Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '18

 
Kategori
Öykü
 

Büyükler İçin Öyküler; 'Manawee'

Büyükler İçin Öyküler; 'Manawee'
 

'Öyküler; atalar arası iletim postalarıdırlar.'
Öykülerde anlatılanlar, dış dünyadaki koşul ve ilişkileri de anlattığı için anlayışa nesnel olarak da temas ederler. Ancak, bütün simgeler, tek bir kişinin psişesinin özelliklerini tasvir eder. Yine de unutulmamalıdır ki; 'dışarıda olan, aynı zamanda içeridedir.'
 
Aşağıda okuyacağınız öykü; çok ama çok eski bir sırrı açığa çıkarır; bir eş, vahşi kadının kalbini kazanmak istiyorsa onun doğal ikiliğini iyice anlamalıdır. Masalda konu edilen iki kadını etnolojik olarak çok eşli bir kültürdeki müstakbel gelinler olarak anlayabiliriz ama arketipsel bakış açısından öykü; tek bir kadının içindeki iki güçlü dişil kuvvetin gizeminden söz etmektedir!
 
Bir kadına yakın duran herkes aslında iki kadının huzurundadır; bir dış varlık ve bir içsel 'criatura'. Bunlardan biri üst dünyada yaşarken, diğeri ise kolaylıkla görülemeyen bir dünyada yaşamını sürdürür. Dışardaki varlık gün ışığıyla yaşar ve kolayca gözlenebilir. Çoğu zaman pragmatik, kültürlü ve çok insanidir. Bununla beraber 'criaura', genellikle çok uzaklardan gelip yüzeye çıkar ve çoğu zaman göründüğü hızda oradan kaybolur. Yine de her zaman arkada bir duygu; şaşırtıcı, özgün, bilgece birşey bırakır. 
 
Kadınlardaki bu ikili doğayı anlayan erkekler kimi zaman Tanrı'dan yardım dilerler. Kadınların ikiz doğasının paradoksu, bir tarafın duygusal anlamda soğukken, diğer tarafın daha sıcak olmasından kaynaklanır. Bir taraf ilişki açısından daha kararlı ve zenginken, diğeri biraz değişkendir. Genellikle bir taraf daha mutlu ve esnekken diğeri ne idüğünü bilmediği şeylere özlem duyar. Biri neşeliyken, diğeri tatlı-sert ve dalgın olabilir. Bu 'bir-olan-iki-kadın' psişede binlerce şekilde birleşen ayrı ayrı ama birbirine bitiştirilmiş unsurlardır. Vahşi benliği(evcilleşmemiş doğa) çağırmak için ise sorulması gereken doğru soru şudur; 'Derin benliğinin arzuladığı şey nedir?'
 
Bir kadını sevmek isteyen eşin, onun evcilleşmemiş doğasını da hissetmesi/sevmesi gerekir. Eğer kadın öteki tarafını sevmeyen/sevemeyen bir eş alırsa, mutlaka bir şekilde paramparça olacak ve tamir edilemeden sakat bir şekilde kalacaktır. Manawee, ister içsel, ister dışsal bir figür olsun, temel arzusu kadınların doğasındaki gizemli ve tanrısal ikiliği adlandırıp anlamak olan yeni ve inanç dolu sevgiliyi temsil eder. Yine de bu öykünün dişil ikiliği olduğu kadar eril ikiliği de işlediği gözden kaçırılmamalıdır!
 
MANAWEE
''Bir zamanlar ikiz iki kız kardeşle flört eden bir adam varmış. Ancak, kızların babası ''adlarını tahmin edene kadar onlarla evlenemezsin'' demiş. Manawee, tahmin üstüne tahmin yapmış ama kız kardeşlerin adlarını bilememiş. Genç kadınların babası her defasında başını sallayıp Manawee'yi gerisin geri göndermiş.
 
Bir gün Manawee, küçük köpeğini de kendisiyle birlikte bu tahmin ziyaretlerinden birine götürmüş ve köpek bir kız kardeşin diğerinden daha güzel, diğer kız kardeşin de berikinden daha şirin olduğunu görmüş. Kız kardeşlerden hiçbiri bütün erdemlere sahip değilmiş ama küçük köpek onlardan çok hoşlanmış. Çünkü kızlar ona yiyecek vermiş ve gülümseyerek gözlerinin içine bakmışlar.
 
Manawee, o gün de genç kızların adlarını tahmin edemeyince yorgun argın eve geri gelmiş. Ama küçük köpek koşarak genç kızların kulübesine geri dönmüş. Orada kulaklarını yan duvarlardan birine dayamış ve kızların Manawee'nin ne kadar yakışıklı ve yiğit olduğundan söz ederek kıkırdadıklarını duymuş. Kız kardeşler konuşurken birbirlerine adlarıyla sesleniyorlarmış. Küçük köpek bunu işitmiş ve sahibine söylemek üzere var gücüyle eve doğru koşmaya başlamış.
 
