Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Sabiha Rana Melekler Yüreğinizden Öpsün

http://blog.milliyet.com.tr/sabiharana

02 Eylül '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Cümleten kudurduk

Cümleten kudurduk
 

HAYDİYİN AŞIYA

Dünya'da yaşarken bizim insan ilişkilerimiz, örf ve adetlerimiz varmış..

Muhafazakar aile yapısının hakim olduğu ülkemizde insanlar arası ilişkiler karşılıklı sevgi saygı ve iyi niyet esasına dayanırmış.. Aile içinde ki yaşlılar büyük hürmet ve saygı görürlermiş. Yaşlılar yetişkin çocuklarının yanında, sıcacık aile ortamında, torunlarıyla oynaşıp gülerek masallar öğütler anlatarak günlerini geçirirlermiş..

Aynen ilkokul kitaplarımızdaki aile bilgisi dersi görüyormuş gibi yaşarmış bizim eski insanlarımız..

Bunlar kim miymiş?

Anneannelerimiz, dedelerimiz, babaannelerimiz, büyükbabalarımız, halalarımız ve amcalarımız unutur muyum dayılarımız ve teyzelerimiz... Bütün akraba ve komşularımız can ciğer insanlarımız..

Yaşlıların huzurevine verilmesi hele de aile yapımızda şiddetle karşı çıkılan bir olaymış, sonradan görülmeye başlansa da huzurevinde büyük ziyaretleri yine de pek hoş karşılanmazmış ve halk arasında mahalle dedikoduların da..
- Annelerini babalarını attılar huzur evine.. Diye konuşurlarmış kapı aralarında...

Yani anlayacağımız, çok eskilerde örf ve adetlerimiz arasında böyle bir şeye pek rastlanmazmış..

Yaşlılar küçüklere karşı şefkatle yaklaşır, sevgi gösterirlermiş. Küçükler de büyüklerin yanında saygı ve sevgilerinden yüksek sesle konuşmazlar, onların sözünü hiç kesmezlermiş çünkü, büyük sözü dinlerlermiş.. Bir toplulukta büyüklere daima baş köşede yer ayrılırmış.. Hele hele o toplulukta yaşlılar konuşurken küçüklerin çıtı çıkmaz dinlerlermiş yoksa cevap vermek ne hadlerineymiş..

Yaşlıların bulunduğu yerde çocuklar konuşmaları sessiz ve saygıyla dinlerlermiş ''MİŞ'' çünkü, artık böyle bir usul musul kalmamış, ben kuşların yalancısıyım...

İçeri yeni giren bir kişi, topluluğu selamlamadan oturmaz, yaşlı birisi ise kapıdan giren ayağa kalkar ve gelen kimseye yer gösterilirmiş, kimse kendisi baş köşeye geçip oturmazmış. Oturduktan sonra herkes yeni gelen misafire teker, teker hoş geldiniz dermiş. Aslında buna gerek olmamalı ama içleri rahat ediyormuş demek ki!

Ya da cümleten merhaba, günaydın, hayırlı akşamlar gibi günün vakti saatine uygun selam verebiliyorlarmış... Su dahi istenildiğinde gelen su, önce çevredekilere ikram edilir, sonra içilirmiş..

Ne demişler? ’’ Söz büyüğün su küçüğün ‘’

Toplulukta oturulurken asla ayak, ayak üstüne atılmaz, hele oturanlara doğru asla ayak uzatılmazmış... Saygı bunu gerektirirmiş...

Küçüklere sıkı sıkıya büyüklerin yanında sigara içmenin çok ayıp olduğunu öğretirlermiş bizim büyükler.. Küçükler de elden gelen bütün gayretleriyle büyüklerin yanında sigara içmeyip, gizli, gizli arka odalar yan bahçeler ve wc,ler de sigara dumanıyla mücadele kampanyası başlatıp ve hatta yeşil aycı olup, ''sigarayı içmeyin ziftin pekini için'' dernekleri ve sigara içilen özel odalar ayırmışlar...

Yolda veya herhangi bir toplulukta karsılaştıklarında öncelikle büyükler küçüklerin hal hatırlarını sorarlarmış..
- Merhaba Ayşe kızım nasılsın? Aney, babey nasıl? Diye hatır soran dersler verirlermiş...

İnsanlar yolda karşılaştıklarında tanısın tanımasın aslında insanca herkese selam verirlermiş.

Hayret!
Neden gerek duymuşlarsa?

Haddimize mi şimdi, selam verelim de borçlu çıkalım değil mi ama yani?
Pııışşşıkkk yok öyle yağma Hasanın böreği, yemezler ağam yemezler derlermiş...
Dul ve yetimlere ayrı bir şefkat, sevgi ve muhabbet aynı zamanda da himaye duygusuyla yaklaşılırmış..

''Yemeyenin malını yerler, yemeyen kuzu pirzolaymış'' deyip çala kaçık çalmazlarmış...
Yetim malını yemek ateşe atlayıp cehenneme zıplamak gibi haram görülürmüş... Ramazan ayında akrabalara, yetimlere ve komşulara iftar yemekleri verilirmiş.. Muhtaç insanları ve hatta yardıma muhtaç bütün canlıları düşünüp öyle gözetip öyle öğütlenirmiş geleceğin insanları olacak evlatlar..

Çok paraları, dolarları, YTL.leri olan zenginler de bu ayda zekatlarını verirlermiş.. Geçmişlerini yedi cetlerini unutmayıp, aramızdan ayrılan, yanımızda bulunmayan ve öbür aleme göç eden yakınlarımıza, ölmüşlerimize hatimler okunurmuş, arkalarından hayır ve dualarla, fatihalarla anılırlarmış.

''Ölse de üç gün gözyaşı dökeriz akşam olunca da helvasını yeriz'' demezlermiş..

Biz mi zamana uysak, yoksa zaman mı bize uysun diye düşüne duralım, fuzuli işlere çanak açıp, feryat figan, saçma sapan, medyanın kendisi olan dünyamızda yalan yere boy göstermesek keşke, aynımız olan aynada...

Kasım, kasım kasılalım mı şimdi yer ile gök arasında ruhumuzun ovasında?

Belki çok ezildik, çok büzüldük, yedik içtik kudurduk, neyimize diye çektik çekiştirdik beriye..

Sorduk mu hiç dünyaya ve bize, nereye diye?

Allah sonumuzu hayır eyleye inşallah..

Az kaldı. Melekler ham yapacak artık bizi :(

Fotoğraf: http://galeri.milliyet.com.tr/

Milliyet İlgili Haber
http://www.milliyet.com.tr/2007/09/01/son/sontur06.asp

Sayın ''Süleyman Ekim'' Beyefendiye ait bir yazı!
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=61032

*Şehit melekler şehri Çanakkale
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=31146

*Mehmetçik mi?
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=40733

*Yazıyorr yazıyorr melekler şeytanları yazıyorrrr
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=39522

*Yukarıdaki linklerdeki yazılarım! ''bu yazımla ne anlatmak istediğime ufacıkta olsa bir cevap olacaktır efendim!''

Saygılarımla.

Sabiha Rana

 
Toplam blog
: 1989
: 4996
Kayıt tarihi
: 26.10.06
 
 

Gazeteci - Yazar (NLP Uzmanı - İlişki ve Yaşam Koçu) Yaşarken dünyayı dolaşmayı, topraktan güneşe..