- Kategori
- Felsefe
Çıkarsız...
Neredeydi?...
Bir pazar kahvaltısında, sabaha karşı gün atımında... Yeni giysi kokusunda?
Kokusu? Anne hediyesi el örme yeşil hırkasında...
Bir hasat gününde biçerdöğer gölgesinde yarım ekmek, domates... Yeşil biber, bol tuz batırdığında... Gitti mi?... Uzaktan görmüştün anımsa!...
Gece vardiyası sonrasında... Yaz ama üşümüştün. Kafan ilk kez yarıldığında!....
Neredeydi?
Bir tartışma sonrasında... Hep beraber çekilen resmi, siyah beyaza çevrildi birden hatırla... Bir gazete sayfasında...Unutmadın mı?... ve halâ...
Eleştiri adına!
Abarttım mı? diyerek başlamalımıydı demişti... her eleştiride mizah vardır derken karikatürün altında... imza yerine tek çizik mi?... yeterli öyle mi?...
Temiz kokusu!
Gitti mi?... gece yarısı ve eve hiçbiri... ve gerekçesiz gitmedi... O nu dinledi... temiz kokusu sindimi her yanınıza?
Çıkarsız!
Aç mı?... üşümüş mü?... güldürmeyin dedi!... salt çıkarcılıktan anladığınız sizin... kırdım mı? bu da değil.. Hani diyede başlayamam diye sürdürürken... Haniyi kaldır at dedi... Hasat yapılırken, sabahları Buğdayın üzerine çiğ düşer... Biçilmez haldedir başak... Sıcağı beklemek gerek... Hayatı böyle kavramak gerek... çıkarsa başağınki!... buna, işte çıkar bu demek gerek...
Gidilecekse şayet hadi eyvallah demek derek...
Gitti!
Gözyaşı?... gitti... Mavi gökyüzü değil, deniz lacivert... Ay ışığını güneşten alır dedi... Nasıl bir dostluk?... nasıl bir sevda?... dedim...
Saçları rüzgardan savrulmakta!...
Saman sarısı da değil biliyorum...
Coğrafyamızda henüz... Dostluk, arkadaşlık, sevgi kavramları yeterince anlaşılamamakta...
bitti.