Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '12

 
Kategori
Siyaset
 

Çaresiz kalırsan Atatürk gibi düşün

Çaresiz kalırsan Atatürk gibi düşün
 

İşte AKP'nin, terör üzerinden rejim değişikliğini pazarlamak için balıklama daldığı bir neden daha: Gaziantep  ruhu!...

Ne demektir bu? AKP, bu ruhu ne olarak değerlendiriyor? Cevabı basittir: Acaba bu  terör olayları daha da hız kazanır da "Gaziantep ruhu" tüm "Türkiye ruhu " na dönüşür mü? (Ahmet Takan-yeniçağ)

Türkiye ruhu'na dönüşürse ne olur, demeyin! Dereye düşen yılana sarılır misali, Türk halkının terör yüzünden canı boğazına gelecek ki, nihayet,  "artık yeter, ne olacaksa bir an önce olsun; 'Yeni Anayasa' deniyorsa o da çıksın" diyebilsin.

İşte bu ruh halidir ki, insana "doğru" bildiğini de "yanlış" yaptırır. Bu bunalımlı ruh haliyle halkın önünde pazarlanacak olan 'Yeni Anayasa'ya gel de "hayır" de!  (Yetmez ama evetçi ruhu). Bu durumda, tüm sorumluluk vatandaşın sırtına yüklenir de, "ne ekersen onu biçersin", "sen ettin sen buldun, şikâyet etmeye ne hakkın var?" gibilerinden; Türkiye'ye dışarıdan bakan  Türkiye yöneticileri zil çalıp oynamaya başlarlar o zaman.

AKP'nin bir dayatmasi haline geldi 'Yeni Anayasa' yapma fikri. Fırsatları kaçırmayan AKP sözcüleri (başta - her ne hikmetse -  Meclis Başkanı)  her terör olayından sonra, "bak gördünüz mü, yeni anayasa yapılsaydı hiç bu kadar şehit verir miydik? " dayatmasını halkın önüne getiriyor.

Gaziantep olayından sonra da aynısını yapıp, cebinde hazır bulunan 11 maddelik 'Ulusal Mutabakat  Metni'ni ortaya attı. Sanki, var olan kanunlarla-Anayasayla "terör" çözülemezmiş gibi!

Hele hele, bir taraftan Oslo'da "terörist" dedikleriyle görüşürken, diğer taraftan  "Benim “Terörist”  dediğime biri “Gerilla” diyorsa önce terör tanımında anlaşmalıyız." diyerek ikili oynadıktan sonra...

Adama sormazlar mı, "sen 10 yıldır hükümettesin ama daha 'terör'ün ne olup olmadığı konusunda zihnin net değil!..

Halkın zihnini de bulandırmak için cebinde taşıdığı o 11 maddelik Ulusal Metin nedir? Önce ona bir bakalım: ( kısaltılarak sadece ilk cümleler alınmıştır)

1- Şiddeti ve terörü benimseyen hiçbir anlayış veya hareket tarzı kabul edilemez. 

2- Terör, devletin bekasını ve bireysel hak ve özgürlükleri tehdit eden ve toplumun tüm kesimlerinin katılacağı çok yönlü mücadeleyi gerekli kılan bir sorundur.

3- Bu anlayış doğrultusunda terörle mücadele; demokratik hukuk devletinin temel ilkeleri ve insan haklarına saygı sınırları çerçevesinde yürütülecek, bu temelde yaklaşım çerçevesinde benimsenecek tedbirler, partiler üstü bir anlayış ve yaklaşımla ve her halükarda tüm siyasi mülahazaların dışında tutularak bu konudaki toplumsal dayanışmayı sergileyecek surette ele alınacak ve uygulanacaktır.
 
4- Her türlü terör eylemi ve şiddete karşı çıkılması Hükümetin ve siyasi partilerin olduğu kadar, tüm demokratik kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin ve bütün yurttaşların da görevidir.

5- Terörle mücadeleye devletin, vatandaşının can ve mal güvenliği ile temel hak ve özgürlüklerinin korunması konusundaki anayasal görevi ve bu çerçevedeki ilgili yasaların güvenlik güçlerine verdiği yetki doğrultusunda kararlılıkla sürdürülmeye devam edilecektir.

