Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Temmuz '07

 
Kategori
Cinsel Sağlık
 

Cinsel fonksiyon bozukluklarının psikolojik tedavisi

Cinsel fonksiyon bozukluklarının psikolojik tedavisi
 

Cinsel fonksiyon bozukluklarının psikolojik tedavisi Amerika'da Masters ve Johnson isimli iki terapist tarafından 70'li yılların başlarında geliştirilmiş ve günümüze kadar dünyanın dört bir yanında en iyi sonuç veren yöntem olarak uygulanmaya devam edilmiştir.

Terapi, çifte sorunun ne olduğunu, nasıl oluştuğunu ve terapi modelinin rasyonelini açıklamakla başlar.

1. Bilgilendirme ve yanlış bilgilerin düzeltilmesi

Cinsel fonksiyon sorunu olan çiftler genelde cinsellikle ilgili eksik bilgilere veya yanlış inanışlara sahiptirler. Aslında bu birçok kişide görülen yaygın bir durumdur. Yanlış inanç ve tutumların nasıl geliştiği terapide eşlere açıklanır ve yeri geldikçe eşlerin sahip olduğu bu tür inançlar sorgulanır ve düzeltilir. Cinsellikle ilgili sık rastlanılan bazı yanlış inanışlar şunlardır:

Yanlış inanış: "Mastürbasyon kötüdür, ayıp ve zararlıdır."
Doğrusu : Kadınların veya erkeklerin kendi kendilerini tatmin etmelerinin psikolojik veya fizyolojik olarak hiçbir zararı yoktur. Cinsel organlar bedenimizin doğal bir parçasıdır, onlara dokunmak, uyarmak ve bu şekilde haz almak son derece doğal bir davranıştır. Her iki cinsin de kendi bedenlerini ve cinsel duyumlarını tanımaları, cinselliklerini doğal çerçevesinde benimsemeleri ve yaşamaları için gereklidir.

Yanlış inanış: Eşlerin birbirlerinin cinsel isteklerini ve duygularını bir şey söylemeden anlamaları gerekir.
Doğrusu : Cinsel uyum çiftler arasında iyi iletişimle sağlanabilir. Eşin kendiliğinden tahmin etmesini, anlamasını veya bilmesini beklemek, tipik olarak yanlış anlamalara, hayal kırıklıklarına ve olumsuz tepkilere yol açar.

Yanlış inanış: Cinsel ilişki, vajina dar olduğu veya (erkeğin penisi büyük geldiği için) acı verir.
Doğrusu : Vajina, içine giren penis kadar açılır, küçük gelmesi ya da dar olması söz konusu değildir.

Yanlış inanış: Erkeğin cinsel gücü ve kadını tatmin derecesi penisinin büyüklüğüyle orantılıdır.
Doğrusu : Erkeğin kendi aldığı haz da , eşine verdiği haz da penisin boyutlarıyla ilgili değildir.

Yanlış inanış: Cinsel ilişkide erkek her zaman deneyimli, bilgili ve ilişkiyi yönlendirici olmalıdır.
Doğrusu : Bu inanış eşler arasında cinsel konularda iletişimi engellediği gibi erkeklerde kaygıya da yol açabilir. Maalesef kadınların çoğu kendini arz, erkeği talep olarak görmektedirler. Cinsel ilişki 2 kişi tarafından haz alınan bir aktivitedir. Bir görev olarak algılanmaması gerekir.

Yanlış inanış: İyi cinsel ilişkide eşler aynı anda orgazm olmalıdırlar.
Doğrusu : Aynı anda orgazm olmak, her ne kadar medya tarafından gerçek aşk ve cinsel uyumun simgesi olarak öne çıkarılmışsa da, cinsellikten daha çok doyum almak için zorunlu değildir.

Yanlış inanış: Kadının birleşme sırasında orgazm olması gerçek orgazmdır, bir başka yöntemle elle uyarılarak oluşan orgazm makbul değildir.
Doğrusu : Klitorisin elle uyarılmasıyla meydana gelen orgazm, vajinal yolla ulaşılandan fizyolojik ve duyumsal olarak farksızdır.Birleşme sırasında olan orgazm da, vajinanın uyarılması ile değil, klitorisin sürtünmeyle uyarılması sonucu meydana gelir.

Yanlış inanış: Cinsel ilişkide tek hedef boşalma ya da orgazmdır; bu olmamışsa başarısızlıktır, o ilişki boşuna yaşanmıştır.
Doğrusu : Cinsel duyumlar cinsel ilişkinin her evresinde haz vericidir, bunlardan orgazm olmadan da zevk alınabilir.

2. Cinsel iletişimin artması

Cinsel iletişimin çok az olması ya da hiç olmaması cinsel işlev sorunu olan çiftlerde sık görülür. Terapilerde hastalara cinsellikle ilgili konuların konuşulmasının kötü ve ayıp olmadığı, sorunların çözümünde iyi ve rahat bir iletişimin önemli olduğu mesajı verilir.

3. Duyumlara odaklanma egzersizleri

Cinsel birleşmenin başarılı olup olamayacağı düşüncesi, her yeni girişimde endişe oluşturuyorsa, eşler arasında "acaba bu sefer olacak mı, yine başaramayacağız, canım acıyacak, herkesin yapabildiği bir şeyi ben neden başaramıyorum" gibi düşünceler zihinlerde dolaşmaya başlıyor ve bu düşünceler de performansı olumsuz etkiliyor. Terapide ilk amaç, tensel ve cinsel duyumları endişe olmadan yaşabilmek ve bunları eşlerin birbirleriyle paylaşabilmesi olacaktır. Yani cinsel birleşmenin bir süre yasaklanmasının başlıca nedeni perfoırmans endişesini azaltmak. Bunun için duyumlara odaklanma egzerzisi denilen dokunma egzersizleri yapılır. Burada amaç cinsel birleşmeden ziyade, birbirlerini ovarak, masaj yaparak, okşayarak, öperek bedensel haz almayı ve vermeyi amaçlar. Bu egzersizler sırasında eşler duyumlarına odaklanır ve neyin hoşlarına gidep gitmediğini, nerelerine nasıl dokunulmasını istediklerini birbirlerine iletirler. Zamanla eşler aralarında uygun bir iletişim şekli geliştirirler. Bu egzersizin amacı kesinlikle cinsel tahrik değildir. Eğer eşlerden biri veya her ikisi de duyumlara odaklanma egzersizi sırasında cinsel olarak uyarılırsa, bunu engellemek için çaba harcamaları gerekmez. Ancak başlangıçta cinsel ilişki ve birleşme yasağına uymaları ve hiçbir şekilde egzersizden cinsel olarak uyarılma talebi getirmemeleri istedir. Eşler birbirlerine yeteri kadar zaman tanıyıp, birbirlerinden neler istediklerini açıkça söylemelerinden sonra bu egzersizler sonunda çiftlerin cinsel hayatı normale döner.

Kaynak: Frank, E. Anderson, C. ve Rubinstein, D (1978) "Frequency of sexual dysfunction in normal couples, "New England Journal of Medicine, 299, 115

 
Toplam blog
: 974
: 3444
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

2017 Basın özgürlük endeksine göre 180 ülkeden 155. sırada olan ülkemizde yemek tarifleri  ve tel..