Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Psikolog Eda Şentürk Malkav

http://blog.milliyet.com.tr/edamalkav

25 Mart '20

 
Kategori
Ruh Sağlığı
 

CORONA'NIN PSİKOLOJİK ETKİLERİ

 
 
Hepimizin ezberlediği gibi Corona virüs salgını ilk olarak 2019 Aralık ayında Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıktı. Türkiye'ye ulaşması ise Mart ayını buldu. Çin'de ortaya çıktığı andan itibaren endişe ile takip ettiğimiz virüs yanı başımızda beliriverdi. Haberlerde izlerken,bizden uzaktayken o kadar tehdit edici olmayan bu virüsün psikolojik etkileri tehdit bize yaklaştıkça git gide artmaya başladı. İlk başta sadece fizyolojik semptomlar ve etkilerden bahsedilirken ilerleyen safhalarda sosyal izolasyonun öneminin vurgulanması, sosyal hayatımızdaki değişiklikler, hayatımızı tehdit eden gerçek bir tehlikenin varlığı bizi psikolojik olarak da oldukça etkilemeye başladı.
 
İlk önce önlem olarak bahsedilen sosyal izolasyon kavramından sonra karantina kavramından bahsedilmesi, birçok ülkede sokağa çıkma yasağının gelmesi bu tehdidin ciddiyetini ortaya koyarak tedirginliği daha da arttırdı. 
 
Başta ne olduğunu anlayamadığımız, adlandıramadığımız bir tehditken git gide hakkında birçok bilgiye sahip olduğumuz bir duruma dönüştü. Hayatımızda küçük büyük yaşadığımız kaygı anlarını düşünelim. Bir durum veya olayı adlandıramadığımızda, bize tüm belirsizliğini dayattığında oldukça kaygılanmaya başlarız. Bu kaygıyı yatıştırmak içinse bu durum ve olayı daha belirgin hale getirmek için bilgi edinmeye çalışırız. Yaşanan beklenmedik bir durum karşısında kendi ruhsallığımızı koruyabilmenin yolu bilmediğimiz şeyi daha bilinir hale getirmektir. Çünkü bu bilinmeyen üzerindeki kontrolümüzü arttırır ve gerekli bilgilerle önlemeleri almaya başlarız. Kaygının birinci rahatlama yolu budur. 
 
Ayrıca hayatımızda birtakım değişiklikler yapmak durumunda olduğumuzda yine de olabildiğince rutinimizi korumaya çalışmak, ya da yeni bir rutin oluşturmak da işe yarayacaktır. Bu aynı zamanda çocukları da oldukça rahatlatmaktadır. Kimi çocuk bu evde kalma durumunu anlayabilecekken kimi çocuk yaşı ile de bağlantılı olarak anlam veremeyecek ya da çok kaygılı olduğu için yatışmakta zorluk çekecektir. Burada ebeveynlere en önemli tavsiye, anlayabilecekleri dilden her yaş çocuğa bu durumun belirsizliğini azaltmak için bir takım bilgi paylaşımlarında bulunmaktır. Bu virüsü onun anlayacağı dilden (mikrop ya da hastalık olarak bahsedebilirsiniz hatta oyun çağındaki çocuğunuza birtakım etkinlik ve oyunlarla bunu anlatabilirsiniz.) tanımlayarak, alabileceğimiz önlemleri anlatmak önemlidir. Bu önlemleri aldığınız sürece güvende olacağınızı çocuğunuza anlatabilirsiniz. Bu süreci çok fazla ölümle bağdaştırmamak da doğacak kaygıları engelleyecektir. Elbette bunu destekleyecek  şekilde televizyonda veya sosyal medya da bu haberleri görmesini sınırlandırmanız da sizi destekleyecektir. Aynı şey biz yetişkinler için de geçerlidir. Belirsizlik ve bilgisizlik kadar yanlış bilgi de kişinin hayatının travmatize olmasına sebep olabilir ve kişi yoğun kaygılar yaşayabilir. Bu dönemde gerçekçi haber ve bilgi kaynaklarına ulaşmak hem sizler hem de çocuklarınız için oldukça önemlidir. Edindiğiniz yanlış, gerçekçi olmayan ve felaketleştirici bir bilgi kaygılarınızın artmasına sebep olabilir. Dolayısıyla bilgiyi süzmeli, güvenilir bilgi kaynaklarından sınırlı bilgiler edinmelisiniz. Hem gerçeklikten uzaklaşmadan hem de felaket senaryoları ile zihninizi meşgul etmeden devam edeceğiniz bir süreç size daha iyi gelecektir.
 