6- Daha demokratik, daha eşitlikçi ve daha özgürlükçü bir devlet toplum ilişkisi tesisi için, yurttaşlarımızın bireysel hak ve özgürlüklerini çoğulculuk anlayışı çerçevesinde ve daha geniş bir bakış açısıyla güvence altına alacak yeni bir anayasa, toplumun tüm kesimlerinin katılımı ve mutabakatı da sağlanmak suretiyle süratle hazırlanacaktır.

7- Güneydoğu Anadolu bölgesinin temel sorunlarından biri ekonomik kalkınmadır. Kalkınma hedefi bütüncül bir yaklaşımla ele alınacak bu doğrultuda toplumsal ve kültürel yaşamdan idari yapılanmaya, ekonomik kalkınmadan, bölgesel gelişmeye kadar bir dizi, iktisadi ve kültürel tedbir, etkin bir şekilde uygulamaya konulacaktır. Bu tedbirlerin uygulanmasında üniter ve ulus devlet yapısına, idarenin bütünlüğüne ve idari vesayet ilkelerine zarar vermeyecek şekilde, yerel yönetimlerin daha güçlü bir idari ve mali yapıya kavuşturulması yaklaşımı benimsenecektir.

8- Terörle mücadelenin bir diğer önemli veçhesi de etkin uluslararası işbirliğinin sağlanmasıdır. Bu bağlamda gerek ülkelerle temaslarda gerek bölgesel ve uluslararası örgüt ve platformlarda, terörle mücadelede sergilenen işbirliği ve ülkemizde bu alanda milli bir mutabakat çerçevesinde yürütülen ortak mücadelenin anlatılması için birlikte çalışılacaktır.

9- Şehit ailelerinin, terör mağdurlarının ve bunların yakınlarının durumlarının daha da iyileştirilmesi için gerekli tedbirler alınacaktır.

10- Bu mutabakata taraf olan siyasi partiler ve STK olarak, bu mutabakattaki ilkeler doğrultusundaki her türlü işbirliğine partiler üstü bir yaklaşımla yaklaşacağımızı ilan ediyoruz.

11- Bu çerçevede bütün yurttaşlar başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerini korumak ve daha da geliştirmek için birlikte çalışacağımızı beyan ediyor toplumun tüm kesimlerini bu mutabakatta ifadesini bulan yaklaşımı benimseyip desteklemeye devam ediyoruz.

*

Bu metnin buraya alınmasının esas sebebi; yapılması düşünülen Yeni Anayasa'nın da aynı düşünceler etrafında toplanacağını göstermek amaçlıdır..

"Model telkin  etmek istemiyorum ama hepimize görev düşüyor, toplumsal  dayanışma ve uluslararası işbirliği şart" diyen Meclis Başkanı Çiçek'in ne model dayatmasına ne de bunları söylemesine gerek vardır. Çünkü, tüm bunların nasıl olması gerektiği  hem de uluslararası tasdikli Anayasamızda yazılıdır. (Ülke olma bilinci). Sen, var olan  Anayasayı çöpe atıp, "Anayasa" kavramını bireysel özgürlükler bazına kadar indirgersen,  ülke bütünlüğünü sağlayacak hukuki bir dayanağın da kalmaz, ondan-bundan yardım isteme dilenciliğine düşersin!...

 O halde gerçekte yapılmak istenen nedir?

Yapılması istenen,  (bugün olduğu gibi) yasaların öngördüğü şekilde ülkeyi yönetmek değil, kendi zihniyetleri doğrultusunda halkın da gazını alarak, olaysız, gürültüsüz kendi borularını öttürmektir.

Yarın, istedikleri gibi bir Anayasa yapsalar da, durum değişmeyecektir. Yalnız, değişecek olan rejimin adıdır ki, o da: Başkanlık  sistemi ile  "bölgesel kalkınma ajansları" adı altında ülkeyi eyaletlere bölmek; her eyalete bağlı "kent Belediyeleri" oluşturmak; böylece "valilerin görevlerini kısıtlamak; tüm sorumluluğu belediye Başkanlarına vermek!.

