Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Temmuz '09

 
Kategori
Deneme
 

Damlacık

Damlacık
 

Her yanda çam kokusu... Ilık bir günde ormanın serinliğinde var olmak... Binbir orman sesiyle dolmak... Şu anda, o, ormanın yemyeşil kuytusunda bir kaynak, sakin, mutlu bir ahenkle akıyor... Tertemiz su damlacıkları birleşip toprağın üzerinden kayıyor ve ileride minicik bir gölcük oluşturuyor... Saf, pırıl pırıl, kirlenmemiş... Olmak istediğim yer, işte o gölcük... O gölcükte bir damla da ben olmak isterdim... Sakin akan bir kaynağın en küçük zerresi... Yemyeşil bir kuytuda ve sakin bir uykuda, öylesine durmak ve beklemek... İşte tüm istediğim bu...

Ama şu an, bulunduğum yer bir şehrin çığlık çığlığa kaynayan, en hareketli, en gri noktası... Burada, yapayalnız bırakılmış bir ağacın üzerindeyim... Sağanak şeklinde yağan bir yağmurla düştüm, ağacın yaprağının üzerine. Aşağı düşmemek için tutunuyorum. Ha damladım, ha damlayacağım. Ama direniyorum.

Aşağıya bakıyorum. Benimle birlikte gökten düşen benzerlerim çoktan sokağın tozuna bulanmış, çamurlu bir nehir gibi akıyorlar kanalizasyon deliklerine... Bense kararlıyım, düşmeyeceğim bu yaprağın üzerinden. Direneceğim. Çünkü biliyorum ki, kara bulutlar dağılacak ve yeniden güneş pırıldayacak gökte ve işte, ben o zaman tekrar buharlaşıp uçacağım mutlu sakin yuvama... Bulutuma kavuşup sislerimin arasında dolaşacağım şehirlerin, ülkelerin, okyanusların ve ormanların üzerinde... Ve yağacağım bir gün yine... Bu kez diliyorum ki, bir ormanın üzerine... Ve çam kokularıyla bezeli o, toprağa vardığımda hemen süzüleceğim en dibe... Arınıp, zamanı geldiğinde bir kaynaktan doğacağım yine... Ve “ Merhaba” diyeceğim göğe... Ya gök beni alacak yine, bir buhar olarak süzüleceğim mutlu sakin bulutuma, ya da bir nehre karışıp çağlayacağım ulaşmam gereken okyanuslara...

Biliyorum, o beklediğim güneş çok yakında doğacak ve beni olmam gereken yere taşıyacak. Yanımda bir damlacık daha benimle aynı bekleyişte, ha damladı ha damlayacak... Ama o da direniyor ve güneşini bekliyor tıpkı benim gibi... Ve o damlacık, belki de sensin... Kim bilir???

Peki ya sen, farkında mısın olanların; aslında her şeyin bir düş olduğunun ama her düşün bir gerçeğe açıldığının... Her düşte ayrı bir dünya ve her dünyada ayrı düşler var... Sonsuzlukta sadece bir düş yaşamlarımız... Kocaman sandığımız ve sonsuz uzayda, bir kum tanesi kadar küçük Dünya’ya bir anlık sığınışlarımız... Ve koca bir ömrü tükettik derken ki yanılgılarımız... O kocaman sandığımız ömürler sadece bir an... O ölümsüz sandığımız sevgiler sadece bir an... Ve sadece bir an hüzünler ve sevinçler... Kainat’ın sonsuzluğunda ve zamanın birliğinde her şeyi bir anda yaşıyor ve tüketiyoruz. Yıllara, aylara bölüyoruz o bir anı... O bir anda doğuyor, o bir anda ölüyoruz... Ve sonra o bir an için tekrar doğuyoruz... Savaşlar hep bir anlık zaferler için, umutlar hep bir anlık beklentilere yol alıyor... Sonsuzluk hep bir anda var oluyor...

Yağmur yine hızlandı... Şimdi başka damlacıklar da inmekteler yeryüzüne... Ama bu kez daha parlak sanki gökyüzü... Işıltıyla yağıyor damlacıklar, sanki kristal bebeklermiş gibi... O damlacıklar indikleri yeri arındırıyor gibiler... Sokağın çamuru artık görünmez oldu... Çimenler, yapraklar sanki şimdi daha bir yeşil... Mor çiçekler açtı her yanda... Artık korkmuyorum yere düşmekten ve kirlenmekten... Çünkü şu an olduğum yer düşlediğim yerden daha duru ve temiz... Bunu onlar başardı... İnançla ve korkusuzca indiler yeryüzüne, tek güvendikleri, saflıklarıydı... Ve o saflık arındırdı bütün kiri...

Bense şu an, biraz mahcup bakıyorum tüm olanlara... Ben onlar kadar yürekli olamadım. Korktum ve tutundum yaprağıma... Halbuki bende, saf bir yağmur damlasıydım tıpkı onlar gibi... Olduğumca akmalıydım yeryüzüne, tutunmaya çalışmamalı, direnmemeliydim akışa...

İşte şimdi, o çok beklediğim güneş açtı... Ve benim varlığım, güneşin sıcağında kavurdu yaprağın yeşilini... O yaprakla birlikte savruluyorum şimdi... Artık bir su damlası değilim. Buharlaşamadım da göğe... Hala yaprağımın üzerindeyim...Ve koptum ağacımdan... Şu an, sakin görünümlü, bir yaprağın, üzerindeki koyu bir lekeyim yalnızca... Savruluyorum, sakin ve kuru... Ve şimdi düşünüyorum da, keşke damlayabilseydim tutunduğum yaprağımdan yüreklice, korkmadan ve sadece kendimi düşünmeksizin... Belki o zaman ben de çiçekler açtırabilirdim yeryüzünde... Eğer bunu başarabilseydim, belki de, mor bir çiçeğin can suyu olurdum, kim bilir???

Çok merak ediyorum, peki ya sen yanımdaki damlacık, sen başarabildin mi yaprağından korkusuzca damlayıp, olman gereken yere süzülebilmeyi???

Özlem Süyev- “Özden Gelen” Kitabı’ndan alıntıdır.

http://www.antoloji.com/siir/sair/sair.asp?sair=45996

http://adevi.sitemynet.com



 
Toplam blog
: 65
: 722
Kayıt tarihi
: 18.07.09
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo- Televizyon Bölümü'nü bitirdi. 1987 yılından bu yan..