Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '08

 
Kategori
Güncel
 

Darbe ve şeriat Anadolu'nun gündeminde yoktur.

Darbe ve şeriat Anadolu'nun gündeminde yoktur.
 

Posta - 11 Ağustos 2008


Bir magazin haberi ile başlamak istiyorum.

Dünkü Posta gazetesinde Sezen Aksu'nun konseri sırasında, Kenan Evren ve kızının yanına gidip selam vermediği; bunun 12 Eylül darbesini protesto amacıyla yaptığını ve eski cumhurbaşkanının kızıyla birlikte konserin ikinci bölümünü izlemeden ayrıldığını anlatan bir haber vardı. Haberin yansıtılış biçimi ile gerçek durumu hakkında hiçbir fikir sahibi değilim. Sezen Aksu'nun geçtiğimiz 28 yıl içinde Kenan Evren'e hep aynı şekilde davranıp davranmadığından da emin değilim. Bunların hiçbir önemi yok.

Geçtiğimiz Cuma günü Kuzey doğu komşumuz Gürcistan, Rusya ile savaşa kalkıştı. Şu an can çekişiyor, etraftan yardım arıyor. Dünya kamuoyu Gürcistan'ı Osetya özerk yönetimi yüzünden kalkıştığı saldırgan tutum nedeniyle eleştiriyor; bir bakıma Saddam'ın Kuveyt'i işgal ettiği zamanlardaki gibi yalnız bırakıyor. Rusya'yı da Gürcistan'a karşı kontrolsüz güç kullanmakla eleştiriyor.

Dünyanın neresinde bir çatışma haberi geldiğinde, birinin diğerine saldırdığını duyduğumuzda ilk tepkimiz büyük bir karşı duruş sergilemek oluyor. İnsanların acı çektiklerini, sivillerin yaşam koşullarında zor şartlar olduğu gördüğümüzde buna tepki veriyoruz. Hele askerle sivilin karşı karşıya kaldığı her durumda eli silah tutana karşı içimizde çok ciddi bir kızgınlık duygusu kabarıveriyor.

İran İslam Devriminin üzerinden de 29 yıl geçti. Ne İran'dan gelenlerin anlattıkları, ne çevremizdeki arkadaşlarımızın İran izlenimleri, ne de İran'ın bu süre içinde geldiği nokta sahip oldukları rejimin bize yaşanabilir olduğuna dair bir sempati uyandırıyor.

Üç çarpıcı noktanın altını çizdim. Varmak istediğim nokta darbeciliğin ve şeriatçılığın, dünyada ve ülkemizde altı çizildiği ya da korkulduğu kadar popüler olmadığıdır. Ülkemizin düşünen beyinleri maalsesef bu iki noktanın etrafında dönmekten bir türlü kendilerini almıyorlar. Giderek onların düşünsel çaplarından şüphe etmeye de başlayacağım.

Darbecilerin dünyada düştükleri bu kadar kepaze durum ortadayken, Türkiye'de öyle ya da böyle sürekli dışlanırken ülkemizde darbe konuşmak, çocuklarımızın, gençlerimizin kafalarını darbe gulyabanisiyle meşgul etmek bir çeşit oyalama taktiği olsa gerek. Gulyabani benzetmesini bilerek yaptım; bizim en komik filmlerimizden birindeki gulyabani hortlağının içinde ne olduğunu hepimiz biliyoruz değil mi?

Ancak bu yazdıklarım, derin devlet yoktur anlamına gelemez. Derin devlet, bugün demokrasi muhabbeti yapan aydınlarımız devlet aygıtında söz sahibi olsalar da olacaktır, olmasa da. Derin devletsiz devlet düzeni dünyanın hiçbir liberal ülkesinde yok. Eğer Lady Diana'nın sonu ölümle biten kazasından İngiliz istihbaratı sorumlu tutuluyorsa, yüzyılın başında Karın Deşen Jack diye bir fenomen var olmuş ve bu da eninde sonunda İngiliz derin devleti ile irtibatlandırılmışsa bu gelenek yüz yıldır en eski demokrasi geleneğinde de varsa, bırakın Türkiye'yi Belçika'da da İsveç'te de olacaktır.

Derin devletsiz bir ülke hayal ediyorsanız o zaman bugün gidebildiğiniz tahayyül dünyasından biraz daha ötede bir ütopyaya doğru hareket etmelisiniz.

Kenan Evren'i gören bugünün ordu kademesindeki herhangi bir üst düzey generalin aklına darbe yapma fikri geldiğini sanmıyorum.

"İyi de artık modern darbe teknikleri var." Şeklinde bir yanıt da alabiliriz.

Evet var ancak o darbe şekillerini gelişen "demokrasimizin" içinde hazmettiğimizi düşünüyorum. Demokrasi dediğimiz şeyin zaman zaman dikenli yollara girmesi ya da bir takım "sosyal afetlerle" karşılaşması hayatın gerçeğidir. Bunlar olmazsa tecrübeler, tecrübeler olmazsa yeni düşünceler de olmaz.

Reel laik kesimin derdi de şeriat; hatta şeriata karşı darbe tarafında durmak.

Türkiye'nin son üç yüzyıllık tarihi ve gelişimi incelendiğinde Anadolu'da şeriata ait bir kültür bulamazsınız. Daha gerilere gitmeniz de mümkündür, benim için sakıncası yoktur. 1200'lü yıllarda dini simge olarak Anadolu'da dolaşan bir takım değerli hazretlerin, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Mevlana... Anadolu'da -bugün taşıdığı ulus anlamıyla algılanmamalıdır- Türk birliğini gerçekleştirme görevi yaptıkları unutulmamalıdır. Anadolu'nun Anadolu olma süreci neredeyse bin yıl sürmüştür. Anadolu hiçbir zaman şeriat düzenini talep eden birini ya da birilerini içinde barındırmamıştır; bugün muhafazakar yapısına rağmen bu duruş değişmemiştir; böyle görenlerin Anadolu'dan başka bir yere baktıklarına hiç şüphe duymuyorum.

Bugün insanların bütün derdi ekonomiktir. Çevremde normal bir hayat süren herhangi bir kişinin radikal bir ideolojiye sahip olduğuna şahit değilim. Kuşkusuz çok güçlü ideoloji sahipleri de var, bu çok normal ve zaten olmalı da; ancak gerçek şu ki yaşam mücadelesi, insanların daha uygar bir hayat sürme, çocuklarına güzel bir gelecek yaratma kaygısı dünyanın bir çok yerinde olduğu gibi Anadolu insanın da önceliğini oluşturuyor.

Kısacası insanımızı aynı köşe yazılarının kalıpları içinde sıkıştırmayalım. Çünkü bu da bir çeşit travmaya dönüşüyor ve toplum sürekli tedirginlik içinde yaşıyor.

Aydının görevi toplumu travmaya sokmak değil, ona daha iyi bir gelecek sunacak toplumsal projeler üretmektir.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..