  Bir de sürekli evde olma hali, hareket ve özgürlük alanının kısıtlanması, sınırlı sosyallik, iletişimin azalması, sevdiklerimiz, yakınlarımız, ailemiz, eşimiz ile sosyal-fiziksel mesafemizin artması, fiziksel temasın azalması ile birlikte dokunma, sarılma ihtiyacımızın giderilmemesi, tüm bunlar bizi daha depresif ve daha öfkeli yapabilir. En stresli, kaygılı,üzgün olduğumuz anlarda birine sarılmak her zaman iyi gelmez mi? Ancak  tam da burada dilin işlevini unutmamak gerekir.  Dil fiziksel temas dışında karşıdaki kişi ile iletişimimizi sağlar. Duyguların aktarımı dille mümkündür. Bu süreçte olabildiğince aile içinde duygularınızı birbirinizle paylaşmak açmak iyi gelecektir. Yetişkinler birbiri ile bu süreci dil yoluyla iletişim kurarak aktarırken, çocuklarının duygularını da anlayarak aktarmalarına yardımcı olarak(yine konuşarak veya oyun oynayarak) bu süreci ruhsal açıdan daha sağlıklı atlatmalarına yardımcı olabilirler.
 
Bu aktarımı sağlamak için oldukça birlikte zamanı paylaşmak, birlikte oyunlar oynamak, ev içinde aktiviteler yapmak hem yetişkinlere hem de çocuklara iyi gelecektir. Çocuklarınızın tamamen dersten kopmalarına izin vermeyerek eski rutinlerini korumaya çalışabilir ve online derslerine devam ettikten sonra belirli ders çalışma saatleri belirleyebilirsiniz. Belli saatlerde belli aktiviteleri yapmak bu süreçte hayatlarındaki belirsizliği azalttığından onlara iyi gelecektir. Aynı şey sizin için de geçerlidir. Kendinize günlük rutinler belirleyerek belirli saatlerde o rutinleri gerçekleştirebilirsiniz(kitap okuma, yemek yapma, yoga-pilates pratiği, puzzle yapma gibi).
 
Genelde yoğun bir çalışma döneminden sonra evde olmayı hayal eder ve yapmak istediklerimizi gerçekleştirmek için gerekli zamanımız olduğunu hayal etmekle yetiniriz. İşin bu noktadaki iyimser tarafı kendinizi geliştirmek adına, dinlenmek adına yapabileceğiniz birçok şeyi bu süreçte evinizde yapabilirsiniz. Bu süreci verimli bir zamana çevirmek elimizde. Evet çok kolay olmasa da yapabileceğimiz şeyler var. Bu süreçten ruhsal anlamda da sağlıklı çıkabilmek için bu önlemleri almanın oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Aksi halde bu sürecin sonuna gelindiğinde psikiyatri servisleri, psikoloji klinikleri birçok kaygı ve depresyon vakaları ile dolacaktır. Şimdiden çok fazla kaygı ile bağlantılı bedensel semptomlar duymaktayız. Nefes daralması,kalp çarpıntısı, göğüs ağrısı, terleme veya titremeler gibi kaygı semptomları virüsün semptomları ile de uyuştuğundan oldukça fazla yaşanmaktadır. Her semptom enfekte olduğunuz anlamına gelmez. Önce kendinizi sakinleştirmeyi deneyin. Bu kaygıların sizdeki yarattığı bedensel semptomlar da olabilir. Bunun için az önce bahsettiğim etkinlikleri arttırmak, felaketleştirici haberlerden uzak durmak iyi olacaktır. Aynı zamanda gün içerisinde iyi hissetmediğiniz zamanlarda nefes egzersizleri(3 sn al-6 sn ver/4 sn al-8 sn ver şeklinde-hatta yapabiliyorsanız nefes alma-nefes verme arasında alma kadar nefesinizi tutabilirsiniz.)veya yoga-meditasyon yapabilirsiniz. Tüm bunlar nefesinizi dengeye ulaştıracağından kaygıdan kaynaklı semptomların azalmasına yardımcı olacaktır.
 
Bu süreci en kısa sürede, en sağlıklı şekilde atlatmak ve yaşamımızın, özgürlüğümüzün iplerini yeniden elimize almak dileğiyle, sağlıklı günler, sevgiler ...
 
Uzm. Klinik Psk. Eda Malkav
 
Armoni  Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezi
 
Sorularınız için;
 
0555 099 05 01 / edamalkav@gmail.com
 
www.edamalkav.com
 
 
Toplam blog
: 22
: 179
Kayıt tarihi
: 10.07.15
 
 

Psikoloji lisans mezunuyum. Bir çok alanda: klinik, nöropsikoloji, insan kaynakları, eğitim ve ge..