Çekin elinizi milletin basurundan...

Adamın halini gördükçe içim parçalanıyor.

Hele o yüz ifadesi yok mu, bırakın aklımdan çıkmasını gözümün önünden hiç gitmiyor.

Titriyor garip, şekilden şekile giriyor.

Belli ki ağrısı, sancısı çok.

Ne yapmalı, ne etmeli bilemiyorum...

Kimden mi söz ediyorum?

Bu yazımı okurken onu da göreceksiniz.

Canlı canlı.

Belki değil kesin, yani 'garanti' diyorum...

Şimdi hafifçe yukarı doğru bakın.

Gördünüz mü?

İşte o.

Basurlu adam.

Ondan bahsediyorum...

Basurun tedavisi için günlerdir kesin çözüm diyor, başka da bir şey demiyor.

Ama kendisi kullanmıyor(!)

Bir orası kalmıştı.

- Çekin elinizi milletin basurundan...

Sözüm internet reklamlarına... Sadeca malum basur reklamına değil.

Tuhaf animasyonlar, parlayan göz alıcı ışıklar, renkler ve saçma sapan yazılarlar.

Yetmiyor.

Ne kadar rahatsız edici öğe varsa hepsini biraraya topluyorlar, gözümüzün içine sokuyorlar.

Sonrasında da adına 'reklam' diyorlar.

Ben reklamı; tüketicinin gereksinimi olan bir ürünü tüm özellikleriyle beraber nereden, nasıl ve hangi fiyata temin edilebileceğini bildiren bir iletişim sektörü diye bilirim.

Ciddi bilir, ciddiye alırım.

Söz konusu insan ve insan sağlığı bahanesiyle rant peşinde koşanları da başka türlü ciddiye alırım.

Hatta öylesine ciddiye alırım ki, kibarca, "hafiflik sizin özünüzde mi var?" diye de sorarım...