Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Eylül '13

 
Kategori
Yoga / Meditasyon
 

Çocuklarla yoga

Çocuklarla yoga
 

"Şimdi sanki bir balonu şişirecekmişiz gibi derin bir nefes alıyoruz ve balonu şişirmek için üflüyoruz tüm nefesimizi. Hadi bir kere daha ve son bir kere daha balonumuzu şişirelim." Neden bahsettiğimi anlamadınız değil mi? Ben de iki hafta öncesine kadar anlayamazdım. Çocuk yogasından bahsediyorum. İki hafta öncesinde kendimi bir anda içinde bulduğum çocuk yogasından...

Birkaç hafta önce çok sevdiğim bir arkadaşım aradı. O sıralarda tatildeydim. "Burcu, anaokulu açtım bir arkadaşımla birlikte ve çocuk yogası dersleri vermek istiyoruz. Aklıma sen geldin" dedi. Benim cevabım belliydi: "Benim bu konuda fazla bilgim yok." Arkadaşım diretti: "Ama ben, bu dersleri senin vermeni istiyorum." Bu durumda boynum kıldan inceydi. Kabul ettim.

Tatil bitip de Ankara'ya döndüğümde, anaokuluna gittim arkadaşımı görmeye. Oturup konuştuk nasıl bir şeyler yapabiliriz diye. Haftada bir gün çocuklara yoga dersi verecektim. İki grup oluşturacaktık. Birinci grup daha küçük yaş grubu, ikinci grup bir iki yaş daha büyük çocuklar. Dersleri 20-25 dakika arası tutacaktık. Malum; çocukların dikkati çabuk dağılır. Çocuk yogasına ek olarak, haftada bir ya da iki velilere de hatha, vinyasa ve yin yoga dersleri vermeye başlayacaktık.

"Hadi bakalım hayırlısı" deyip kolları sıvadım. Dersten bir gün önce oturdum bilgisayar başına. İnternetten çocuk yogasıyla ilgili yazılar okudum ve videolar seyrettim. Ne mi gördüm? Çocuk yogası aslında çocukları eğlendirirken biraz da hareket ettiren ve bedenlerinin esnekliğini arttıran bir yoga türü. Yoga deyince aklımıza bedenimizi, ruhumuzu ve zihnimizi birleştiren ve bütünleştiren ve bizi dinginleştirip rahatlatan bir felsefe gelir. Tabii ki çocuk yogası deyince bu tarz bir yoga düşünmeyeceğiz. Çocukları bir hareketten bir harekete sokarken, biraz masal anlatmayı, biraz oynamayı, biraz koşmayı, biraz enerjilerini harcatmayı planlayacağız. Yani benim için bambaşka bir deneyim ve heyecandı.

İlk dersime gittiğimde inanın ki büyüklere verdiğim ilk yoga dersimden daha heyecanlıydım. Neden mi? Çünkü kendim de yıllardır yoga yapan birisiydim ve bir yoga dersinde neler yapılır biliyordum. O yüzden sadece ilk dersim diye heyecanlıydım. Oysa çocukların karşısına geçince bir an nutkum tutuldu. Çocukların ilgisini çekebilmek için, ilk dersime başıma "bonus kafa" ya da "palyaço" peruğu geçirmiştim. Tüm çocukların hoşuna gitti bu peruk, biri hariç. Kız çocuklarından biri biraz çekindi benden, biraz da korktu belki… Kim bilir? "Eyvah Burcu, gördün mü yaptığını?" diye söylendim kendi kendime. Neyse ki öğretmenlerin yardımıyla ikna ettik kızımızı yoga dersine girmeye.

