Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '20

 
Kategori
Öykü
 

ÇYK/A-38 Taylan ve Timur 1/5

A-38 Taylan ve Timur ile Görüşme  1/5  ( 24 Ocak Pazartesi )

Bir süre hızlı bir şekilde ilerledikten sonra Pontiac rampaya sardı. Bir süre tırmanan pontiac durdu ve şoför inerek gelip sağ arka kapıyı açtı, sonra kenara çekilerek,

--Buyurun efendim dedi.

İlhan ile Efe İsmail hususiden inerek kapısının üstünde kocaman kocaman ışıklı harflerle “Çamlıca Restaurant” yazan Restorana girdiler. Kuş uçuşu iki buçuk kilometre aşağıda olan ve bir kilometreden fazla bir genişliğe sahip olan İstanbul Boğazı’nın koyu lacivert suları nazlı nazlı kıyıları köpürtürken, üzerinde ışıl ışıl parlayan Boğaz Köprüsü ise bir kemer gibi iki yakayı birbirine kavuşturuyordu. Çamlıca Restaurant sanki Çamlıca Tepesinden İstanbul Boğazını seyrediyordu. Bu tepeden bu boğaza bakarak bu Restorantın kendi devletinin sınırları içinde olmasını isteyecek pek çok devlet adamı vardı.

Nicelerinin içeri girmek istediği, İki tarafında iki siyah elbiseli adamın nöbet tuttuğu kapıdan önce İlhan girdi ardından da Efe İsmail girdi. Restorantın kapısında karşılayan görevli önde yol gösterdi. Sessizce garsonun arkasından giden İlhan’ı Efe İsmail takip ediyordu. İlhan’ın yüreği ağzındaydı, kalbi küt küt atıyordu. Askerliğini yapmış dalyan gibi delikanlı görücüye kahve götüren gelinlik genç kızlar gibi heyecandan titriyordu. Restaurantta hiç müşteri görünmüyordu. Sadece pencere kenarındaki dört kişilik bir masa vardı ve masada da kahvehanenin açılışına kocaman hususilerle gelen Şerbetli Taylan ile Karaşin Timur karşılıklı oturuyorlardı. Beş metre kadar arkalarında ise ikişer tane siyah takım elbiseli adamlar ellerini ön tarafta birleştirmiş olarak dikiliyorlardı. Zaten masaya kadar henüz altı metre vardı. Ama masaya varınca ne diyeceğini ne yapacağını bilemiyordu. Adımları gidiyordu ama kendisini geri geri götürüyordu. Masaya yaklaştıkça kalbi daha da hızlanmıştı. Neredeyse yerinden fırlayacakmış gibi hissetti. Ayakları kendi kendine gidiyordu, İlhan’a hizmet etmiyordu. Kendisine kalsa çoktan var gücüyle kapıdan kaçıp giderdi. Ama ayakları onu masaya kadar götürmüştü. Masaya tam iki adım kala içgüdüsel olarak

--Selamünaleyküm, hayırlı akşamlar dedi.

İlhan’ın masaya iyice yaklaştığını fark ederek ve selam verdiği anda da adab-ı muaşeret gereği ayağa kalktılar ve tokalaşmak için ellerini İlhan’a uzattılar.

--Aleykümselâm, hoş geldiniz diyerek tokalaştılar.

Hemen arkadan gelen Efe İsmail’de selam verip tokalaştılar. Şerbetli Taylan ile Karaşin Timur yer gösterdiler. İlhan Taylan’ın yanına, Efe İsmail’de Timur’un yanına oturdu. Nasılsınız iyi misiniz faslı geçtiğinde İlhan’ın içindeki heyecanın büyük çoğunluğu gitmişti. Şimdi esas masala konuya girmekti. Ama o konuya tabii ki yemekten sonra kahveleri içerken girmek daha uygun olurdu. Garsonlar hemen gelerek menüyü verdiler. Şerbetli Taylan misafirlerine hitaben,

--Hoş geldiniz, çok yakışmış İlhan kardeş dedi aynı “iki dirhem bir çekirdek” olmuşsun. Efe İsmail bu ne şıklık? Çok yakışıklı olmuşsunuz dedi. Efe,

--Çok teşekkür ederim dedi.  Karaşin Timur’da,

--Evet gerçekten çok yakışmış dedi. İlhan’ın gençliğinde kendimi görür gibi oldum dedi.

--Arkadaşlar biz sizi beklerken kendi siparişlerimizi verdik, büyük saç kavurma istedik dedi Taylan. Eğer isterseniz kavurma geldiğinde sizde bize katılarak ekmeğinizi banıp yemeğimize ortak olursunuz. Eğer saç kavurma istemezseniz kendi siparişinizi verebilirsiniz dedi. Karaşin Timur’da,

--İyi dedin şerbetli dedi, bize katılırlarsa memnun olurum dedi. Efe İsmail İlhan’a baktı ve

--Olur tabii dedi, neden olmasın. Hem de iyi olur, mümkünse birincisi biterken ikincisi gelirse daha iyi olur sıcak sıcak. Abi sen nasıl diyorsun diye İlhan’a söz hakkı tanıdı. Hem de Abi diyerek yine İlhan’ı Nusret’in yerine koyduğunu belirtmiş oldu. İlhan’da,

--Bu kadar güzel davet ve sözden sonra artık benim söyleyecek bir sözüm yok dedi.

--Tamam o zaman öyle yapıyoruz dedi.

İşaret etti garson saç kavurmayı getirdi. Getirilen kavurmanın saçı yaklaşık 45-50 santim çapında ve içi doluydu. Etler sacın içinde hilal şeklindeki kuru soğanlarla beraber hala cızır cızır pişiyordu. Üstüne dökülen baharatlar nedeniyle de mis gibi kokuyordu. Timur ile Taylan “Ya bismillah” diyerek ekmeklerini etin yağına suyuna bandırarak yemeye başladılar. İlhan’ın çekincesini gören Karaşin Timur, İlhanın omzuna dokunarak,

--Haydi kardeş dedi, fazla soğumadan, İlhan’da

--Eyvallah dedi ve önce ekmeğini diğerleri gibi etin suyuna bandırarak ağzına attı ve gerçekten de bu etin suyunun tadı çok nefis dedi. Etinden midir yoksa yapanın elinden midir çok güzel dedi.

 
Toplam blog
: 22
: 65
Kayıt tarihi
: 24.04.18
 
 

Kısalan bir yolun sonuna yürüyorum. Beni yol değil yol arkadaşlarım yoruyor. ..