Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '07

 
Kategori
Güncel
 

Daha fazla " su "

Daha fazla " su "
 

Ankara’nın merkezinde 22.05.2007 Salı günü akşamı kana susamış, Türkiye’nin toplumsal istikrar ve huzuruna, birlik ve dirliğine kasteden kana susamış, “kanlı ellerce” patlatılan bomba, içine sokulmak istendiğimiz “dar boğazın” ipuçlarını veriyor aslında.

Danıştay Baskınıyla başlayıp kısa sürede kendini göstererek usul usul yayılan, Agos Gazetesi Genel yayın Yönetmeni Gazeteci Hrant Dink suikasti ile harareti artan terörün son durağı Ankara Ulus’taki Anafartalar Çarşısı önünde patlatılan bomba oldu.

Her zaman olduğu gibi yine olayı izleyen saatlerde medyada yapılan “sıcak” yayınlarla 7’den 70’e terörü sonuna kadar lanetledik.

Terörü sonuna kadar lanetliyoruz ve lanetleyeceğiz elbette. Ancak Türkiye’nin, terörün “izlediği yol”, “hedeflediği odak” ve “geldiği nokta” itibariyle “neticeleri” üzerine ciddiyetle düşünmesi, sorgulaması ve “sonuçlarını” da lanetlemesi gerekiyor.

Pek tabiî ki bu olaylar, hayatiyetini ve geleceğini terör üzerine kurup şekillendiren ve terörden “beslenenlere” yarayacaktır.

Terör ve demokrasi’nin bir arada yaşaması beklenemez. Ateş ve su gibi iki farklı element, aynı anda birada da olamazsa, Terör ve demokrasi de bir ara da varlıklarını sürdürerek yaşayamaz. “Su; demokrasiyse, ateş; terördür.” Biri hayat verir, diğeri düştüğü yeri yakar.

“Güçlü demokrasi terörü, terör demokrasiyi yok eder.” Biri içinde; halkın yönetime katılımını, çok sesliliği, sosyal, ekonomik ve kültürel kalkınmayı, ilerlemeyi, zenginliği, diğeri ise içinde acıyı, kaosu, korkuyu, yoksulluğu barındırır.

Dolayısıyla bu birbirinin zıttı iki kavram ve olgu, ancak birinin diğerini zayıflatarak güçsüzleştirmesi, eriterek yok etmesi ile ayakta kalabilirler.

1960’lara, 70’lere, 80’leri yaşayanlar, o sürecin “yollarında” demokrasi ve insanlık adına yaşanan “trafik kazalarını” iyi bilirler. Sis bulutu içinde saatten boşalan zemberek misali adeta kar topundan “çığ”a dönüşen olaylar, Türk siyasal yaşamının ve demokrasisinin birer utanç abideleri olarak hatırlanıyor elbette. “Sönen hayat ve umutları”, ağır ve acı “bedelleriyle”…

Ankara’nın orta yerinde, akşamüstü, insanların tamda işlerinden çıkıp evlerine dönüşlerine denk saatte patlatılan A 4 bombası ile hayatlarını kaybeden 6, yaralanan 100 insanımız için tıpkı “öncekiler” gibi yüreğimiz yanıyor…

Bunların “büyük deprem” habercisi olduğu “anons” ediliyor... ”Hazırlıklı olun” deniliyor… Yaşananların deprem öncesi meydana gelen “artçı” depremler olduğu imasıyla büyük depremlerin “kapıda” olduğu hatırlatılıyor… Ancak ne yazık ki, kırılacak deprem fayı, tam da demokrasinin altından geçiyor…

Günbegün “oksijen tüpümüzde” küçük küçük delikler açılıyor…Yavaş yavaş havasız kalıyoruz… Barajdaki suyumuz tükeniyor ağırdan ağırdan… Gün gün “susuz” kalıyoruz…

Su’ya, yaşamamız için Su’ya ihtiyacımız var.Su’ya… Daha çok Su’ya… Daha fazla Su’ya… Ve “alevleri” söndürmek için… Her zaman…

 
Toplam blog
: 175
: 499
Kayıt tarihi
: 05.05.07
 
 

1974 Samsun’da doğdu. Halkla İlişkiler Bölümü Mezunu, 1988- 1991- 19 Mayıs Haber Gazetesi..