Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '15

 
Kategori
Tarih
 

Cadılar için kurulan mahkemeler.

Cadılar için kurulan mahkemeler.
 

CADILIK


13. Yüzyılda Engizisyon mahkemeleri
 
Tatlı Cadı Samantha’yı bilmeyenimiz neredeyse yok. Yeni nesil bile biliyor. Nasıl bilinmez ki? Bizlerin hayal dünyalarını zenginleşirmiş bir diziydi.
 
Samantha cadıydı, Darren ölümlü denilen yani normal bir insandı. Karşılaştılar ve âşık oldular. Darren onun cadı olduğunu bile bile onunla evlendi tek şartı artık büyü yapmayacaktı. Samantha kabul etmişti ama olaylar öyle bir hal aldı ki Samantha devamlı büyü yapar oldu.
 
Bu büyüler bazen izleyenlere komik zamanlar geçirdi, bazen heyecanlı anlar. Darren her zaman bir zorluk içinde mücadele verirken ikisinin büyük aşkları daima ön plandaydı.
 
Samantha olmazları olur hale getirdiğinde izleyenler:
 
“Bende cadı olsam” diyorlardı.
 
Cadı ve cadıcılık filmlerde olduğu gibi değildi aslında.
 
Onlar makbul sayılmıyorlar ve cezalandırılıyorlardı.
 
Büyücülere ve falcılara düşmanlık, insanın doğa ile arasına kültür duvarını çekmesiyle birlikte başladı. Eski Ahit'te Talut'a (Saul) akıl hocalığı eden Endor Cadısı, yazılı kaynaklarda bahsi geçen ilk cadıdır. İsrailoğulları da, Yehova'dan başka Tanrılar adına gelecekten haber verenleri yakmakla ün kazanmışlardı. ''Cadıları hayatta bırakmayacaksın!'' Eski Ahit/Çıkış (Exodus) 22-17'de yer alan emir, bunun dogmatik bahanesi olmuştu.
 
Ünlü 'Su sınaması'nın ise daha Hammurabi devrinde Babil'de uygulandığı biliniyor. Temizliğin simgesi olan suyun pisliğe bulaşmış bir ruhu, içine sindiremeyeceğine inanırdı insanlar (Daha sonra torunları suların da berbat edebileceğini kanıtladılar). Buna göre cadı addedilen kişi bağlanarak suya atılır, eğer batmazsa cadı olduğuna hükmedilerek yakılırdı. Tabii cadı olmadığını ''kanıtlayanlar'' arasında boğulup cennete gidenler de vardı.
 
Eski roma ise, Hollywood filmlerinin inandırmaya çalıştığının aksine, belli kurallara uyulduğunda dinsel alanda çoğulcu ve hoşgörülü bir tavra sahipti. Ne zaman ki Hıristiyan ideolojisi Roma'da resmiyet kazandı, işte o zaman din adına korkunç cinayetler işlenmeye başlandı. Bunun en bilinen örneklerinden biri, İskenderiyeli Hypatia'nın (370-415) öldürülmesiydi. Hypatia, benzerine tarihte pek az rastlanan, bilgin, bilge ve alımlı bir kadındı. Bu nitelikleri ile kafası çalışıp da gözü gören erkekleri ''büyülemesi'' aslında eşyanın tabiatına uygundu. Ama 415 yılında bir keşişler sürüsü tarafından 'şehri büyülediği' iddiasıyla hem de Büyük Oruç zamanında vahşice parçalanarak öldürüldü ve yakıldı. Çünkü o dönem Roma dünyasını ele geçirmiş olan Pavlos'cu Hıristiyanlık için, kocasına tabi olmayan özgür kadın, ne kadar erdemli olursa olsun başka bir sonu hak etmiyordu. Bu arada Hırıstiyan ''şehit efsaneleri''ne, bu tür gerçekleri dengelemek adına yol verildiği de bilinmez değildir. (alıntı)
 
Yukarıda yazılanları okuyunca insanın tüyleri diken diken oluyor.
 
Yazık olmuş insanlara. Biz tatlı cadı derken, fantastik âlem diye düşünürken tarihteki gerçekler yüzümüze bir tokat gibi iniyor.
 
Sihirli güçleri olan kadınlara cadı denilmiş, erkeklere de büyücü.
 
Cadılık insanlığın ilk tarihinden itibaren var olan,  dini ve mitolojik kaynaklarda da işlenmiş, doğaüstü, sihirli yetenekleri olanlara verilen ad… Bir çeşit şifacılar o dönemlerde cadı olarak adlandırılmışlar.
 
Eski Hristiyan Avrupa’sında cadılar lanetlenmiş, onların şeytanla iş birliği yaptıklarına inanılmış ve cezalandırılmışlar.
 
Şimdilerde makbul olan alternatif tıp, bitkilerle şifa o zamanlarda bu tür bitkilerden ilaçlar yapan hastalara şifa dağıtan kadınların cezalandırılmalarına sebep olmuş, çoğu yakılarak hayatlarına son verilmiş.
 
Gönül gözü açık dediğimiz bu insanlara o zamanların aksine ilgiyle bakıyoruz. Ne yazık ki 13. Yüzyılda Engizisyon mahkemeleri sırf cadılar için kurulmuş ve binlerce insan cadıcılıkla suçlanarak öldürülmüş.
 
Tarihi bilmek bu anlamda da önemli.
 
Yapılmış yanlışların yapılmaması için tarih bir rehber değil mi?
 
Biz cadıları düşündüğümüzde kızmıyoruz, gülümsüyoruz. Biliyoruz ki;
 
Cadılar, kötülük yapmıyorlar,
 
Kimseyi lanetlemiyorlar,
 
Süpürgelerine binip uçmuyorlar.
 
Siyah giysiler giymiyorlar,
 
Uzun burunları ve sivri tırnakları da yok,
 
Hele koni şeklindeki şapkaları hiç yok.
 
 
Var olan, ileriyi görme yetileri, altıncı hislerinin kuvvetli oluşu, medyum olmaları, kalp gözlerinin açık olduğu.
 
Bence bütün olay bu…
 
 
 
 
Nazan Şara Şatana
 
 
 
 
 
 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....