Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '21

 
Kategori
Edebiyat
 

Dağlarca

ŞİİRİMİZİN YENİLEŞME SÜRECİ
 
Türk şiirinde 1930’da başlayıp 1940 sonrasında gelişen yenileşme girişimleri, yalnız
Garipçiler’le
Toplumsal Gerçekçiler’le
sınırlanamaz.
Bu iki şiirsel değişim olayı dışında kalan
“tek” başına
bir konumda Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı görüyoruz.
O, şiir gemisinde kaptan köşkünde olma özelliğini hiç yitirmeden “tek” olma özelliğini sürdürdü.
Gemisini başarıyla yüzdürdü.
Dağlarca, ölçülü, uyaklı şiirden serbest şiire yönelerek toplum içindeki insanın yerini, duyarlığını, varoluş serüvenini işler.
Önce şiirsel bütünlük içinde kendi
insanını,
Anadolu’nun
toplumsal gerçeklerini verir.Yıllardır insanımızın mutluluk kaynağı olarak gösterilen
Anadolu Dağlarca’nın sesinde
gerçeğe dönüşür.
Kardaş senin dediklerin yok
Halay çekilen toprak bu toprak değil.
Çık hele Anadolu’ya
Kamyonlarla gel, kağnılarla gel gayri
O kadar uzak değil
Çamı bitmiş, kavağı azalmış.
Gamla örtülü bayırlar, çıplak değil;
Yedi ay kıştan sonra
Yeşeren senin yaşamandır,
Yaprak değil.
(Kızılırmak Kıyıları)
Dağlarca bu şiiriyle kalmaz Samsun’dan Ankara’ya, İnönüler, Sivaslı Karınca adlı yapıtlarıyla Cumhuriyet ilkelerinden ödün verenlere karşı durur, Bağımsızlık Savaşımızın toplumsal gücünü günyüzüne çıkarır.
Sivaslı Karınca
Koca Kızılırmak köpüre köpüre
Akıyordu,
Bir telgraf direği dibinde,
Zamanlar kadar telaşsız ve köpüksüz,
Yürüyordu,
Sivaslı bir karınca.
……………………..
Yoktu fikirlerden, davalardan haberi,
Yürümüyordu,
Rüyası hiç.
Buğday tanesi üzre,
Yürüyordu,
Sivaslı bir karınca.
 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..