Metindeki 8. maddeden de anlaşılacağı üzre bu metin, Türkiye'nin hazırladığı bir metin değildir. 'Avrupa Bölge Kalkınma Ajansları (BKA)'nın hazırladığı bir metindir. (Bunun için bak: www.mevzuatdergisi.com/2010/09a/01.htm

*

Modern, sorunsuz, gelişmiş ekonomileri olan ülkelerdeki bu sistem, ne yazıktır ki, Türkiye gibi, eğitimini çağına uyduramamış, dolayısıyla halkının eğitim düzeyi düşük olan; hemen her komşusu ile sorunu olan ve en önemlisi kendine yeter bir ekonomi gelişmişliği olmayan ülkelerde eyalet yapılanması, çok kısa zamanda (Yugoslavya'da olduğu gibi)  bağımsız yapılara dönüşür.

Unutulmamalıdır ki, Atatürk devrimlerinin amacı;

1.  Halkın eğitim seviyesini yükseltmek, 

2. Halkını barış içinde yaşatmak -"yurtta barış dünyada barış",

3. En az kendine yeter bir ekonomi gelişmişliğe ulaşmak,

temelleri üzerinde kurulmuştu.

Bu esas temellerin maalesef hâlâ tam olarak halkımızca iyice algılanamamış olması, birçok gerçek ve önemli detayların da gözlerden kaçırılmasına sebebiyet vermiştir. Şimdi  boş bırakılan bu alanları  yabancılar doldurmaktadır:

1. Eğitimde dış güçlerin dediği oluyor. ( ılımlı İslâm dayatması ile İmam hatipli okullara ağırlık verilmesi)

2. Özellikle Libya ve Suriye konusu ile dış siyasetimiz "taraf" olarak, komşularıyla sorun yaşar duruma düşürüldü.

3.  Altı yüz  milyar cari açıkla, dış güçlere bağlı olarak her gün borç yiyerek ekonomimizi götürmeye çalışıyoruz.

Yıllar önce, Türk Bağımsızlık Savaşı'nı vererek yeni bir Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran  Mustafa Kemal Atatürk'ün hemen her sözünün bugün geçerlilik kazanması boşuna değildir:

1. "Eğitimdir ki, bir ulusu ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır, ya da bir ulusu esaret ve sefalete terkeder "

2. "Yurtta barış, cihanda barış"

3. "Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür. (1922)"

"Korku üzerine egemenlik kurulamaz. (30. 11. 1929 )" demiş; 

"Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefine, mutluluğa eriştirmek için iki orduya ihtiyaç vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri milletin geleceğini yoğuran fikir ordusudur . Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, yücedir, feyizlidir, muhteremdir. Fakat bu iki ordudan hangisi daha kıymetlidir, hangisi diğerine muhtaçdır. Şüphesiz böyle bir tercih yapılamaz, bu iki ordunun ikisi de hayatidir. Yalnız siz, irfan ordusu mensupları, sizlere mensup olduğunuz ordunun kıymet ve kutsallığını anlatmak için şunu söyleyeyim ki, sizler ölen ve öldüren birinci orduya niçin öldürüp niçin öldüğünü öğreten   bir orduya mensupsunuz."

Ne ilginçtir ki bugünlerde ülkemizde en çok bu iki ordu  "güçsüzleştirilmek"  isteniyor!...

NOT: Şu sıralar merak ettiğim bir konu var: Ordumuzun Bayramı olan 30 Ağustos ZAFER BAYRAMI' nın ilk kez "ORDU" dışında kutlanmasını nasıl içine sindirebilecek bu askerlerimiz acaba?..  Çünkü,  "Taş düştüğü yerde ağırdır" derler  de! 

Alaettin Morgül / 28.08.2012 

 
Toplam blog
: 193
: 1086
Kayıt tarihi
: 02.02.10
 
 

İsveç`in Göteborg şehrinde oturmaktayım;  evli ve bir kiz bir oglan iki çocuğum var. İsveç`te..