Cana geleceğine... Damacanaya gelsin

Su cenneti bir ülkede; halkının temiz ve sağlıklı içme suyu ihtiyacını karşılayamayan hükümetin Sağlık Bakanlığı ve ona bağlı Türkiye Halk Sağlığı Kurumunun Çevre Sağlığı Daire Başkanı, topu taca atarken bakın ne diyor:

"2009 yılı Temmuz ayından itibaren damacana sularla ilgili ruhsat yetkisi ve denetimleri valiliklere devredildi."

Sanki valiler Tanzanya'ya bağlı(!)

Bu ve bu gibi denetimlerde acz içerisinde olduklarının altını çiziyorlar, farkında değiller...

Neyse.

Millet olarak alıştık onların bu pişkin hallerine...
 
Biz gelelim, üretim yapan tatlı saka kurnazlarına:
 
Ham maddesi tesisin içerisinden geçirilen dere.

Dolayısıyla maliyet sıfır. (Ham madde parası yok)

19 litrelik damacana suyu işçilik dahil 1 TL bile etmiyor.

Buna rağmen uygun ortamda üretim ve dağıtım yapılmıyor.

Hal böyle olunca da;

Suyun içinden çıkmayan kalmıyor...

El insaf!
 
Teşhir sonrasında da hep bir ağızdan itiraz üstüne itiraz, açıklama üstüne açıklama geliyor:

"Damacanaların tekrar kullanıma hazırlanması aşamasında 55/77 derecede sıcak su ile yıkıyoruz...

Deterjan ve kimyasalların kalmaması için azami dikkat gösteriyoruz.

Durulanıp kurutuluyor, dolumları ise steril hava ortamında yapılıyor" diyorlar.

Siz bu işlemleri yaptıktan sonra;

O sudan hala her türlü pislik çıkıyorsa; yazıklar olsun o dereye de, suya da(!)
 
İşin özünü çıkaracak olursak:
 
İşte bu yüzden/yüzünüzden;

Depozitolu her ne varsa yasaklansın.

Tekrar kullanımlı ne varsa yasaklansın...

Geri dönüşümlü "damacana" suların hepsine yasak gelsin.

Ne zamana kadar?

Adam olana kadar.
 
Su, sudan ucuz değil; can da, sudan ucuz değil.

"Cana geleceğine damacanaya gelsin" diyorum...