Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '15

 
Kategori
Spor
 

Cüneyt Çakır'ın yönetim anlayışı sahada adaleti sağlar mı?

12 Mayıs 2012 günü karşılaşma sonrasında Kadıköy’de olanlardan Cüneyt Çakır’ın haberi olmamış, onu çok ilgilendirmiyor da olabilir. Ancak o gün yönetim gösterdiği maç sonucu bir takım 0,5 puan farkla şampiyon olmuş, diğerinin tribünleri bütün sezon yaşadığı kaosun gerilimine ilave olarak stadyumundaki ağır tahrik sonrasında karışmış ve içlerinde çok küçük yaşlardaki çocukların da olduğu kişiler hayati tehlike altında saatlerce stadyumdan çıkamamıştır.

Cüneyt Çakır iyi bir insan mı yoksa kötü mü, hesap içinde midir değil midir, bunu bilemeyiz. Bizim elimizdeki tek veri onun yönettiği karşılaşmalar ve buralarda verdiği kararların standart sapma oranları veya seviyeleridir. Bu nedenle iyi hakem midir yoksa kötü mü, hakemliğinin etkilerini tartışabiliriz.

Cüneyt Çakır’ın futbolcunun zaman geçirmesi veya oyundan çalmasına gösterdiği hassasiyetle ilgili en çarpıcı örnek Ali Sami Yen Stadyumu’nda Gökhan Gönül’ü taç atışı sırasında top toplayıcının sahaya kontrolsüzce attığı topa eğildi diye ikinci sarıdan atmasıydı.

Bu bir irade göstergesidir. Cüneyt Çakır’ın elbette bu kartı çıkarmaya yetkisi ve gücü vardır, olmalıdır.

Artık bütün spor kamuoyu bilir ki Cüneyt Çakır futbol sahalarında asla böyle zamandan çalmalara izin vermez ve yapanı da cezalandırır.

En önemlisi Cüneyt Çakır iyi bir niyet okuyucusudur, futbolcunun aklından gecen her cinliği bilir, anlar, ona göre de yaklaşımını ve yönetimini belirler.

Bu tip zaman geçirmelerin futbolda sonuca ne kadar etki ettiği, oyunu soğuttuğu hatta şampiyonlukların el değiştirmesine kadar gittiği yaşanarak test edilmiştir.

2006’da Denizli’de oynanan final karşılaşmasında Denizlispor taraftarı ve sahadaki takımıyla birlikte organize bir şekilde maçın 0-0 tamamlanması için oyunu durdurmak adına elinden gelen her şeyi ortaya koymuş ve amacına da ulaşmıştı.

O gün maçın uzadığı dakikaların toplamı kadar daha oynanması gerektiği malumdur.

Ancak olan oldu ve şampiyon el değiştirdi.

O maçı yöneten hakem bugün milletvekili olmaya hazırlanıyor, üstelik sosyal demokrat düşüncelerle.

Cüneyt Çakır, Ali Sami Yen Stadyumu’nda Gökhan Gönül’ü bu kaygılarla atmış olmalıdır.

Aksi durumda geriye tek bir seçenek kalıyor, Cüneyt Çakır meşhur olmak bahanesiyle Gökhan Gönül'ü atmıştır? 

12 Mayıs 2012 tam da bunun test edildiği bir karşılaşma olarak hafızalarda bir kere daha yer etti. O maçın hakemi yine Cüneyt Çakır’dı.

Yönettiği karşılaşmada bir taraf mutlak surette kazanması gerekirken, diğerine maçın başladığı gibi tamamlanması yetiyordu.

Böyle bir maç yönetmeye çıkıyorsan, 2006’daki Denizli’de oynanmış bir maç tecrübesi varsa ne düşünürsün?

“Her iki taraf da kazanmak istiyor. Şampiyonluğu amaçlıyor. Futbol sporun içinde kalmak şartıyla bir takım şeylere tolerans gösterilebilir, ancak ölçüsünü ben belirlerim!”