Ama giderken bir aslanın yolun kenarına etli ve kocaman bir kemik bıraktığını görmüş. Minik köpek hemen kokuyu almış ve bir an bile düşünmeden yolundan saparak kemiği çalılara doğru sürüklemiş. Orada bütün lezzeti kaybolana kadar mutlulukla sıçrayarak kemiği yalamış. Ne yazık! Minik köpek ansızın unuttuğu görevini anımsamış ama maalesef genç kızların adlarını da unutmuş. 
 
Bunun üzerine koşarak tekrar ikiz kız kardeşlerin evlerine ulaşmış. Bu kez gece çökmüş ve genç kızlar sanki bir kutlama için hazırlanıyor gibilermiş. Küçük köpek yine birbirlerine adlarıyla seslendiklerini duymuş. Sevinçten havalara uçmuş. Çalılardan yayılan hindistancevizi kokusunu aldığı sırada, Manawee'nin kulübesine giden yola doğru çıkmak üzereymiş. Ne var ki küçük köpeğin hindistancevizinden daha çok sevdiği hiçbir şey yokmuş. Bu yüzden hızlı bir dönüşle yoldan çıkmış ve enfes bir portakallı böreğin üstünde soğumaya bırakıldığı kütüğün yanına koşmuş. Tabii böreği bir çırpıda tüketmiş nefesinde de has bir hindistancevizi kokusu kalmış. Epey dolu bir mideyle eve doğru hızlı adımlarla ilerlerken genç kadınların adlarını anımsamaya çalışmış ama yine unuttuğunu farketmiş.
 
Böylece küçük köpek kız kardeşlerin kulübesine tekrar seyirtmiş. Bu kez de kız kardeşlerin evlenmek için hazırlandıklarını görmüş. 'Pek fazla zaman kalmadı' diye düşünmüş küçük köpek. Ve kızkardeşler birbirlerine adları ile seslendiklerinde adları aklında tutup hızla oradan uzaklaşmış. Kesin bir şekilde hiçbir şeyin onu durdurup bu değerli iki adı hemen Manawee'ye götürmekten alıkoymasına izin vermeme kararı almış. 
 
Küçük köpek patika üzerinde ufak ve taze bir av parçası fark etmiş. Onu görmezden gelip üstünden atlamış. Eve sahibine doğru hızlı adımlarla koşmuş. Ama küçük köpek karanlık bir yabancının çalılıktan fırlayıp onu ensesinden tutacağını ve neredeyse kuyruğu düşecek kadar kuvvetle sallayacağını hesaba katmamış. Yabancı bunu yaparken bir yandan da bağırıyormuş; ''bana o adları söyle, söyle ki onları elde edebileyim.''
 
Küçük köpek ensesindeki bu güçlü kavrayış yüzünden bir an için kendinden geçeceğini düşündüyse de cesurca savaşmış. Hırlamış, tırmalamış, tekmelemiş ve sonunda dev gibi yabancıyı parmaklarının arasından ısırmış. Yabancı acıyla bağırmış, köpek ısırmaya devam etmiş. ''Bırak beni küçük köpek, ben de seni bırakacağım'' diye yalvarmış yabancı. Küçük köpek dişlerinin arasından hırlamış; '' sakın geri döneyim deme''. 
 
Postu kanlanmış, çenesi ağrılar içinde olsa da Manawee'nin ışığı yanan kulübesine ulaşabilmiş sonunda. Manawee, küçük köpeğin yaralarını incitmeden yıkamış. Küçük köpek de ona bütün öyküyü anlatıp genç kızların adlarını söylemiş. Manawee, küçük köpeği de alıp son hızla kız kardeşlerin köyüne doğru atıyla yola çıkmış. Köpeğin kulakları iki at kuruğu gibi uçuyormuş.
 
Manawee, babanın huzuruna kız kardeşlerin adlarıyla çıktığında, ikiz kız kardeşleri giyinip kuşanıp onunla yolculuğa çıkmak üzere hazırlanmış bir halde bulmuş; en başından beri onu beklemekteymişler. İşte Manawee, nehir ülkesinin en güzel kızlarını böyle kazanmış. Ve dördü, kızkardeşler, Manawee ve küçük köpek hep birlikte huzur ve mutlulukla yaşayıp gitmişler.'' *
 
YORUM:
Bir kuvveti, kişiyi ya da şeyi adlandırmanın pekçok anlamı vardır. Adların büyülü ya da uğurlu anlamlarından dolayı dikkatle seçildiği kültürlerde bir kimsenin gerçek adını bilmek o kişinin hayat yolunu ve ruhsal özelliklerini bilmek demektir. Gerçek adın genelde gizli tutulmasının nedeni, o kişinin adın gücüyle birlikte büyüyebilmesi, kimsenin hakaret etmemesi ya da zihninin çelinmemesi ve tinsel otoritesinin tam olarak gelişebilmesi için adın sahibini korumaktır. Manawee, sadık köpeği aracılığıyla iki adı, dişil olanın iki doğasını tahmin eder. Sırrı çözene kadar da kazanamaz. Ve bunu başarmak için -köpekle simgelenen- içgüdüsel benliğini kullanır. 
 
