Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Temmuz '10

 
Kategori
TV Programları
 

Çocukluğumun televizyonu

Çocukluğumun televizyonu
 

Küçük Ev


Birden, bir haftadır televizyonu hiç açmadığım aklıma geldi. Acaba kendimi televizyondan biraz fazla mı soyutladım diye düşündüm. Genellikle yaz aylarında televizyonla aram yoktur. Gerçi kışın da gündüz kuşağındaki programları izlemem. Sanırım çalışma hayatının kattığı bir alışkanlık olmalı. Ama akşam olduğunda haberlerle birlikte izlediğim program ve dizileri kaçırmamaya çalışırım.

Bu arada, tabi ki tek haber ve zaman geçirme kaynağı televizyon olmadığı için sabah kalktığımda ilk işim radyoyu (TRT FM) açmak olur. Saat başı kısa kısa geçen önemli haberler, gazete ve internet ten takip ettiğim 2 köşe yazarı dışında bu aralar medya ile pek işim olmuyor.

Bütün kış, tüm kanallardaki birbirinin benzeri ya da öncekilerin ana hatları ile tekrarı olan dizileri izlemekten bıkkınlık geldi herhalde. Yazın yeni yayına konulan dizilere hiç başlamak bile istemiyorum. Bir nevi kendimi tv tatiline çıkarıyorum galiba. (gerçi, kışın da hafta da takip ettiğim 3 dizim vardı, 1 tanesi de kısa sürede yayından kaldırıldı. – bu kalp seni unutur mu - )

Eskiden, yani 80 li yıllardan önce, renkli yayına başlanmadan ve özel tv kanalları mantar gibi kurulmadan önce, yani benim çocukluğumdaki televizyon programlarını düşündüm.

Akşamüstü İstiklal Marşımız eşliğinde Anıtkabir görüntüleri ile yayına başlayan televizyon, çoğu evin eğlence kaynağı idi.

Neler mi aklıma geldi? Neler gelmedi ki;

Tabii o dönemlerde çizgi filmler, konusu, çocuk, okul, aile olan diziler daha çok ilgimi çekiyordu. Zaman geçip yaş aldıkça, diğer programları da izlemekten keyif alıyordum.

Heidi en favori çizgi filmimdi. İzlemekten çok keyif alırdım, çok fazla sokakta oynamama izin verilmezdi ama ara sıra oyun için dışarıda olsam, Heidi başlayacak diye arkadaşlarla hemen evlere dağılırdık. Taş devri, Temel reis ve Safinaz, Tom ve Jerry, Pembe panter o zamanın diğer aklıma gelen çizgi filmleriydi.

Sonra en sevdiğim dizi Küçük Ev, bugün yine aynı dizi yayına konulsa yine aynı zevkle izlerim.Dizinin çekim yapıldığı kasaba, okul binası, cadı anne ve kızın altın kalpli bakkal babası, Laura, Mery, kısaca Ingalls ailesi… Her bölümde verilen mesajlar, ailenin- çevrenin birbirine olan saygısı, hoşgörüsü, yardımlaşması, paylaşımı sanırım o zamanlar bizlere çok artılar katmıştır. Yine benzer dizi Daltonlar ve sonralarda Cosby Ailesi.

Kaliteli bir dizi diye anımsadığım ama çok fazla detay hatırlayamadığım Nick Nolte ‘un oynadığı ve senatör abisi ile çekiştiği Zengin ve Yoksul.

Sonunu heyecanla beklediğimiz, hatta aile içinde suçluyu – katili tahmin etmeye çalıştığımız polisiye diziler… Ama en çok beğendiğim Söz Savunmanın zeki Avukatı Petroçelli ve eşi Maggie ‘ idi. Buna keza, buruşuk bej pardesüsü, elinden düşmeyen sigara yada purosu ile düğümü çözmeye çalışan dedektif, Komiser Colombo. Ve bir de Mc Millen ve karısı Sally, sanırım bir de evdeki yardımcıları ile birlikte başrolleri oynadıkları emniyet müdürü olan Rock Hudson’ un dizisi. (o zamanlar Amerika’ nın yakışıklı jönü - en azından benim için -)

Eğlendiğim ve büyüdüğümde böyle büyük bir gemide tatil hayalini kurduğum, dizinin müziği başladığında heyecanlandığım, kaptanı, doktoru, barmeni, iyi niyetli şefi ve güler yüzlü Julie’ si ile Aşk Gemisi diğer adı ile The Love Boat.

Amerikan dizileri içinde Türkiye ‘ye damgasını vuran, en uzun soluklu, hemen hemen her evin benimsediği, pazar gecelerini iple çektiği büyük dizi Dallas. Dizi, hain adam J.R. Ewing üstüne kurgulansa da benim favorilerim Boby Ewing ve Pamela Ewing idi.

Benim izlediğimi çok hatırlamadığım ya da daha o zaman televizyonumuzun olmadığı dönemlere mi rastladığını net hatırlayamadığım, ama yine Türkiye’nin yakından takip ettiği ve her bölümde heyecan çektiği dizi Kaçak Dr. Kimble.

Başka başka, Köle İsaura, Yalan rüzgarı ve takip etmediğimden adlarını anımsayamadığım ama o yıllarda bağımlılık yaratan Brezilya dizileri.

Tabi bizim, zengin kız fakir oğlan ya da fakir kız zengin oğlanlı, ama sonu mutlu biten klasik Türk filmlerimizi konu etmeden geçemeyeceğim. Hele bir de filmde Tarık Akan varsa hele bir de duygusalsa… offf offf…

Ben şimdi 30 – 35 yıl öncesine gittim. O zamanlar bu yaşların çoookkk uzak olduğunu düşünürdüm. Allah sağlık verdikçe zaman su gibi akıp gidiyor. Bir yandan yaş alıyoruz, bir yandan saçlarımıza aklar düşüyor, yüzümüzde çizgiler oluşuyor, ama olsun en önemlisi eski günleri, eski olayları anımsayıp, birlikte paylaşabiliyoruz.

Kendi yaş grubum adına daha nice 30 -35 yıl sonra, bu kez, bu günlerimizi anımsamak ve paylaşmak dileğiyle…

Sağlıklı ve huzurlu olunuz.

 
Toplam blog
: 29
: 1825
Kayıt tarihi
: 30.12.09
 
 

Merhaba, 1966 Ocak doğumluyum. İzmir'de yaşıyorum. Özel bir finans kurumundan emekli oldum. Şu an..