Çocukların hepsi etrafıma toplandı. Daire oldular. Ben ne yapacağımı bilemedim. Öncelikle kendimi tanıttım. Bu anaokulunun bir özelliği de İngilizce eğitim vermesi ve öğretmenlerin mümkün olduğu kadar çok İngilizce konuşmaları. Benden de dersi İngilizce vermemi istediler. İlk grup daha küçük yaş grubu olduğu için, sürekli İngilizce konuşmadım. Biraz İngilizce biraz Türkçe... Nasıl mı? "Hadi şimdi kedi olalım. Kedi İngilizce ne demek?" Cevap: "Caaaaatttt" Evet "Peki kedi ya da cat ne sever?" "Kendini esnetmeyi sever. Yani stretches itself. Hadi hepimiz esnetelim bedenimizi. Stretch yourself." İlk grupla ders böyle gitti. Aslında ben bir masal üzerine hazırlık yapmıştım. Tabii ki evdeki hesap asla çarşıdakine uymaz. Hazırladığım masal çocukların şu anlık İngilizcesi için biraz ileriydi. O dersi birkaç ay sonra yapmaya karar verdim. Biz de çocuklarla birlikte ormana gittik ve ormandaki hayvanları tanıdık. Kedi, köpek, yılan, aslan, tavşan, kuş, kartal, karga, at, kelebek... Kelebeğin kanatlarının ne renk olduğunu görmek için bacaklarımızı yanlara açtık ve sonra omurgamızın üzerinde yuvarlandık. Kediler nasıl karnını doyurmayı, bedenini germeyi, yemekten sonra karnını okşamayı, kendini temizlemeyi ve uyumayı sever, biz de kedi olup tüm bunları yaptık. Tüm hayvanların seslerini de çıkartıyorduk asanaları yaparken. Sonra ormanda göl gördük ve gölde yüzdük. Güneşi gördük ve ona "merhaba güneş--hello sun" dedik. Toprağı selamladık "merhaba toprak---hello earth". Ağaç olduk, hepimiz bir ağaç seçtik ve o ağaç olduk. Rüzgâr çıktı birden ama ağaçlar sapasağlamdı, hiçbiri yıkılmadı. Derken çok yorulduk, zaten akşam olmuştu. Eve döndük. Güneş batmıştı. "Güle güle güneş---goodbye sun" ve "merhaba ay---hello moon." Yanlara doğru eğilerek ay olduk. Ay yalnız olmazdı, gökyüzünde yıldızlar da olurdu. "Merhaba yıldız---hello yıldız" diye bağırırken kollarımızı yukarı kaldırırken bacaklarımızı da yanlara doğru açtık. Akşam olmuştu ve uyku vakti gelmişti. Yatak olduk önce, sonra yataklara uzandık. Gözlerimizi kapattık. Bir süre sonra sabah oldu, güneş doğdu yeniden ve uyandık. Okula gitme vaktiydi. Tüm çocuklar araba oldu ve ben de altından geçmeleri gereken bir köprü. Okula giderken köprünün altından geçtiler ve dersi böylece bitirdik.

İki gruba da aynı dersi verdim. Hem de iki hafta boyunca. İlk hafta öğrendiler ve ikinci hafta pekiştirdiler. Üçüncü hafta da aynı ders olur mu? Hiç sanmam. Çocukların ilgisi hemen dağılıyor. Bu hafta pekiştirdikleri için çok daha iyiydiler; ama haftaya başka bir ders ve başka asanalar...

Çok da ilginç diyaloglara tanık oldum iki hafta boyunca. Saçlarım kısacık. İlk derse "kıvırcık kafa" bir perukla girdim dedim ya. Biraz sonra sıcak bastı ve peruğu çıkardım. Erkek çocuklardan biri yanıma geldi. "Öğretmenim, siz kız mısınız erkek misiniz?" diye sordu. Beni aldı bir gülme. Çocuk haklı, kestirir misin saçlarını erkekler gibi. Çocuk ne yapsın? Düşündüğünü açıkça söyledi. "Kızım ama saçlarımı kısacık seviyorum, bak ne kadar çok hareket ediyorum. O yüzden saçlarımı kısa kestiriyorum, rahat oluyor" diye açıklamaya çalıştım.

İkinci hafta, bol paça turuncu renkli bir yoga pantolonuyla gitmiştim derse. Hani kız çocuklarından beklersiniz de, erkeklerden duyunca bayağı bir şaşırdım. Erkek çocuklardan birkaçı, "öğretmenim, kıyafetiniz ne kadar güzel" dedi. Çok ilginç değil mi? Çocuklar nelere dikkat ediyor. Kıyafetime, saçıma, küpelerime...

Peki, geçen sene hiç yapamayacağımı düşündüğüm çocuk yogasını ne oldu da bu sene yapabiliyorum? Sanırım biraz daha sabırlıyım bu sene ve biraz daha tecrübeli. Geçen sene işimi yeni bırakmıştım ve bu kadar huzurlu, rahat ve sabırlı değildim. Bir senedir yogaya adadım kendimi ve işimi severek yapıyorum. Ne olursa, nasıl olursa, hangi tarz olursa...

Eğlendim mi? Evet çok eğlendim. Ne gördüm biliyor musunuz? Çocuklar da eğlendi. Öğretmenler de... Bana "haftaya yeniden gel" dedi çocuklar...

Ne öğrendim? Bana ne gibi bir faydası oldu çocuk yogası dersleri vermenin? Yeni tarzlar da öğrenip öğretebileceğimi gördüm. Hayatın tekdüzeliğinden kurtuldum. Evet, yoga dersleri veriyordum ama artık alışmıştım. Yeni bir heyecan geldi. Araştırmaya başladım. İnternette gezinmeye, yazılar okumaya ve videolar izlemeye başladım. Öğrenmenin ve kendini geliştirmenin yaşı, yeri ve zamanı yok. Ve ne mi gördüm? Bir işi severek yapıyorsan eğer, her türlüsünü severek yaparsın. Hiç gocunmadan ve iş bittiğinde yüzünde bir gülümseme, içinde bir huzur... Ve mutlusundur... İşte bu her şeye değer...

 
Toplam blog
: 201
: 432
Kayıt tarihi
: 08.05.13
 
 

Uluslararası Yoga Alliance onaylı hatha, vinyasa, yin ve prenatal yoga eğitmeni... Hayata bambaşk..