Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Haziran '13

 
Kategori
Güncel
 

Çapulcular “oğlum bak git” diyor

Çapulcular “oğlum bak git” diyor
 

Görsel: www.ilkekran.com


Sn. Başbakan. Bu halk sizi sözle ve eylemle defalarca uyardı. Eline, koluna, diline sahip ol bak. Bayrağıma, namusuma, değerlerime dil uzatma dedi. Anlamadınız. Anlamamakta ısrar ettiniz. Kalktınız, bu ülkenin, bu Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün; “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” dediği halka “ayyaş”, “marjinal” ,“çapulcu” dediniz.
 
Anaların kuru soğan bulgur aşı ile besleyip büyütüp, eline kınalar yakıp, vatanına kurban olsun diye peygamber ocağına yolladığı neferlerine “kelle” dediniz. Size halini ahvalini anlatmaya çalışan çiftçiye “ananı da al git”, “nankör” dediniz. Hopa'daki olayları protesto etmek için tank üzerine çıkan ve polis müdahalesi sonucu kalçası kırılan Halkevleri Merkez Yürütme Kurulu üyesi Dilşat Aktaş'a, "O kadın, kız mıdır kadın mıdır?" bilemem dediniz. Başını örtmeyen, sizin istediğiniz gibi olmayan, giyinmeyen tüm kadınları 'Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer' diyerek aşağıladınız. Ve sonunda bardak taştı.Taksim'de üçbeş kişiyle başlayan "Gezi Parkı" yangını bütün ülkeyi sardı. 
 
Oysa lideri olduğunuz partinizin alt ve üst kademelerinde azımsanamayacak ölçüde başı açık kadın vardı.  
 
Haliyle merak ediyor insan. Onca kadını listenize dahil ederken bütün o duygularınıza ne yaptınız, nerede bastırdınız Sn. Başbakan? Onlar sadece vitrin süsü, sizi hedefinize götürecek bir araç mıydı sizin için? Hani vakti gelince inilecek demokrasi tasvirinizde olduğu gibi… 
 
Evet. Sizinle birlikte birçok ilkle karşılaştı, tanıştı bu millet, doğru. Ama böylesine bir aşağılama, böylesine bir küçümseme, böylesine bir ötekileştirme ile tarihi boyunca karşılaşmadı. Hatta o çok övündüğünüz, bol bol referans aldığınız padişahlık döneminde bile! 
 
Hatırlayın! O kendinizi dahil ettiğiniz, bir parçası varsaydığınız padişahlık döneminde bile!  (Bazı padişahlar hariç) Onlar ,değil kendi vatanında kendi vatandaşlarına böyle bir davranışı reva görmeyi, fethettikleri ülke vatandaşlarına dahi ilk telkin ettikleri şey, diline, dinine, yaşam tarzına karışılmayacağı, müdahale edilmeyeceği garantisi idi…
 
Kabul edin. Siz, ne “Tam Bağımsız Türkiye” diyen Atatürk Cumhuriyetinin bir unsurusunuz ona dahilsiniz, ne de 600 yıl boyunca koskoca bir coğrafyaya hükmetmiş, birbir çeşit etnisiteyi bünyesinde barındırmış, barış ve huzur içinde  yaşatmayı başarabilmiş Osmanlı döneminin. Siz olsanız olsanız çerçevesi küresel elitlerce belirlenmiş BOP projesinin bir elemanı, unsuru, eşbaşkanı olabilirsiniz ki; zaten öyle olduğunuzu itiraf ettiniz. 
 
Yani başbakan. Siz bizi her şey yaptınız da (sarhoş, çapulcu, ayyaş, marjinal, kelle, anasını alıp gitmesi gereken nankör) bir Türk Milleti yapamadınız. İtiraf edin bu işi beceremediniz. İtiraf edin bir devlet adamının vakur duruşuna, olgunluğuna, asaletine sahip değilsiniz. 
Sizi suçlamıyorum. Ne de olsa içinde pişip yoğrulduğunuz, içinden çıktığınız hareket tüm bunları size kazandıracak nitelikte değildi. Orada kayıtsız şartsız itaat etmek, size verilen görevi eksiksiz ve tam olarak  size tanınan süre içinde ifa etmek vardı. 
 
Dolayısı ile sorup soruşturup irdeleyen, bulup buluşturup merak eden hiçbir  oluşuma, unsura izin veremezdiniz. İşte tam da bu nedenlerle kendinize tam bağımlı bir yargı, ağzınızdan çıkacak her lafı emir telekki edecek yasa sayacak basın-yayın-medya, önünüzde düğme ilikleyip topuk selamına duracak bir ordu ve iki torba kömür bir kilo şekere fit olacak, razı gelecek yurttaşlar topluluğu, vs. vs. vs istediniz.  Çünkü sizin aldığınız talim-terbiye bunu gerektiriyordu.  
 
Hepsini halletmiştiniz üç aşağı beş aşağı yukarı da kalan üç beş çapulcuyu hesap edememiştiniz. 
 
Oysa Nazım’ın deyişiyle, onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar; korkak, cesur, câhil, hakîm ve çocukturlar, ve kahreden, yaratan ki onlardır, destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.
 
İşte siz bunu unuttunuz. Asıl destanı kim(ler)in yazmış olduğunu. Gereksiz bir gurura, kibire, hatta öfkeye kapıldınız. İşte o uzak ve yakın tarihlerde, işte o destan(lar)ı yazanların torunları, üç beş kişi ya da üç beş ağaçla başlayan ve çığ gibi büyüyen tepkileri ile size bunu hatırlattılar. Ama siz hala bunu anlamamakta,  o kuru ve yakıcı inadınızla yanlışta devam etmekte ısrar ediyor, direniyorsunuz. Ve o her şeyi ben bilirim diyen tavrınız, bir devlet adamına yakışmayan inadınız hem bu ülkeye hem size zarar veriyor. Gelin bu inadınızdan vazgeçin. Bu gereksiz tutumunuzu bir an evvel terk edin. Ve bir kez olsun yanlış yaptığınızı kabul edin. 
 
Anlayın! O üç beş çapulcu dediğiniz bu ülkenin asli unsurları, o uzak ve yakın tarihte bütün o destanları yazanlar vedahi torunları artık sizi istemiyor. Ve peygamber sabrıyla, ve son kez (!) “oğlum bak git” diyor.  
 
Sn Başbakan. Gidin ki artık bu ülke huzur bulsun. Gidin ki; bu kabına sığmayan gerilim son bulsun. İnanın gidişinizle hem siz hem de bu ülke kazanacak. Ve bugüne kadar yaptığınız iyi işler için asiller size minnettar kalacak. Yoksa sonsuza kadar lanetlenecek, gelişebilecek her türlü olumsuzluktan, ölüm ya da ölümlerden, kötülükten siz sorumlu olacaksınız. Bizzat şahsınız!
 
Bilmem anlatabildim mi? 
 
İmza: Bir dost!
 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..