- Kategori
- Kültür - Sanat
Büyük şair Cemal Süreya anısına
Ölüyorum tanrım
Bu da oldu işte.
Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum tanrım.
Ama ayrıca, aldığın şu hayat
Fena değildir?
Üstü kalsın?
Cemal Süreya
Erzincan'da doğdu.1954'te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü'nü bitirdi. İlk şiiri “Şarkısı-beyaz”, 8 Ocak1958'de Mülkiye dergisinde çıktı. Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, başarılı şiirler vermiştir. Şahsiyetli bir şiir dili vardır. Canlı halk dilini kullanması, onu okuyucuya yaklaştırır. Üslubundaki mizah ve istihza, ona ayrı bir özellik kazandırmaktadır. Ölümünden sonra adına bir şiir ödülü kondu. Feyza Perinçek ve Nursel Duru el, şair üzerine bir biyografik inceleme hazırladılar: Cemal Süreya / Şairin Hayatı Şiire Dâhil (1995). 1997’de de Cemal Süreya Arşivi yayınlandı. Şiirleri: Güvercinken (1958; Yeditepe Şiir armağanı)Göçebe (1965; 1966TDK Şiir Ödülü)Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973)Sevda Sözleri (Uçurumda Açan ile birlikte toplu şiirleri: 1984)Sıcak Nal ve Güz Bitiği (1988; Behçet Necatigil Şiir Ödülü)Sevda Sözleri.(bütün şiirleri: 1990, ö.s; YKY 1995) Ayrıca düzyazıları mevcut olan değerli şairimizi, ölümünün 23. Yılında minnet ve saygı özlemle anıyorum.Yeğenim Hatice Yükselir ‘in Cemal Süreya anısına gönderdiği bir köşe yazısını sizlerle paylaşmak istiyorum.
NAHİDE ÇELEBİ
ÜSTÜ KALSIN...
Durgundu sular bugün de. Cennet mavisi deniz kararmıştı sisten. Hala yeşilliğini koruyan çimlerde yürüdüm bir süre, kayıklardaki balıkçılarla selamlaştım Antalya'nın âlemi kıskandıran havasında. Mavi-mor bir çiçek ilişti gözüme yerde, ürkek, titrek, boynunu uzatmış hala yeşilliğini koruyan çimlerde. Çocukluğum geldi anılarımdan koşarak. Akşamsefaları vardı bahçemizde mavi-mor. Zambaklar; dayak yemiş gözler gibi Şahmeran. Yediveren güllerin en güzeli sarılardı, koyusundan. Leylaklar beyaz, llila, koyu mor. İğdenin kokusundan mest olurduk mevsiminde... Balkonundan atlardım iki katlı evimizin, duvarlarından tırmanırdım eve girerken. Çalıkuşuydu adım ağaçların tepesinde. Üç kat boyunda dutlar, çeşit çeşit, kiraz yalnız kalmıştı aşılı aşısız vişnelerin arasında küskün, kayısının birini çekirdekten büyütmüştüm kendim gibi. Dördüncünün tadı kıskandırırdı üçüncüyü, kış armudu tembel, kıs kıs güler, ya elmalar; ah elmalar, şeftaliler... Ayva reçeli yapardı annem bolca, ahudududan pembeleşirdi dudaklarım. Bir erik kalmıştı eksik, onu da komşudan kestik. Yerde çimenler nemli, masamız zevkli, donanmış dolmalar, mercimekli köfteler, bazlama, börekler. Ne zormuş büyümek, ne acıymış büyümek. “Semaverin dumanı, yoktur yârin imanı"...şarkı söylerdi annem. Para saklardı bahçeye demir büyükanne. Yaş 93, fişek gibi, atlardı iki katlı evin balkonundan benim atladığım gibi. Timi, sevgili köpeğim, ısırma büyükanneyi kızım, bak gidiyorsun ağlayarak, azat ettirdi seni Demir Leydi. Ne zormuş büyümek, ne acıymış büyümek. Akşamsefaları kokuyor yine, güller dayanılmaz. Bu kokularla büyüdüm ben, ne şans. Karagöz oynatırdım çocuklara neşeyle, kartondan kestiğim resimlerle, annemin tülbentleri hep yanık, mumdan... Ellemeyin şeytan paralarımı çekin gidin buradan. Körler okulunun bahçesinde en büyük eğlencemiz, daha 6 yaşında çıngıraklı topta ellerimiz, kıvrak dönerdi ayaklarımız görmeyenlerle, ama bilirdik yürekten görmeyi, konuşmayı onlarla. Üstü kalsın diyordu Cemal Süreyya başucumdaki kitapta;
"Ölüyorum Tanrım
Bu da oldu işte,
Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum Tanrım
Ama ayrıca, aldığın şu hayat
Fena değildir..
ÜSTÜ KALSIN."
Tutulduğumuz gönül fırtınalarında,
Aşk da fena değildir usta,
Üstü kalsın diyorum ben de.
Ve sevgiyle ayrılıyorum bu sayfadan da.