Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '13

 
Kategori
Güncel
 

Çoğulculuk-çoğunluk: Tencere dibin kara!(*)

Çoğulculuk-çoğunluk: Tencere dibin kara!(*)
 

TBB Başkanı Feyzioğlu, yeni bir Anayasa için yol temizliği istedi.


Hep öyle olmuştur; ne zaman temel bir meseleye ilişkin talepler gündeme gelse taleplere muhatap olanlar, talep edenlerin konumunu sorgulamayı tercih etmişlerdir. Ne zaman demokratik bir devlet düzeni için düşünce, düşünceyi ifade ve basın özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması dile getirilse, iktidarda olanların, 90 yıllık tarih içinde kendilerine dayanak bulmak için çabaladıklarına tanıklık ederiz. Talepte bulunanın siyaseten dayandığı geleneğin geçmişinde kolaylıkla bulunabilecek kara lekeler hatırlatılıp, güya tutarsızlık kanıtlanmaya çalışılarak, demokratik hak ve özgürlüklerin konuşulması engellenmiş olur.

Aynı şey, Adli Yıl açılışında da yaşandı. Onlarca yıllık yaramıza dokunan konuşmalara sahne olan açılış sırasında TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun demokratik çoğulculuk vurgusu ile Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, özetle “karnımız tok” çıkışı, temel problemimizin de ne olduğu konusunda bir fikir veriyor.

NİSPİ TEMSİL SİSTEMİ

Adli Yıl açılışında gerçekleşen bu tartışma, esasında, demokrasi kültürünü ne kadar içselleştirdiğimizi de gösteriyor. Biliyoruz ki, TBB ile hükümet arasında su yüzüne çıkmış bulunan “senin seçimin- benim seçimim” tartışması, daha önce de TMMOB, TTB, TÜRMOB, TÜRK-İŞ, DİSK gibi diğer kuruluşlarla hükümet arasında da yaşanmış; yaşanmaya da devam ediyor. Hükümet, sözkonusu örgütlerdeki yönetim modelinin kendisine muhalif oluşumları iktidara taşıdığını düşündüğünden, bu örgütlerin seçim yönteminde nispi temsil sistemini getirmek istediğini; bu örgütlerin ise oligarşik yapılanmayı tercih ettiğini propaganda ediyor.

Hiç kuşkusuz, tarihsel tecrübe göstermektedir ki farklılıkların kendisini ifade etmesine zemin yaratan seçim yöntemi nispi temsil sistemidir. Nispi temsil sistemi, hiçbir ön koşul konulmadan, herkesin kendisini sözkonusu bir kitle örgütüyse örgütünde; sözkonusu parlamentoysa parlamentoda temsiline olanak tanıyan en demokratik sistemdir. Bu açıdan bakıldığında, TBB’de de, TMMOB’da da prensip olarak nispi temsil sistemi, en demokratik yöntemdir.

Ancak aynı şey, öncelikle ve özellikle parlamentoyu oluşturan seçimler için de geçerli olmalıdır. Demokratik bir parlamentonun oluşması, nispi temsil sisteminin benimsenmesiyle mümkündür. Ülke parlamentosunu oluşturan seçimlerde yüzde 10 barajının varlığı korunarak, tartışılmasına ve düşürülmesine ilişkin öneri ve talepler görmezden gelinerek, oluşturulması amaçlanan bütün yasal değişiklikler, açıktır ki, hükümetin kendisine muhalif güçleri kontrol altına almasına yönelik girişimler olarak değerlendirilecektir.

Bu açıdan bakıldığında, yüzde 10 barajı gibi dünyada eşi benzeri görülmeyen bir engele yönelik eleştirileri kabul edip gereğini yapmak yerine, eleştiren kurumun başkanına, “sen de aynı yöntemle seçiliyorsun” demek, ya meseleyi anlamamak ya da meselenin etrafını dolaşarak varlığını güvence altına almayı tercih etmek anlamına gelir. Bir çeşit “tencere dibin kara” atasözüyle demokrasinin namusunu kurtarmaya kalkışmaktır ki, çıkmaz yola işaret eder.

YENİ BİR ANAYASA İÇİN YOL TEMİZLİĞİNE İHTİYAÇ VAR!

Yüzde 10 seçim barajının uygulandığı seçim sonuçlarına bakıldığında, oluşan parlamentonun toplumun önemli bir kısmını dışarıda bıraktığı çarpıcı bir biçimde görülebilmektedir. Açıkça belirtmek gerekir ki, başta yüzde 10 barajı olmak üzere, 12 Eylül Anayasası’nın pek çok maddesi, haksızı ve güçlüyü korumaktadır. Haksızın ve güçlünün korunduğu bir düzene demokrasi demek, o kadar da mümkün değildir.

Dolayısıyla “Gerçek demokrasinin tek modeli, çoğulcu demokrasidir” diyen Feyzioğlu’na cevap veren Ergin’in, “Hatay’da AK Parti birinci partidir. Ancak oyu almıştır ama 10 milletvekilinin tamamını AK Parti almaz. Ankara’ya AK Parti’den beş tane milletvekili gelir, CHP’den dört milletvekili, bir milletvekili de MHP’den gelmiştir” sözleri, yüzde 10 barajının anti-demokratik olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Çarpıcı olarak Diyarbakır’da gerçekleşen milletvekili seçimlerinde gördüğümüz bu travmatik durum, iktidar partisinin elini güçlendirir; ancak ülkenin demokrasisinin gelişmesinin önünde engeldir.

Hükümetin sık sık yeni bir anayasa yapalım dediğini biliyoruz. Yeni bir anayasa yapılması, genel taleptir; ancak içeriği üzerinden tartışma yapmak, daha anlamlıdır. Feyzioğlu’nun son derece anlamlı olan “Demokratik bir anayasa üzerine konuşmaya başlamadan önce yol temizliğine ihtiyaç var ve bunların başında yüzde 10 seçim barajı geliyor” sözlerine Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, “Oturdukları koltuğa çoğunlukçu yöntemlerle gelenler, bize çoğunlukçu tavsiyelerde bulunma hakkına sahip değiller” cevabı, gerçekleri konuşmaktan kaçınmaktan başka anlama gelmez. Hele hele Feyzioğlu’nun yönelttiği eleştirilerin etkilerini hafifletmek için “CHP jargonu” demesi, demokratik hak ve özgürlüklere olan ihtiyacını ortadan kaldırmaz.

Demokratik bir anayasaya ihtiyacımız olduğu doğrudur. Ancak nasıl bir anayasa oluşturacağımız çok daha önemlidir. Bu açıdan mevcut yasaları demokratikleştirerek yol alabiliriz. Feyzioğlu’nun “yol temizliği” olarak adlandırdığı yasal düzenlemeler bu açıdan büyük önem taşımaktadır. Hükümeti meydana getiren parlamentonun oluşma sürecinde büyük rol oynayan yüzde 10 barajı başta olmak üzere anti-demokratik yasalar yerli yerinde dururken, eleştiri yönelten Barolar Birliği’ne “aba altında sopa göstermek”, demokrasi kültürüyle uyuşmaz.

(*) 08.09.2013, Taraf'ta, aynı başlıkla yayımlanmıştır.

 
Toplam blog
: 102
: 682
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

8 Ocak 1961'de doğdu. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler..