Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Çetin gelinler

Çetin gelinler
 

Bankada sıra beklerken, ister istemez kulak misafiri oldum, iki kayınvalide dertleşiyordu:

'Kaynananın çetin olduğu zamanda gelindim, gelinin çetin olduğu zamanda kaynana oldum. Bendeki talihe bak, Hayriyanımcıığım'

'Doğru doğru, herkes kendi evine yakışıyor vesselam.'

Gülümsedim, 'hımm, şimdiki zaman gelinlerin zamanı yani!' diye düşündüm. Sıra uzun ,daha bekliyeceğim nasılsa, gelin-kayınvalide gerginliğini ayaküstü irdeleyeyim diye başladım kurmaya...

Nasıl başlar bu öykü?

Hoppidi zıppidi, düğün dernek, mutluluk dilekleri, anne baba duasıyla yeni evli çift evine doğru yollanır.
Gelin ve damat kapıyı açarken farkında bile değildir ama yollama komitesinin hayalet kopyaları içerde onları beklemektedir.

Nasıl mı?

Evdeki eşyalardan tutun, banyodaki sabunun durduğu çekmeceye, yemeklere eklenecek tuzun biberin miktarına, yataktan kalkınca fırlatılan pijamalara kadar herşey bu hayaletlerin kontrolündedir ilk başta. Çünkü iki yetişkin insan, yetiştiği çevrenin yaşam biçimini de beraberinde getirir yeni evine. Kendi ortak yaşam biçimlerini oluşturana kadar da bu hayaletlerle içli dışlı yaşamaya devam eder.

Bir rekabet ortamı hortlar yavaştan:
Geçmişin ve bugünün boğuştuğu bu çekişmede, pijamaların nasıl katlanacağı gibi tartışmaların yanında, en çok ismi geçen başka bir konu 'Gelin-kaynana' ikilisidir.

Gelin çevreden dinlediği hortlak öyküleriyle yeterince keskinleşmiş olduğundan, kayın validenin iyi niyetli de olsa söylediği ve yaptığı herşey sinir bozucudur ve tehtidkar görünür. Evde gündem konusu olur. Bir de işin içine sevdiğinin tek sahibi olma ve hakimiyeti başka kadınlara kaptırmama çabası eklenince bu önyargı açıktan dile gelmeye başlar...Kayınvalide ise zaten oğlunun yeni düzenini henüz içine sindirememiş, mutlu olup olmayacağı konusunda anne abartısıyla kaygıyla yüklenmiştir. Gelinin tavırlarını 'oğlumu kaybediyorum' paniğine ile değerlendirir ve ortamın gerilmesi içten bile değildir.

Nereye bölüneceğini şaşırmış bir damadın etrafında yönlenen bir iktidar savaşı kaçınılmaz olur.

Oysa böylesi klşe bir dünya sorununun (!) çözümünü içeren doğru stratejiler aranırsa mutlaka bulunacaktır.

Bence en doğrusu kabul edebilmektir, neyi mi?

Örneğin;

Bir gelin asla ve asla anne gibi yemek yapamaz, ama kocasını da aç bırakmaz. Dolayısıyla kayınvalidelerin evlendikten sonra oğullarının aç kalmayacağını bilip, yeni menüyü kabullenmesi en iyisidir:)

Bir kayın valide, oğluna hizmet edildiğini görmekten büyük mutluluk duyar. Oğlunun hırpalanmasından, terslenmesinden hiç hoşlanmaz. Dolayısıyla, kayınvalide etraftayken günlük tartışmaların biraz dışına çıkıp, kocaya gösterilecek bir kaç bonus gülücük ve hizmetin zarardan çok faydası vardır:)

Gelinleri çetinleştiren en önemli şey kayınvalidelerin oğullarıyla gizli işler çevirdiği paranoyasıdır. Buna meydan vermemek için, kayınvalide oğluyla 'gizli bir konuşma yapıyorum' havasından azami kaçınmalı, özel konuşmaların konusu asla ve asla gelini de ilgilendiren şeyler olmamalıdır!

Kayınvalideler, kendilerinden bir şeyler öğrenilmesinden büyük zevk alır. Gelinin ufak tefek de olsa, bildiği bir şeyi bile olsa ona danışması, kişiliğinden ödün vermesi değil, buzları eritmesi anlamına gelecektir.

Ve ne gelin, ne kayınvalide biribirini sevmek zorunda değildir ama, bunu tavırlarla belli etmek ve savaşa dönüştürmek tam bir strateji hatası olur. Birbirini tanıyıp sevme ihtimalini ortadan kaldırdığı gibi, paylaşılamayan adamı da zor durumda bırakacaktır.

Sonuçta paylaşılamayan herneyse, ortadan ikiye bölünebilecek bir şey olmadığına, aile ilişkileri bu hassas dengeden fazlasıyla etkilendiğine göre, biraz akıllı ve sabırlı olmak doğrusu olacaktır. Yoksa bu çekişmenin en ağır boyutuyla ömür boyu sürme ihtimali yüksektir.

Günümüzde gelinler mi çetin, kayınvalideler mi, tartışılır ama;

Birini diğerinin değerlendirmesi ile tanımanın ve hakkında bir karar vermenin akılcı bir yaklaşım olmadığı tartışmasızdır:).


 
Toplam blog
: 146
: 1061
Kayıt tarihi
: 05.12.06
 
 

Hep yazmak istedim. İnsan düşüncelerini yazıya dökünce kendi başınadır çünkü, kaygısız, katıksız ..