Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Eylül '08

 
Kategori
Spor
 

Büyük Balığın İçindeki Olimpiyatlar

Büyük Balığın İçindeki Olimpiyatlar
 

Günümüzde bazı değerler değişmiştir. Modern yaşamdaki “rekabet”, postmodern (modernlik sonrası) yaşamda ekip ruhuna dönüşmüştür. Günümüzde postmodern bir yaşam vardır. Modern yaşamda “tutarlı” olma, postmodern yaşamda “değişken” olmaya, “ulus” “uluslararası”na; “”amaç” “oyun”a; “üretim” “tüketime”, “sanayi” “servis”e, “hoşgörü” “birlikte yaşama”ya, “iyimserlik” de “karamsarlığa” dönüşmüştür. Bu değerlerin değişmesinde birçok etken vardır, ancak en bilinen etken, “küreselleşme”dir. Tüm Dünya ülkelerinin aynı çizgiyi paylaşmaya yönelik zorlamalar, kültür ve milliyet çatışmalarını da beraberinde getirmiştir. Balkanlar’daki özgürlük ve milliyet çatışmaları, Kafkaslar’daki hır gürler, artık hiç kimsenin özgürleşme uğruna “özgür” olamadığını da göstermektedir. Ortadoğu’da doğan her çocuk, savaş cephesine gitmeye aday biri olarak Dünya’ya gözlerini açmaktadır.

Küreselleşmede toplum yararı yoktur, birey yararı vardır. Bu yüzden bireyler kendilerine dönük menfaat kazanımlarında atılgan, toplum yararında ise pasiftirler. Ancak her zaman kesin çizgilerle ayrılmazlar. “Her koyun kendi bacağından asılır” özdeyişi ile “bir elin nesi var iki elin sesi var” özdeyişi aynı anda yürürlüktedir. İşine gelindiği zaman “bir el iki el”, işine geldiği zaman da “koyun ve bacak” anımsatması yapılır. Eğer “koyun ve bacak” önemliyse, “bir el iki el” niye önemlidir veya ne zaman önem kazanır?

İşin içinden çıkılamadığı zamanlarda “gemisini kurtaran kaptan” özdeyişi anımsatılır. Bireyin o anda kurtardığı aslında kendisidir. Çünkü isterse “ona dokunmayan yılan bin yıl yaşayabilir”.

Hani bir elin önemi yoktu, önemli olan iki el’di?

Postmodern yaşamda tutarlı bir kişilik üretmek zordur. Tüketmek ise çok kolaydır.

Tüketimi teşvik etmek de geçer akçedir. Çünkü çok farklı uyaranlar vardır. Bu uyaranlara duyarsız kalmak ve tepki vermemek olanaksızdır. Ancak postmodern yaşam hepten tutarsız kişilikler de yaratmaz. Dayanabilen, dayanma gücü olan ve birey olarak toplum değerini yüceltmek isteyen kişilikler de üretmektedir. Bu kişilikler üretilirken erk gücünü elinde bulunduran yönetim, bazen göstermelik uygulamaların içinde bulunur. İşte bu uygulamaların en ünlüsü ve ses getireni de Olimpiyatlar’dır.

Muhteşem bir açılış, muhteşem bir organizasyon, muhteşem bir gösteri armonisi tüm Dünya’yı bir ay boyunca doyurur. Aç olan, susuz olan değişik ülkelerin yeryüzü insanları, yan bahçede sergilenen düğünden bihaberdirler. Zaten bu düğün de onlar için yapılmamıştır. Hiçbir zaman davetli değillerdir. 57 milyar doları Olimpiyat organizasyonu için harcamak, Dünya’ya o ülkenin tescili demektir. Adınız her konuda öne çıkabilir. Ekonomide Dünya’ya kafa tutabilirsiniz, ama tescillenmezseniz, sizin bu varlığınız hiçbir şey ifade etmez. Çin, 2008 Pekin Olimpiyatlarıyla Dünya’ya kendini tescil ettirmiştir. Bundan önceki 2004 Atina Olimpiyatlarıyla Yunanistan, 2000 Sydney Olimpiyatlarıyla Avustralya hep bu uygulamanın içindedirler.

Peki bizim tescilimiz Dünya’ya gerçekleşir mi?

Hemen hemen her Olimpiyata talibiz. Devlet de bu organizasyon için sürekli para transferi yapmaktadır. Tanıtım ve bununla ilgili birçok harcama için gerekli olan paralar bir gün Türkiye’mizin de bir Olimpiyat düzenlemesi içindir. Ama nafile. Olimpiyat düzenlemek için karar verilecek günden bir gün öncesine kadar “aldık alıyoruz” kandırmacaları ile ülkemiz vatandaşları uyutulmaktadır.

Olimpiyatlar bizim ülkemize hiçbir zaman verilmeyecektir. Bundan adınız gibi emin olunuz. Bir gün verilir ama ne zaman?

Türkiye’miz Dünya’da tescil edilirse, en son göstergesi de Olimpiyatlar olur, işte o zaman Olimpiyatları düzenleriz. Ama bu sizce olası mıdır?

Her türlü uluslararası oyunun oynandığı ülkemiz bu ülkeler tarafından hala onların istediği şekilde olamamıştır. Demokrasi adına, özgürlükler adına yapılan dayatmaların gerçek amacını kavrayamadığımız sürece, bize de bugün yarın Olimpiyatlar verilecek diye bekleriz.

Küreselleşmede toplum yararı yoktur, birey yararı vardır. Küreselleşmede küresel yarar yoktur, ülke menfaati vardır. Büyük balıksan, zaten küçük balığı yutmaya kodlanmışsındır. Yaşaman için önce onu beslemen lazım ki onun sana güveni artsın, seni dost bilsin. Senin yanına ürkmeden gelsin. “Benim koruyanım, kollayanım” desin, seni hiç düşman görmesin. Seni yemek için ağzını kocaman açsa bile, sen onun seni yiyeceğini bile düşünmemelisin. Çünkü o, seni yine başka düşmanlardan korumak için dişlerinin arasına alıyordur, seni çiğneyip yutmayacaktır ki. Korkmadan kendiliğinden onun ağzının içine, dişlerinin arasına girebilirsin.

Bir de bakmışsın ki, o kocaman balığın midesindesin. Seni yemiş yutmuş. Yemeden önce zaten sana birçok işaret vermiş, belirtileri olmuş seni yiyeceğine dair ama sen anlamamışsın. “Beni yutmaz” demişsin ama işte şimdi yutuvermiş. Ama iş işten tabi ki çoktan geçmiş gitmiş. Elden bir şey gelmez olmuş.

Bir gün bir anons duymuşsun, Olimpiyatlar Türkiye’ye verilmiş. “Ne güzel bunu hep istiyorduk, yıllardır bekliyorduk” demişsin. Ama bir aksilik olduğu da ortadaymış.

Rüya mı görmüşsün, yoksa büyük balığın içinde misin anlayamamışsın.

 
Toplam blog
: 135
: 1226
Kayıt tarihi
: 11.10.06
 
 

Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Öğretim Üyesi. Spor Sosyolojisi, Popüler Kültü..