri dönmüş bir ailenin İstanbul'daki bolca edebiyat kokan evinde ..