Bir kadının doğasının her bir yanı farklı işlev ve bilgileri olan ayrı bir bütünlüğü temsil eder. Bunların birbirinin bilgisine sahip olması ve bir bütün olarak işlev görmeleri gerekir. Eğer bir kadın bir tarafını gizler ya da fazla desteklerse, bütün gücüne ulaşmasını engeller ve fazlasıyla tek boyutlu bir hayat sürer. 
 
İkizler simgesini incelersek, İki'nin gücü konusunda pek çok şey öğreniriz. Kadim çağlardan beri dünyanın pek çok yerinde ikizlerin doğaüstü güçlerle donanmış olduğu düşünülmüştür. Bazı kültürlerde başlı başına ikizlerin doğasının dengelenmesine ilişkin disiplinler vardır. Çünkü bunların bir ruhu paylaşan iki ayrı benlik olduğu düşünülür. İki'nin gücü büyüktür; herhangi bir yan ihmal edilmemeli ve eşit beslenmelidir. Kadınların psikolojik, duygusal ve tinsel güçlerinin kaybı, bu iki doğanın birbirlerinden koparılmasından ve birinden biri artık yokmuş gibi davranılmasından kaynaklanır.
 
Öyküde, ikizlerin babası mistik çiftin muhafızı gibi davranır. Talibin değerini, doğruluğunu sınayan odur. O, bir arada duran ve ayrılmayan şeylerin bütünlüğünü sağlayan gerçek bir niteliğin simgesidir. Bu anlamda psişenin içeri girmek için başvuran yeni unsurları sınadığı söylenebilir. İçinde babacan bir gözetmen bulunduran sağlıklı bir psişe, basmakalıp bir düşünceyi, tutumu ya da kişiyi değil sadece duyarlı olanları veya öyle olmaya çalışanları kabul eder. 
 
Öyküdeki küçük köpek, psişik inadın nasıl işlediğinin simgesidir. Köpek, ormanın doğasıdır; iz sürebilen, neyin ne olduğunu duyumsayarak bilendir.
 
Kadınlar ve erkekler doğalarının derin taraflarını bulmak için mücadele etseler de birtakım gerekçelerle genellikle de çeşitli hazlar sebebiyle akıllarının çelinmesine engel olamazlar. Bazıları bu hazlara bağımlı hale gelip orada sıkışıp kalırlar. İştah duyulan şeyler genellikle zamanın ve libidonun çalınmasına sebep olan çekici, küçük hırsızlardır. Öyküde sahibinin evine giderken aklı çelinen köpek, bu durumu somutlaştırır. Yol boyunca tuzaklar varsa bilgiyi bilinçte tutmak zordur. Çünkü bu öğeler bilinç-karşıtıdır. Süreç engellenmiş olsa da kız kardeşlerin kulübesine tekrar tekrar geri dönen köpek tekrar tekrar deneme içgüdüsüne sahiptir. Tüm insanların psişelerinde doğal olarak ortaya çıkan bu karşı koyucudan dolayı en sağlıklı psişe bile yolunu kaybetme eğilimindedir. Bunu sürekli anımsamak bizi bilince geri götürecektir. Öyküde köpeğin önünü kesen yabancı, dış dünyadaki gerçek bir kişiyle ya da içerideki negatif bir kompleksle ilişkilendirilebilir. Yıkıcı etkileri aynıdır. Bir olay, bir dil sürçmesi ortaya çıkıp bize kim olduğumuzu unutturmaya çalıştığında dışarıdaki hayatta da aynısı yaşanır. Küçük köpek, adları korumak için savaşır. Kadim insan doğasının onu kötüye kullanacak olan yönünden korumak için savaşır. Gücün doğru ellere verilmesi, adların bulunması kadar önemlidir. 
 
Nihayetinde erkek için de kadın için de ‘doğru eş’ arayışı değerlidir ve doğaldır. Ruhsal bir inadı ve dayanıklılığı olan, anlamaya çalışmak için geri dönmeyi sürdüren, yol üstündeki çekim odaklarının kendisini alıkoymasına izin vermeyen, kendi içgüdüsel doğasının farkında ve derin benliği kavramaya açık bir eş! Ürkütücü olsun ya da olmasın, bir başkasının vahşi ruhu tarafından harekete geçirilmeye izin vermek en derin sevgi eylemidir. Ne var ki, insanların kaybetmekten çok korktukları bir dünyada, diğer bir insani ruhun tanrısallığında çözülmenin karşısına dikilmiş koruyucu duvarlar da (içsel engeller) bir o kadar fazladır! 
 
* Bu öykü ve yorum, Clarissa P. Estes'in ‘Kurtlarla Koşan Kadınlar’ kitabından alınmıştır. Amaç, bilgiyi aktarmaktır.
 
 
 
 
 
Toplam blog
: 118
: 631
Kayıt tarihi
: 07.10.13
 
 

İnsanın kendinden bahsetmesi meselesi benim için zor konuların başında gelir. Bu anlamda söyleneb..