Evet, ‘çık, zaman geçiren takıma karşı bütün kartlarını kullan onu doğduğuna pişman et, şiddet uygula’ diyemeyiz, ancak dengeyi ve adaleti sağlamak senin eline verilmiş düdük ve saatle mümkündür.

Zaman geçirmek için bir oyuncu yerde dakikalarca yatıyor mu? Maçın sonuna eklersin. Kaleci kale vuruşunu kullanırken ağırdan mı alıyor? Kronometre sende, ölçer biçer, kararını verirsin.

Cüneyt Çakır o gün sanki hiçbir şeyden haberi yokmuş, bu iki takımın sahada hangi şartlarla mücadele ettiğini bilmiyormuş gibi “idare” ederek yönetti ve 4 dakika uzatma gösterip, maçı bitirdi.

Aradan üç yıl geçti ve biz o gün yaptığı şeyi hala konuşuyor ve tartışıyoruz.

O gün yaptığı ya da yapmaya çalıştığı şeyin ne olduğu çok sorgulanmıştır.

Verdiği ya da veremediği kararları, pozisyonları yorumlamadan, çok nesnel ve ölçülebilir bir şeyi konuşuyoruz, yanlış anlaşılmasın.

Futbolda uzatmalar hayat kurtaran, şampiyonluk belirleyen zaman bölümleridir.

2010-11’de Fenerbahçe-Gaziantespor maçının 90+4. Dakikasında atılan gol belirleyici olmuştur.

Ligin ilk yarısında TT Arena’da oynanan maçın 90. Dakikasında Sneijder muhteşem ikinci golünü attıktan sonra Cüneyt Çakır Fenerbahçeli oyunculara topu vermese ve maç bu golle tamamlanmış olsa Alper belki o golü atmamış olacak; Fenerbahçe ile Galatasaray arasında maçlardaki gol averajı 2-1 Galatasaray lehine tescil edilmiş olacak belki de puan puana tamamlanmış yarışta şampiyonluk da bu averajla belirlenecektir.

Kim biliyor?

Pazar gecesi oynanan derbide şartlar 12 Mayıs 2012’deki maçı andıran özellikler gösteriyordu.

Fenerbahçe mutlak surette kazanmalı, Galatasaray ise bir puan bile alsa aradaki farkı koruyacağından beraberlik işine geliyordu.

Galatasaray için 16 yıllık bir psikolojik baskı söz konusuydu. Ancak karşılaşma sonunda Başkanlarının da ifade ettiği gibi bu maçları geleneksel olarak kaybediyorlardı zaten, beraberlik güzel bir netice olabilirdi.

Cüneyt Çakır ilk defa bu tip bir maça çıkmadığına, daha önce büyük bir faciaya yol açmış bir maç yönettiğine göre neye hassasiyet göstereceğini biliyor olmalıydı.

Bu şampiyonluk yolunda önemli bir virajdı ve bir taraf için mutlak kazanılması gereken 3 puan vardı.

Bu durumda maçı yöneten hakemden ne beklersiniz?

Ortada bir tecrübe de olduğuna göre zaman geçirmelere karşı dikkat etmesi değil mi?

Fenerbahçe - Galatasaray: 1-0

Cüneyt Çakır ilk yarıya 1 dakika uzattığında karşılaşma zaten Hakan Balta’nın sakatlanması yüzünden neredeyse 2 dakika durmuştu. Oyun içinde bir serbest vuruşun bile 3 dakikadan önce atılmadığı, kaleci Muslera’nın bilinçli bir şekilde topu oyuna geç soktuğunu anlamak için futbolu bilmek de gerekmiyor.

Ancak hakem olmak gerekiyor!

Birçok hakem böylesi maçlarda kaleciyi birden fazla uyarır ve bunlar yetmezse sarı kartını da gösterir.

