Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Aralık '10

 
Kategori
Deneme
 

Çöken Neydi?

Mustafa, elmacık kemiğinin çıkıntısına konuşlanmış gözlüğünü yavaşça çıkararak emin bir ses tonuyla;

- Ben bugüne kadar hiçbir tahminimde yanılmadım.

dedi gururla…

Karşılığında hemen oracıkta alaycı bir ses duyuldu.

- Ne kadar da böbürlendin böyle! Ne o meteoroloji uzmanı mısın?

Mustafa, çakır gözlerinin üstüne kavis çizen kaşlarını yukarı doğru kaldırdı. Elindeki gazeteyi gözüne iyice yaklaştırdı ve sonra kafasını salladıktan sonra parmağıyla işaret ettiği resmi göstererek;

- Eğer bu yüzde yirmi yıldır ikamet etmiyorsan bana da Mustafa demesinler! On dokuz dersen bıyıklarımı keserim.

Gelen ses odayı kapladı bir an..

- Doğru gerçekten! Pekiyi nereden bildin?

Mustafa sırtını iyice koltuğa yasladı.

- Buna sezgilerimin gücü, derin ve engin gözlem yeteneğim, yılların tecrübesi desem!

- Çok da alçakgönüllüsünüz maşallah?

- Pekiyi neden seçtin onu sorabilir miyim?

Ses bir netleşiyor bir belirsizleşiyordu.

- Şartları ve alt yapısı müsaitti!

Mustafa tekrar gözlüklerini taktı ve;

- Bu ne demek oluyor şimdi?

- Bazı insanlar kendi tahliye kapısını bulamazlar. Gönül penceresini sıkı sıkı kapatırlar. Çıkmaz yola girerler ve bir daha da geri geri çıkmayı beceremezler. Sanki başka yol yokmuş gibi oraya sıkışır kalırlar. Tam benliktir bu durum!

- Yani suç sende değil öyle mi?

- Elbette ki değil… Benim adım kasvet.. Işığını kaybedenleri çabuk bulurum. Zaten karanlığı severim ben.. Usul usul çökerim gözbebeğine sonra ruhuna kilim atar, eni konu oraya yerleşirim. Duman duman sararım bedeni, hava aldırmam düşüncelerine… Sevinci boğar, kahkahayı bıçak gibi keserim. Yağmur öncesi sinsi sinsi planlar kuran gri bulutlar gibi haince girerim ruhlarına ve yaş olarak akmadan gözlerden asla bulunduğum bedeni terk etmem.

Mustafa seri bir hareketle elindeki kalemi gazetedeki yüze yavaş yavaş yaklaştırdı ve dudaklara yaptığı yukarı doğru kavisle güzel bir gülümseme getirdi.

Bu defa gelen ses ağlamaklıydı.

- Lütfen beni dağıtıyorsun. Bırak elinden o kalemi!

Mustafa ise daha da belirginleştirdi çizimini ve;

- Ben kasveti hiç mi hiç sevmem ve şu anda seni dağıtmaktan müthiş zevk alıyorum. Kimsenin yüzüne yakışmıyorsun! Zaten sen de değil ki seni kabullenenler de bütün kabahat! Güneşi kaybetmiş gökyüzü kadar soğuksun.. Neşeyle ve zevkle yokediyorum seni hem de sonsuza kadar..

Kasvet, hep başkalarına çökerken şimdi resmen bozguna uğramıştı. Bu sefer çöken düpedüz kendisiydi.

Aysel AKSÜMER

 
Toplam blog
: 334
: 482
Kayıt tarihi
: 22.03.10
 
 

Halkla İlişkiler bölümü mezunuyum. Iki çocuk annesiyim. "Bir Öykü Kadar Kısa Bir Roman Kadar D..