Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '10

 
Kategori
Öykü
 

Çalıkuşu

Çalıkuşu
 

resim alıntıdır. "Reşat Nuri Çalıkuşu’nu yazarken seni mi hayal etti acaba"


_Reşat Nuri Çalıkuşu’nu yazarken seni mi hayal etti acaba?

Annem bahçeye dökülen yaprakları, çiçekleri süpürürken söylenmeye başladı yine. Elinde uzun saplı süpürgesiyle tatlı bir cadıya benziyor aslında. Zaten sarı saçları ve mavi gözleriyle ondan farkı yokki. Bir de şöyle burnunu oynattı mı, tıpkısı olur diyorum içimden. Keşke birazcık sihir yeteneği de olsa…yok yok…böylesi daha iyi. Sihir yapabilseydi beni kesinlikle muma çevirirdi. Ben yandıkça o söndürürdü herhalde.

_Nerdesin kız sen? Nerdesiiiin….bak ne hale getirmiş şebboylarımı…Ah Feride ahhh…

O böyle bağırdıkça ben üstüne çıktığım ağaç dalına daha bir siniyorum. Şöyle her renge dönüşen bukalemun olsaymışım, şimdi böyle korku da yaşamazdım değil mi?İyi ki bahar geldi de, beni yeşillerin arasında saklıyor. Yoksa, annem beni ne yapardı? Düşünmesi bile kabus…

Aslında annemin çiçeklerine zarar vermek istememiştim. Sadece çiçek perisi olup, onlarla dans etmekti amacım. Çok eğlenceliydi. Kuşlar cıvıl cıvıl eşlik etti bana. Kelebekler saçlarıma kondular belli belirsiz. Sadık köpeğim Sansar bile etrafımda fır döndü vallahi. E bende onları ödüllendirmek için çiçekler savurdum dört bir yana. Annem tatlı cadı olamadı ama ben sihirli dokunuşlarımla bulutlara kadar çıktım bile. Varsın kızsın bana, nasılsa kıyamayacak yine.

Gıcırtı ile bahçe kapısı açıldı. Başında şapkası, elinde evrak çantası…işte benim James Bond’um. Hep söylüyorum babama. Sen bir ajansın diyorum da bana inanmıyor. Upuzun boyu var, incecik birde üstüne. Saçları da simsiyah…birde gözleri yeşil olsaymış! Tıpkı manken olacakmış zamanında. Şimdi biraz yaşlandı gerçi ama…yine de çok güzel bir babam var benim. Şu ajan meselesi…unuttum değil mi? Ben nereye saklansam eliyle koymuş gibi bulur beni. Demek ki bugünkü maceramda birazdan sonlanacak. Annem hışımla mutfaktan çıktı bile.

_ Hep sen yüz veriyorsun bu kıza Ferit.Şu bahçemin haline bak. Bütün çiçeklerimi yolmuş, ağaçları soyup soğana çevirmiş. Hangi ağaca tünedi bilemiyorum artık. Arpacık kumrusu gibi dökülür birazdan önüne…sen yine kıyamazsın…

Babam şöyle bir bakıyor anneme. Sonra etrafa göz atıyor çaresizce. Hadi babacığım, sen işimi bilirsin. Şimdi bir öpsen, bir iki tatlı söz söylesen balon gibi sönecek annemin kızgınlığı…kolunu annemin omzuna attı. Bahçenin öbür tarafına ilerleyerek yürüyorlar. Hay Allah…ne konuştuklarını duyamıyorum ki…Şu karşıki dala mı geçsem…Biraz uzak bana ama…dur, şöyle uzanıp tutayım önce…

_ Ayyyyyyyy…..anneciiiiimmm…

Dala uzanmamla kendimi havada buluyorum. Kanatlarım da yok ama uçuyorum sanki…Yok canım, yere çakılıyorum ben. Paraşüt falan mı taksaydım acaba? Offfff…neyse ki toprak üstüne seriliyorum dört kolum da açık. Annemle babamın konuşması bıçak gibi kesiliyor anında. İyi ki bu ağaç fazla yüksek değil, yoksa alimallah kolum bacağım kırılmıştı vallahi. Zaten annem beni görünce hiç oralı bile olmuyor. Hatta içinde oh olsun bile demiştir…

_ Allah Allah, gökten taş yerine böyle çoluk çocuk mu düşmeye başladı Ferit’cim…

Baban, bana göz kırparak anneme cevap veriyor.

_ Hayatım, daha hamileyken benim kızımın adı Feride olacak demiştin. İnsanın huyu da adına çeker…çekmiş işte…ne yapalım…Söz annesi, bundan sonra yaramazlık yapmayacak benim kızım.

_ Kesin yapmaz zaten…

Canım çok yandı ama korkumdan kendimi sıkıyorum ha bire. Dişlerimi dudaklarıma geçiriyorum… olmuyor işte…bu gözyaşları bazen söz dinlemiyor.Yine asice akmaya başladılar. Annem benim ağladığımı görünce telaşla yanıma geliyor.

_ Feride…kızım, bir yerine bir şey olmadı değil mi?

_ Yok…popom acıyor sadece…

_ Ah benim çalıkuşum…ne yapacağım ben seninle?

 
Toplam blog
: 71
: 569
Kayıt tarihi
: 25.11.08
 
 

1969 doğumluyum. evliyim, iki çocuğum var. Kitap okumayı ve şiiri severim. ..