Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '08

 
Kategori
Deneme
 

Burnum, Teknoloji, Fizik, Metafizik

Burnum, Teknoloji,  Fizik, Metafizik
 

Lügatinden her daim anlamasam da anladığım kadarıyla alakadarımdır teknolojiyle. Neyi işaret ettiğini hemen çakamadığım kendine has terimleriyle yapılan uzun uzadıya teknoloji sohbetlerinden, çok da hoşlandığım söylenemez.

“Öğrenmezsem çatlarım” hastalığım sebebiyle bir sürü iş açılır böyle durumlarda başıma. “Neyi anlatıyor şimdi bu?” şeklinde gözümde parlayan merak alevi ve hafızamı yokladığımda çekip çıkaracak bir bağlantı bulma uğraşıyla dinlerim anlatılanları. (Ezik miyim neyim, anlamasam ne olur sanki! )

Pek ateşli olurlar teknoloji tutkunları, sorulardan sıkılmazlar. Kendimce verileri toplar ‘evli evine, köylü köyüne, evi olmayan sıçan deliğine’ kısmını saygılı bir şekilde bekler, sonra araştırmalarıma başlarım.Zihnimi tatmin ettiğim bir noktaya kadar sürdürürüm; yeni, işime yaramayacak bilgi edinme hamallığını.Benim gibi sıradan bir insan için yalnızca böyledir çünkü durum. Bilim adamı değil, yalnızca kullanıcıyımdır çünkü. ‘Ne işe yarıyor?’ kısmı cezp eder beni. Keşfin, işe yaraması için geçtiği yollardaki teferruat gereksiz ayrıntıdır benim için. Gelin görün ki bu gereksiz ayrıntı addettiğim ki tekrar altını çizerek söylüyorum ‘benim naçizane aklım için lüzumsuz olan’ (bknz. geri, sözüm söz !) söyleşiler, sonraki herhangi bir muhabbet ortamında bazı aşina mefhumlar oluşturdukları için zihnimde, daha az Fransız hissedip, gecesine, teknoloji talim terbiyesi yerine, elimdeki romanı okumaya daha fazla vakit bıraktığı için mutlandırır beni.

Penceremden ise teknoloji; insan zekasının vardığı nokta, binlerce yıllık şuur sıçraması, zekalarına hayranlık duyduğum muhteşem insanların dehaları, sabırları, emekleri, sundukları araçlarla, kullanımı yaşamı kolaylaştıran armağanlarıdır. Ufku genişletir, heyecanlıdır…

Gelelim düşünüp taşınıp içinden çıkamadığım hususa; buradaki konumuz itibariyle teknolojinin içinde olan burnumun, ne çeşit bir duyarlık içinde oluşu, paranoyaklıktan mustarip şuurumun kokusuyla içimi bulandırışı, beynimin kıvrımlarında taşları yerine oturtmak için tutulduğum fırtınayı zirveye tırmandırışı…

Teknoloji bir sektör müdür? Sektör derken; sistemin, bizi sömürmeye çalışan karanlık adamların tekelinde olan sistemin (!) bir aracı ?

Bir numaralı dayanağımızdır bu ‘sistem’ hikayesi. Olmasa nasıl paranoyak olacaktık? Olduğu için mi, olmadığı için mi öyleyiz? Madem farkındayız, dile getiriyoruz neden iyileşmiyoruz? Sebep açık edildiğinde iyileştirilmesi daha kolay bir durum arz etmez mi? Ne yapmalı iyileşmek için? ‘Yapma’lar , ‘etme’ler değiştirildiğinde ‘ol’ malar olmamış mı oluyor? Durumlara fena halde öfkelendiğimde örneğin, belli etmesem, tepki vermesem, öfkemin varlığı işaret edilemezliğinden dolayı, yok mu sayılıyor? Bu o durumu onayladığım anlamına mı geliyor? Duygularımı bastırınca kaç yüzlü oluyorum? Niye ben söyleyip ben işitiyorum? Neyse…

Hikaye kabus gibi. Güçlüler, kesinlikle güçlüler. Bizleri, nano teknolojiyle imal edilmiş çamaşır makineleri –ki büyük bir buluştur- veya misal; lazerli epilasyon cihazı gelişmeleriyle haberdar ederler bilimin ulaştığı zirvelerden bültenlerinde.

