Çapkın erkek tipi (!)

Düşünün ki; o bir tını adamı, musikişinas… O bir fırça erbabı, ressam… O bir sohbet ustası, nüktedan… O bir kitap kurdu, bilgili… O bir ince düşünüş timsali, feylesof… Vs…

Ve saireleri çoğaltmak mümkün elbette. Yaşadığı yere, aldığı eğitime, kazandığı paraya, medeni haline göre birçok çeşidine rastlamak olası.

Parisli Kazanova’nın adı çıkmış! Bizim adını bile bilmediğimiz köylerimizde ne çapkınlar vardır Allah bilir!

Daha uzaktan bir bakış, bir duruş, bir endamla ayarı yakalayıp; köyün güzel dilberiyle en yakın mısır tarlasına giriverdiğini görürsün. Sohbet konusu elbette mısırlara dadanan marsık hastalığı değil; mercimek ve fırın mevzusu.

Oxford mezunu olması gerekmez örneğin. Cahil bile olsa fark etmez. Güzel gülmeye, gözlerinin ta içine bakıp gözbebeklerini titreştirmeye anadan talimlidir o! Yok yok, cehaletle alakası yok çapkınlığın. Her kuş kendi gagasına uygun yemi seçmesini bilir muhakkak.

Hem sonra, milyoner olması da şart değildir. Kendi kesesine göre memnun etmesini bilir çapkın dediğin. İlle de beş yıldızlı otelin lobisinde içilmez o meret! Arabanın içinde de içilir, çıkıp bir dağ yamacında da. Mesele içilen değildir zaten; üstüne yenecek olandır. Gerisi laf-ı güzaf.

Konumuz, erkek çapkınlar. Hemen aklınıza, “Kadın çapkınlar yok mudur?” gibi bir soru gelebilir. Olmaz mı? Bir başka yazımda da onları ele alayım. Çünkü kadındaki çapkınlık neredeyse sanat denecek kadar inceliklidir gibime geliyor. Ne de olsa kadın zarafeti denen bir olgu var, değil mi? Şimdilik hemcinslerim bir kenarda beklesinler. Söz, onları da ihya edeceğim(!)

Yukarıda da değindiğim gibi, erkek çapkının yaşadığı yerden, kendi kişisel özelliklerine varana kadar pek çok farklılığı olabilir. Fakat genel geçer, ortak özellikleri şimdi sıralayacağım şekildedir:

- Çok iyi sohbet ederler.

Hiç çapkın ahbabınız yahut da akrabanız oldu mu bilmem! Ben, her ikisi bakımından da çok zenginim. Çevrem çapkın kaynıyor. Hem de her yaştan! On sekiz yaşındakinin de yetmiş yaşındakinin de sohbet edecek konuları daima dillerinin altında hazır. Bir de tatlı dilliler ki; yılanı değil, kurnaz tilkiyi bile deliğinden çıkarabilirler. Ağzı açık dinlersin yahut da çenen hiç kapanmaz konuşursun. Neye ihtiyacın olduğunu bilir o. Nabza göre şerbet vermek mi? Şah damarına şırınga eder, ruhun duymaz vallahi!

- Duyarlıdırlar, hem de çok duyarlı.

Yemektesiniz diyelim, şöyle iki yanınıza bakındığınız anda, su mu istiyorsunuz yoksa tuz mu, anında fark eder ve şıppadanak önünüze koyuverirler. Moraliniz mi bozuk, canınız mı sıkkın, sesinizden algılar ve ilgilenirler. Hasılı pervane olurlar.

- Romantizmi iyi bilirler.

Ay ışığında şiir okumayı, gün batımlarına nazır şarap yudumlamayı, mum kokulu odalarda dans etmenin kadını nasıl da baştan çıkaracağını, ta lise yıllarında öğrenmişlerdir ve bunu nerede nasıl kullanacaklarını çok iyi bilirler.

- Naiftirler.

İltifat ederler ama, kompliman olduğunu hissettirmeden. Zeki olduğunuzu düşündürürler ama, ‘zeka’ sözcüğünü kullanmadan. Yeryüzüne kazara düşmüş melek filan olduğunuza inandırırlar ama, tanrısallaştırmadan.

Ne kadar muhteşem özellikler öyle değil mi?

Peki dikkat ettiniz mi, onca anlatımın tek bir yerinde bile ‘aşk’ sözcüğü geçmedi! Neden? Çünkü çapkınımız etin çeşidine düşkündür. Oluvereceği pervanelik süresi, etinizin dayanıklılık süresi ile doğru orantılıdır. Bir, iki; bilemedin üç, dört. Sonra bir gün, başka taze bir etin peşinde görüverirsin! Seninki bayatlamıştır artık, yenmez ki!

Kısacası, yaman avcıdırlar çapkınlarımız. Ta ki…

Ta ki; kendileri de av olana kadar. Zira bütün avcılar, er geç av olurlar…

Hemcinslerime notum: Kendinizi, içine hınkırılmış, tek kullanımlık kağıt mendil gibi hissetmek istemiyorsanız; çapkınlarla dost, ahbap, arkadaş olunuz, fakat sakın ha yem olmayınız. “Ben kesin avlarım bunu!” gibi saçma bir özgüvene de girmeyiniz. Gülerler. Çünkü hiçbir çapkın, kendi isteği dışında av olmaz.

Erkek dostlarımıza notum: "Bütün bu özelliklere sahip erkeklerin hepsi çapkındır!" demedim, "Çapkınlar genel olarak bu özelliklere sahiptirler" dedim. Daha naif, daha zarif, daha bilge, daha gönül adamı olup da; tek bir kere bile yan gözle bakmayan güzel dostlarım var benim.. Ortalıkta kasetler uçuşurken, ahlak ve erdem diplere vurmuşken, ben şaka yapmışım çok mu allasen? :)

Yazının amortisi: http://www.youtube.com/watch?v=_A1gBeJoWac