Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Kasım '10

 
Kategori
Spor
 

Büyük üzüntüleri nasıl fırsatlara dönüştüreceğiz?

Büyük üzüntüleri nasıl fırsatlara dönüştüreceğiz?
 

Bu sabah erken bir saatte kalkmış dostlarla sahilde yürüyüş yapıyor, oradan buradan sohbet ediyorduk. Kumların üzerinde rengarenk taşlar vardı ve dalgalar bu taşların pırıl pırıl parlamasını sağlayan bir cila gibi sahili sürekli dövüyordu.

Hemen hepimiz o taşların muazzam değerli görüntüsüne kaç defa aldanıp o taşları küçük bir poşetin içine doldurma telaşı yaşamışızdır.

Ancak yine biliriz ki sahildeyken büyük hevesle toplayıp evimize getirdiğimiz o gösterişli taşlar evimizde bize asla o duyguları vermez, ışığını kaybetmiş, sönmüş kelimenin tam anlamıyla bir taşa dönüşmüş olur.

Cumartesi akşamı Gaziantep’teki Fenerbahçe’yi, ertesi gün Ankara’daki Beşiktaş’ı izlerken (Galatasaray’ın maçını takip etmedim, ancak asla bunun dışında kalamadığını gördük) hissettiğim duygu da böyleydi.

Birçok kişi sezon başında Fenerbahçe’nin, Galatasaray’ın ve sonra Beşiktaş’ın puan kayıplarını çok normal karşıladı. Her şey kontrol altındaydı. Nasıl olsa bir süre sonra suyun tortusu dibe çökecek üç büyük takımımız aslen hakkı bulunan pozisyona yani ilk üçe yerleşecekti.

Ancak bu sezon başka bir şey oldu. Üçü de birbirinden destek alarak zirveden koptular. Hepsi başarısız olduğu için de ortada bir sorun yok gözüküyor. Bizim bildiğimiz, tanıdığımız normal bir sezonda bu kadar üst üste başarısızlığın olduğu yerde yönetimler ayakta kalamazdı. Burada ya bizim henüz vakıf olamadığımız bir şeyler oluyor ya da eğer aklımızın gerektiği şekilde kullanacaksak o zaman takkenin düştüğünü fark etmemiz yönünde ciddi bir durumun olduğudur.

Galatasaray gibi köklü ve belli ilkeleri olan bir kulübün neredeyse 30 sene geri gittiğine şahidiz şu sıralar. Fenerbahçe futbola yaptığı yatırımın %10’nu geri alamadı. Beşiktaş kelimenin tam anlamıyla bu iki kulübümüzün adımları üzerine basıyor ve sonuç garanti edilmiş test edilmiş bir başarısızlıktır.

Rijkaard’ın elini zayıflatıp gönderenlerin bugün koltuğu sallanıyor. Aynı şey Pazar gününe kadar Schuster’e de yapılıyordu. Aykut Kocaman’ın takımın başında kalması ise tamamen pamuk ipliklerine bağlıdır.

Bir çiçekle bahar gelmiyor. Bir sezondaki başarı veya başarısızlık da bir sonraki için referans olmuyor.

Sahilde gözümüzü alamadığımız taşların evimizdeki solgun hali benzeri takımlarımızı kurtarması için satın alıp takımın içine yıldız diye monte ettiğimiz futbolcuların bize büyük hayal kırıklıkları yaşattığını görüyoruz.

Sonra kendi kendimize soruyoruz. Nerede hata yapıyoruz? Hatta bu soruyu direkt olarak ortaya atıyoruz.

Kalıcı ve sürdürülebilir başarılar için ciddi bir yönetim anlayışının oturtulması şarttır. Bunun yolu da futbolu bilen, belli bir programı olan kişilerin takımların başına getirilmesidir. Zaten o kişiler görevlerinin başındaysa o zaman onların arkalarında durabilmektir.

Bugün üç büyük kulübümüzün içinde bulunduğu sıkıntıların şu anki teknik adamların sorunu olmadığını, gelecekten kendilerine miras kaldığını bilmek, anlamak ve kabullenmek gerekiyor.

Futbolcu ve taraftar merkezli planlamaların popülist ve kalıcı olmayan şeylere dönüşüyor olduğu bütün dünyada test edilmiştir. “Taraftar merkezi” ile ilgili detayları bir sonraki yazılarımıza erteleyelim.

Hazır bayramı kutladığımız günde daha fazla detaya girmeden olan her ne kadar üzüntü veriyorsa da gelecek adına yeni adımlar atmak için birer fırsat olduğunu söyleyerek kısa keselim.

İyi bayramlar…

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..