Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '21

 
Kategori
Güncel
 

ÇALI GÖLGESİ

Çalı gölgesine sığınanlar karşılıklı birbirlerine sataşmakta sakınca görmüyorlar. Öte yandan çalı dev çınar ormanlarının arasında o kadar güçsüz ki o çalı gölgesinde kalanlar; neden her güneşin onları yaktığını algılamıyorlar. Kusuru diğer çalı gölgesine sığınanlarda sanıyorlar. Doğrusu vaziyetleri dışarıdan bakana nasıl görünür bilmiyorum ama o çalı gölgeleri yerine dev bir çınar soyundan gelenleri medeniyet diye çalı gölgesinden birbirlerine sataşmaları son derece komik ve çınarlara o kadar bağımlı bir hayatları var ki çoğu zaman hayatlarının anlamını bile bilmiyorlar.

Medeniyetler ağaçlara benzer, kimisi son derece zayıf kökleri olan çalı gölgeleri gibidir, kimisi ise dev çınarlar gibi.  Dev çınar gibi kökleri olan bir medeniyet bilimle oluyor, bilgiyle teknolojiyle oluyor. Eldeki imkânların en iyi şekilde değerlendirilmesiyle oluyor. Sebep sonuç bağlamında artı değer üreterek ve büyüyerek oluyor. Devletleri mafya sisteminden ayıran şey meşruluklarıdır. Benzer kılansa üyelerini yok yere ateşe atmaması, gerektiği zaman ise minimumum insan kaybı ile üyelerinin dağılmaması ya da karşı gruba geçmemesini sağlamak suretiyle grup veya aile veya topluluk bilinci vermesidir. Diğer mafya üyeleriyle aralarında olan savaş en nihayetinde üyeler için meşrudur ki halk da aslında bu meşruluğa devletin vatandaşı olarak düşünmeksizin kabul etmeye meyillidir. 1. Irak ve 2. Irak Savaşında çeşitli bahanelerle girilen bir devlet yağmalanmış, hazinesindeki altınlar bizzat şu anda Amerika’da milletvekili olmuş kişiler tarafından soyulmuş, Amerikalı askerler bizzat işgal ettikleri ülkelerde 21. Yüzyılda Cengiz Han’ın ordularının yaptığını yapmış ve askerler Iraklı masum kızlara tecavüz etmiş falan bunlarla galip mafyanın üyeleri olarak Amerikan vatandaşları olarak onların dertlenmeleri gerekmez. Bizde zaman zaman şahane de olduğu gibi güçlüyü dünyada yargılayacak bir sistem yeryüzünde henüz ne dinen ne de başka araçları kullanarak yapabilen çıkmamıştır. Amerikalı bir zengin bu durumu şöyle açıklıkla izah etmektedir: “Yeterince paran olursa, bir kilise satın alırsın ve kendini aziz ilan ettirebilirsin.”

Dünyada algılarla yönetilen ve bağımlılıkla bir arada tutulan güçle korkutulan, açlıkla terbiye edilen türler olmuştur. Esasında insanın doğasında terbiye etme vardır ki bunu tarihte hayvanlarla insanın karşılaşmasında görürüz. Atı, eşeği, ineği, koyunu, tavşanı, köpeği, kediyi ehlileştiren insan önce ona verir, korur ve de sever. Sevilen hayvan insan sayesinde sıcak bir barınağa ve aramadan hazır bulduğu yiyeceklere kavuşur. Hazır olarak sunulan yiyecekler ise onu kolaya alıştırırken bir yandan da onun avcılık ve kendi kendine yetebilirlik özelliğinin ölmesine günden güne daha da bağımlı olmasına neden olur. (Bu kopyalama sistemi insan için de insan tarafından uygulanan bir yöntemdir.) Bağımlı olan eşek insan için yiyeceği hazır samanın hatırına sırtında sopalar kırılsa bile yük taşımaya devam eder. Sığır süt verir, köpek kapıda bekler. At büyükçe bir dairenin içinde dakikalarca onun için koşar. İnsansa atın o daire içinde dakikalarca başladığı yere dönmesi gibi anlamsız hareketi yapmasından dolayı onu cins at, iyi at, karakterli at olarak öve öve bitiremez. Tabi bu tamamen varsayım ama yine de olması pek mümkün aynı yaylada beraber otlayan atların torunları bu ehlileştirme sonucu birbirlerine karşı savaşlar yapan rakip toplumların aynı renk atları olmalarını sağladığında acaba karşı karşıya geldiklerinde birbirlerine ne demişlerdir. Ne konuşmuşlardır? Biz bilmiyoruz ama yine de şöyle bir şiir yazsa şaşırmazdım:

“ey boğaz, bizi sen ne hallere düşürdün;

doğanın göğüs altında otlayan biz atlar

içimizde en cins atlara ehlileştiren atlar

savaş atı, yarış atı, küheylan sonra sucuk

kardeş gözünü oyandan umdun öpücük” Şiir güzel olmadı farkındayım bir atın ağzından şiir yazdım. Ben ki şair değilim, yazarsa onun da kendince standartları var. “Vede” diye yazamazsın misal; “ve de” yazmalısın veya “bende” ile “ben de” ayrı şeylerdir. Paragrafa nasıl başlanacağı bellidir. Uzun cümleler insanı yorar. Net cümleler kullanmak yerinde ve isabetli olur. Ekmek ye, ata bin, kılıç kuşan gibi net şeyler kullanmak eğer okuyucu kitlesi sıkılmak istenmiyorsa iyi olabilir ancak okuma yazması kıt ve bir toplum önünde konuşacaksanız vereceklerinizi kısa kısa yazın, kesin tarih vermeyin, kendinizi bağlamayın, bu büyük bir hata olur. Bir de kendi başınıza bir şey yapınca değil; doğru zamanda, doğru kişi için, doğru şeyi yapmak önemlidir. Çalı da olsa gölgesine sığınabileceğiniz bir siperiniz olsun. Diyelim ki yazdınız, bir grubun sözcülüğünü diğer gruba karşı bilenmişliği işlemezseniz hele de duruma göre, ortama göre davranmazsanız ritim tutturamazsınız. Aç insana ayrı müzik, tok insana sindirim müziği, hastasına arabesk…

 

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..