Anlatsam birkaç satır, sesimi duyar mısınız mısralarımda? Dokunabilir misiniz bir meczubun kavram kargaşasına ellerinizle? Nano teknolojiden haberiniz var mı? Ev aletleriniz dışında diyorum. Yahu bırakın bugün de tozlu kalsın salonunuz, biliyorum o süpürgenin vakum kudretini, duvara yapışabiliyor…Dur kızım sen de bugün, yarın gidiver solaryumuna, hımm güneşin altında 15 gün yerine toplamı 10 dakikada çikolata rengi olabiliyorsun o tabut provası kutusunun içinde…

Ama var ya; yaklaş… (burası fısıltıyla) aynı yetkinlikle moleküllerimizle, atomlarımızla oynuyorlar! Bu, adamın koynundan karısını almayı geçti. Adamı donuna kadar soymayı da geçti. Gardını almak? Hımm…Korunabiliriz diyorsunuz. İlaç kullanır mısınız? Hangi firmanınkini? Hah hah hah!

NASA hakkında tam olarak ne biliyorsunuz? ‘Başka gezegende hayat var mı’ geyiği hakkında ne düşünüyorsunuz? Siz Amerika’yla Rusya’yı düşman mı zannediyorsunuz?

Fiziği az çok biliriz. Az bilen bizleriz, hiç gücümüze gitmesin şimdi. Çok bilenlerce gösterilenden başkasını bilme şansımız yok. Bilimsel araştırma yapacak donanıma, servete (top dolarlara) ve ekibe sahip olmadığımıza göre, eh ömür de vefa etmez bu saatten sonra, bireysel ilhamlarla hariçten gazel okumayalım şimdi.

Az gösterileni var, çok gösterileni var, gözümüze soka soka yapılanı yapılanı var. Kerameti kendinden menkul, aval aval izleriz…Metafiziğe inanmazsınız. Doğru mu, ‘bilimsel’ değildir? Hemen arz edeyim, haklısınız. Metafizik diye bir şey yoktur, ‘fizik ötesi’ manasını içerir ve onlar ötesini berisini kurcalayalı epey zaman olmuştur. Güçleri en çok da buradan geliyor zaten; biliyorlar!

‘Transformasyon’ diye bir terim duydunuz mutlaka. Hani din kurumlarınca dahi tartışılır, peygamberin dirilişi efsanesine atfedilir. Ah ne ulvi…Çak!!! Oradan çakacaklar ki gündemi, başımız dönsün; metafizik!.. Anlayamayız, sual etmek tövbe haşa! Siz ibadetlerinizi düzenli yerine getiriyor musunuz? Hah, aman aksatmayın. Camii bağışları, kilise aidatları, cemiyete gönülden kopanlar…İyi, iyi. Besleyin.

Tesla’yı tanır mısınız? Nikola Tesla…Be kör şeytana; koskoca transatlantiği görünmez yaptı muhteremler, çok anladık, ondan sormadık! Fizik miydi bizce durum, metafizik mi? Tabii ironik olan, bu bilgilerin de, işgüzarlık olsun diye kullanabileceğimiz kadarını, doz olarak almış olmamız. Bir de tabii gözünüzün önünde 21. yüzyılda darağacı kurup adam asarlarsa, e bir uyuşursunuz, siz de haklısınız!

İşgüzarlar kullanır zaten bunları canım, ne kafa yoracaksınız, boş verin hoş beş ediyoruz şurada. Bende meslek de o yüzden. Sorun bakın;

“-Ne ‘iş’ yaparsınız?

