Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '10

 
Kategori
Çocuk Filmleri
 

Çocuklarımız neleri seyrediyorlar?

Çocuklarımız neleri seyrediyorlar?
 

Üçbuçuk yaşındaki torunumla birlikteyiz bir süredir. Çok güzel oyunlar oynuyoruz birlikte. Tabii televizyondaki çizgi filmleri de kaçırmak istemiyor haliyle. Ben de onunla birlikte seyrediyorum:) Artık hangi saatte hangi çizgi film var mecburen öğrendim.

Şu da var ki; sürekli, adını koyamadığım bir rahatsızlık hissediyorum. Kendi çocukluğum geliyor çünkü aklıma. İlk çizgi filmi, Nazilli'de bir film öncesi oynattıklarında seyretmiştim. O günden beri de her zaman zevkle seyrederim. Ice Age 1'i her seyredişinde ağlayan ben değil miyim zaten?:) İlk seyrettiklerim Walt Disney'in ölümsüz kahramanlarıydı; Mickey Mouse, Donald Duck başta olmak üzere. Sonraları dergilerini almaya başladım. Varyemez amcanın para kasasına balıklama atlayıp paracıklarına sarılış sahnesini asla unutamam:)

Şimdiki çizgi filmler öyle mi ya? Hepsinin içinde güç savaşları, tuhaf yüzlü yaratıklar, tehlikeli sahneler, iyilerin ve kötülerin amansız mücadelesi var. İçlerinde en masum olanı Sünger Bob - Kareli Pantolon. Ateş, su, toprak ve hava bükücüleri hiç sormayın! Dünyayı kurtarmak için kendini eğiten minik hava bükücü Avatar bile zor başa çıkıyor diğer bükücülerle. Ateşler, alevler, seller, buzlar havada uçuşuyor. Büken bükene bu dört elementi:) Suyu bir büküp donduruyorlar, buzdan kafesin içinde hapsoluyor diğer bükücüler.

Flash and Dash ise ayrı bir âlem. Hangi çocuğun uzaktan kumandalı arabası kasırga yapıyor, hangisininki ustura hareketiyle diğer arabayı yoldan çıkarıyor, takip edemiyorum:) Tabii sürekli bir güç savaşı var elleri kumandalı çocukların arasında. Küsenler, barışanlar, hırsızlıkla suçlananlar, intikam alanlar vs vs.

Dedim ya, en masumları Sünger Bob. Yengeç lokantasında nefis yengeç burgerler pişiriyor o:) Beni bu yazıyı yazmaya iten de Sünger Bob'un hayretler içinde seyrettiğim bir bölümüdür. Lokantaya teftişe geldiğini söyleyen bir müfettiş ne varsa yer, içer ve lokanta için düşündüğü puanı yengeç burgeri yedikten sonra vereceğini söyler. Sünger Bob en güzel burgeri hazırlamak için mutfağa gider. O sırada da mutfaktaki televiyonda haberler vardır ve müfettiş kılığına girmiş bir adamın lokantaları denetlemek bahanesiyle bedava yemek yediğini söyler sunucu. Sünger Bob her ne kadar iyi niyetle yengeç burgerin en güzelini yapıp denetimden yüz akıyla çıkmak istese de arkadaşı engel olur, müfettişin o bedavacı sahtekâr olduğunu söyler. Ve ona yaptıkları en acılı, en berbat, çöplere bulanmış bir burger servis ederler. Tuvaletin içine bile batırıp çıkarırlar burgeri.

Sonuçta müfettişi bu yolla öldürürler.( Aslında adam ölmemiş, acı ve pis burger yüzünden bayılmıştır ) Sıra cesedi saklamaya gelmiştir. Bu sırada Sünger Bob'un yüzünün ne tür ifadeler taşıdığını anlatmam imkânsız. Korku, dehşet, pişmanlık vs vs. Cesedi boş bir arsaya getirirler. Aslında adam ölmemiştir ama, bunu bilmedikleri için adam ne zaman ayılsa bir şekilde - küreği yanlışlıkla başına çarpıp - tekrar bayıltmış ve ölü sanmaya devam etmişlerdir. Toprağı kazarlar ve adamı dikine gömerler. Başı dışarıda kaldığı için üzerini kumla kapatır Sünger Bob.