Ya Muslera ne yaptı bir pozisyonda; serbest vuruş kazandığı bir anda Fenerbahçeli oyuncu topu elinde tutan Muslera’da topu almaya çalışırken, kaleci topu ilgisiz bir yere degaj yaparak gönderdi. Bu hareketi yaparken çizgi hakemi mutlaka görmüş olmalıdır. Cüneyt Çakır zaten verdiği kararı Galatasaraylı oyuncularla müzakere ettiğinden dünyadan bihaber olduğu için bu pozisyonu görme ihtimali bulunmuyordu.

İşte böyle bir maç yönetti Cüneyt Çakır.

Ve bu maç topla 5 dakika uzatmayla tamamlandı.

İlk yarı yerde yatan oyuncuya rağmen 1 dakika uzatmışken ikinci yarı neden 4 dakika ekledi, bunu nasıl ölçtü biçti, bilmiyoruz.

Bakın maç içinde pozisyon gereği oluşmuş verdiği hiçbir kararı yorumluyor ya da sorguluyor değiliz.

Yorumlanması gereken, sorgulanacak kararı yok mu?

Kesinlikle var ve bunlar neredeyse sonuca direkt olarak etki edecek türden, ancak bunların sonu da yok.

Ancak ortada ölçülebilen ve başka emsalleriyle kıyaslanabilecek maddesel bir veri var. Konuştuğumuz şey de bu.

Şimdi Cüneyt Çakır’a soruyoruz.

Bir hakem olarak ne tarafta duruyorsunuz?

Oynayan, gol atmaya çalışan, zamanı bir kum saati gibi yaşayan tarafın yanında mısınız?

Yoksa oyunun bütün boşluklarını değerlendiren, oyunu soğutup, zaman çalan tarafın mı?

Yönettiğiniz ve bize eleştirilecek bir veri olarak sunduğunuz maçlar tesadüf mü yoksa bilinçli bir tercih mi?

Peki neden?

Her türlü kural, kaide, yönetmelik, sporcu, yönetici, taraftarı bağladığı gibi hakem için de uyulması gereken zorunluluktur.

Hakemler sahaya kuralları, kaideleri, yönetmelikleri uygulamak, adaleti sağlamak üzere sahaya çıkıp, düdük çalıyorlar, eğip bükmek, kendine göre yorumlamak için değil.

Bir hakem sahaya çıkıp kuralları, kaideleri, yönetmelikleri kendine göre yorumlayıp, eğip bükerse, zamanı izafiyet teorisini yeniden keşfedecek şekilde değerlendirirse o zaman ortaya maçları kazananı, kaybedeni, şampiyonu da belirleme iradesi de çıkar ki Cüneyt Çakır son dönemdeki yönetimleriyle buna fazlasıyla prim vermiştir.

En başta da söyledim, kimse Cüneyt Çakır’ın iyi insan olup olmadığı, dürüstlüğünü sorgulayamaz. Mesele onun yaptığı işe yapma, şekli, algısı ve yönetme tarzıyla ilgilidir.

Cüneyt Çakır eğer böyle bir hakemse, o zaman daha sahaya çıkmadan nasıl yönetim göstereceği biliniyorsa bu bir takım için avantaj diğeri için dezavantaja dönüşüyorsa bu durumda ortada hakemlik adına büyük bir sorun var demektir.

Bir takım oyuncuları, “ben ne kadar yatarsam yatayım, zaman geçirirsem geçireyim Cüneyt Hoca bana taviz verir, merhamet gösterir” diye düşünürse çıkar maça ve yerden de kalkmaz, işine geldiği gibi zamandan çalmaya her fırsatta teşebbüste bulunur.

Böyle de oluyor zaten.

Cüneyt Çakır’ın elindeki bütün kartları hepimiz biliyoruz artık. 

Kritik maçlarda adaleti sağlamaktan uzak bir yönetim sergilediğinden bu onu tercih edilmemesi gereken bir hakem yapıyor. 

ttp://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..