Churchıll'ın Hıçkırığı nedir? Günümüzle ilgisi...

Yok Kobani, yok IŞİD, yok özgürlük bahanesiyle yağma, talan, yakıp yıkma…

Ülkemiz savaş alanına döndü ki ne dönme!

Bu arada bizi idare edenler kendilerine kuytu bir yer bulup, sütre gerisinden CeHaPe’ye yüklenirken, CeHaPe’de bu süreçte Sezgin Tanrıkulu’nun kayığına bindi ve bir bilinmeze doğru yol alıyor.

İçişleri Bakanı misliyle karşılık veririz diye esip gürledikten sonra, içişleri bakanı başkasıymış gibi konuşmaya başladı ve sözlerinin arasında hiç istifa gibi bir kelime geçmiyor.

Tarım Bakanı sokağa çıkma yasağının konulmasına, kaldırılmasına bir çiftlikten karar veriyor..!

Başbakan, kendi başına her hangi bir açıklama yapmazken, Cumhurbaşkanı’nın konuşmasından sonra onu destekler mahiyette açıklamalar ile ülkedeki karışıklığı muhalefet partilerine yükleyerek, sorumluluktan kaçıp, ülkeyi kimin yönettiğini herkese gösteriyor.

Cumhurbaşkanı siyasi parti lideri gibi ‘Toplu açılışlar’a katılıp, mitingler düzenleyerek, muhalefet partilerine vuruyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan en son Marmara Üniversitesinin öğrenim yılı açılış etkinliklerine katılarak, tarihi bir dedikoduyu gündeme taşıdı.

Peki, Cumhurbaşkanı’nın gündeme taşıyıp, ülkedeki kargaşayı örtme çabasına neden olan olay neydi?

'Churchill'in Hıçkırığı'

Churchıll'ın Hıçkırığı nedir?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bahsettiği 'Churchill'in Hıçkırığı', tarih literatürüne girmiş bir rivayettir. Ürdün ile Suudi Arabistan arasındaki sınırın Amman'a yönelen bir girinti oluşturan zikzaklı kısmı, Mısır’da yenilen mükellef bir yemek sonrası bu işle ilgilenen İngiliz devlet adamı Winston Churchill'in bir hıçkırığının sonucu oluşmuştur. 

Churchill, haritayı çizerken hıçkırmış, zikzak bu şekilde oluşmuş ve harita o haliyle belirlenmiştir.

Literatüre 'Churchill'in hıçkırığı' diye geçen olayın gerçeklik payı tartışmalı olmakla beraber, işaret ettiği algının, bölgenin dünü kadar bugününe de etkisi büyük olmuştur.

Dünyanın bir bölgesinde sınırlar yeniden çiziliyorsa son sözü söyleme hakkını her daim saklı tutan, bölgenin sosyolojik dinamiklerini de bu süreçte göz önüne almaktan uzak bu algı, izleyen dönemlerde pek çok ikili sınır meseleleri, etnik sorunlar, mezhep çatışmaları derken yine aynı güçlerin, Orta Doğu'yu bitmeyen sorunların coğrafyası olarak ilan etmesine sebebiyet verdi. 

Gördüğünüz gibi güç kimdeyse düdük de onda!

Bu gün Ortadoğu’da sınırları yeniden çizmek isteyen güçler, kimleri piyon olarak kullandığı ortada!