-Güzar’ım ben!

- Hımmm!”

Televizyonunuzu kapatır mısınız? Sonra izlersiniz yeni çıkan cep telefonlarının sunduğu hibernetik ilişki alternatiflerini, bir şey anlatıyorum şurada!

Yani diyorum, Philadelphia Deneyi madem fen bilimlerince açıklanabilir bir durumsa, yani bu şıktan yana kullanıyorsanız oyunuzu, acep hangi bilgi, duygu ve duyumsamalarla? Yok değilse, metafizik diyorsanız, muhteremler tanrılarınız mı oluyor yani? Tövbe haşa, fiziktir o fizik!! İyi öyleyse, siz ne anlayışlı, sevecen, güvenli seyreyliyorsunuz dünyayı rehavetle…Ne çıkar ki değil mi?

HAARP ‘ci-ee! ’ diye çıkar örnekse! Hadi canım, ah bu ne ahde vefa! Yüce gönüllü insanlar, kıskanıyorum nemelazımcılık erdeminizi! Benim lafazanlığım neyime yarar! Boş iş! Güzelim yerküremin, taşımın toprağımın, börtümün böceğimin, havamın suyumun neyine yarayacak? ‘Hap!’ diye yutacak HAARP!

CFR’ yi de duydunuz biliyorsunuz. Vatikan’ın ayyuka çıkan mazisini. Vardır haberiniz. Kalmadı gizli saklıları, büyü bozuldu. 2000 yıl da, takdire şayan hani! Var mı başka, öylesi iktidarla mıh gibi duracak yerinde? Namına nam, servetine servet katarak, her kabahati ortaya çıktığı halde yoluna kimsenin çıkamayacağı görkemli akit? Akit mi dedim? Antlaşma…Kimler arasında? İznik konseyi? Hımm…

Ufo’sunu, Uso’sunu bilirsiniz zaten.

Vatan sevgisi, millet sevgisi, bayrak sevgisi, bilirsiniz her şeyin üstündedir.

Silah tüccarlığının, tüm ekonomik kazançların üzerinde olması maddi değerine karşılık, vatan, millet, bayrak değerleri de diğer manevi değerlerden üstündür. Ödülü şehitlik mertebesidir, ölümdür. Toprağın altına seve seve girmektir. HAARP ve benzeri projelerin hıırp’aladığı radyasyonlu topraklarımızı çok seviyoruz ya, işte ondan. İşte öyle.

İsrail’i bilirsiniz. Seçilmiş ırk. Tradisyonlara şöyle bir göz attınız mı? Ne için seçildiklerini anlayamamışlar, yazık! Hani bir ırka ayrıcalık bahşedilecek, üstün vasıflarından dolayı hem de, ee üstündür o zaman eyvallah. Bir sürü simge, imge v.s. Eee? Yok sanmam, ortalığı kana bulasınlar diye? ‘Ortalığı kana bulama seçimlerinde’ mi kazanmışlar? Offff! Ne bileyim ben!

Beynim uyuşmaya başladı yine. Anlattıklarım, olanların başlığı bile değil. İçi almayanınız, belki ne döndüğünden haberiniz olmasa bile gönlü ezileniniz vardır şu durumlara. Bir şeylerin yanlış gittiği sezgisi? Hı?

Yoksa metafizik yardım mı umuyor bekliyorsunuz biçare?

Ama ne dedim ben size? Metafizik değil, yok öyle bir şey artık. Yıl 2008. Kuantum demek lazım, fraktaller… Atom çağı 100 yıl evrildi…

Her şey normal yani. Amma anormal sevdalısıymışsınız siz de!

Nereden geldik buraya? Burnum! Ah iletken duyarlık, ah bu kokular…Sok Güzar sen her şeyin içine burnunu, sok bakalım!

 
Toplam blog
: 20
: 482
Kayıt tarihi
: 04.02.08
 
 

1975 İstanbul doğumluyum. Antalya'da yaşıyorum. ..