İş yerlerine dönüp küreği saklayacakları sırada bir kadın ve bir erkek polisin bulunduğu ekip arabası gelir yanlarına. Yengeç burger yemek istediklerini ve ekip arabasına binip birlikte lokantaya gidebileceklerini söylerler. Sünger Bob o sırada gömdükleri adamın topraktan kurtulup yanlarına doğru kaydığını görür ve yüzü kelimenin tam anlamıyla çarpılır. Sonuçta polislere göstermeyerek küreği ve adamı bagaja koyar ve lokantaya ulaşırlar. Sünger Bob'a arkadaşı, cesedi buzdolabına saklamasını söyler kendisi de burgerleri pişirmek için lokantadaki sandal şeklindeki büfeye girer. Ama ne yazık ki buzdolabına ulaşan arka kapı kapalıdır. Sünger Bob çaresiz cesedi lokantanın içine girip yerleştirmek zorunda kalır buzdolabına. Cesedi bir poşete sarılı olarak başının üstüne koyar ve zorla yürüyerek girer dolaptan içeri. Bu esnada iki arkadaşın yüz ifadeleri de korku ve dehşet doludur. Ve olan olur, polisin biri içeceğine koymak üzere buz ister. Bin dereden su getirirler buzdolabını açmamak için. Kadın polis ' Siz sanki birini öldürmüş de saklıyormuş gibi davranıyorsunuz ' der. Daha fazla korku kaplar yüzlerini, iki arkadaşın. Korka korka dolabı açarlar adam yoktur. Aniden başka bir köşeden fırlar adam. Elinde lokantalarına iyi puan yazılı olan bir kâğıt vardır. Hadi devamını yazmayayım.

Bu sadece bir macera. Tekrar yazıyorum, çizgi dizilerin en masumu bu. Diğer maceralarındaki sahneler de hiç geri kalır değil. Örnekse sınıfa yeni gelen öğrencinin Sünger Bob'a ' Seni pataklayacağım ' demesi ve Sünger Bob'un dehşet içinde aklına gelen her yere saklanması, ki bu yerlerin en iğrenci klozetin suyunun içinde saklanışıydı.

Gözünü sevdiğim Temel Reis ve Kaptan Kabasakal, Safinaz neredeler? Hiç değilse ıspanağın faziletlerini öğreniyordu çocuklar. Peki taze sağılmış keçi sütünü içen, kocaman gülümsemesi insanın içini ısıtan Dağların Kızı Heidi nerede? Dağlar, keçiler, ağaçlar, evler ne kadar güzeldi o çizgi dizide. Para kasasını neredeyse sarılıp öpen, çocukluğumun en sevimli cimrisi Varyemez amca nerede? Favori listemin başındaki Red-Kit ve Tenten ne zaman öldüler?

Evet, içimde adını koyamadığım bir rahatsızlık var. Daltonlar'ın kötülüğünde bile bir masumiyet vardı. Diğer çizgi dizilerdeki kötülerde de öyle. Şimdikilerde ne var, henüz anlamış değilim. Küreselleşme bu ise, ' Vay çocuklarımızın haline! ' derim. Sinemada gösterime giren uzun metrajlı çizgi filmleri ayrı bir yere koyuyorum tabii. Çünkü onların çok güzel mesajları oluyor, oyuncakların değerini bilmeyi öğretmesi gibi.

RTÜK çizgi filmleri denetliyor mu, cidden merak ediyorum. Bana göre en denetlenesi seyirlikler çizgi filmler olmalı. Geleceğimiz, çocuklarımızdır çünkü. ' Seyrettirmeyin! ' demekle olmuyor tabii. Çocuklar bizden iyi biliyor hangi kanalda, saat kaçta hangi çizgi film olduğunu.

Not: Bu yazıyı dünyayı 20 milyon giga ton patlayıcıyla doldurduğunu söyleyen bir robotlu çizgi film eşliğinde yazıyorum. Üzgünüm:)

 
Toplam blog
: 261
: 2212
Kayıt tarihi
: 23.07.07
 
 

1954 Antalya doğumlu ve Antalyalı'yım. Ülkemin ve özellikle bu şehrin sevdalısıyım. Sanatın pek çok ..