Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '10

 
Kategori
Siyaset
 

Darbeden darbeye, tüzük ve CHP... / ''Türkiye Defteri''

Darbeden darbeye,  tüzük ve CHP... / ''Türkiye Defteri''
 

''İyinin ve kötünün yaratıcısı olmak isteyen, ilk önce bir yok edici olmalıdır ve değerleri paramparça etmelidir... / Yaratılan yeni değerler ise tekrar tekrar kendini aşmak zorundadır... Friedrich Nietzsche / Böyle Buyurdu Zerdüş...''

Kemal Bey'in yüzyetmiş günlük başkanlığı devam ederken, sanki daha önceden kurgulanan süreç de, buyurulduğu gibi, sektirmeden ilerliyor ve CHP yenilenmeye devam ediyor!...

Baykal'ın tasfiyesiyle başlatılan CHP'deki yeni dönemi sorguladığımız ilk yazımızdaki (http://blog.milliyet.com.tr/Blogum.aspx?BlogNo=243081) o siyasal değişim sürecinin, gene darbesel ve daha da sert ve şiddetli olan ikinci aşaması da, bir şekilde ve bir nedenle gene başlatılmış bulunuyor!...

Ve ayrıca, parti içinde beklenen kriz sonrasında, CHP başkanı ilk kez parti tabanından çok daha ciddi, siyasi ve örgütü yapılandıracak, eylemsel bir destek istiyor... Bu çok mu çok önemli, kendi içinde demokratik bir hamledir...

Önder Sav, CHP Atatürk'ün partisi desin, eskimez desin, eskitilmez desin; CHP, dünya Soğuk Savaş sürecine girerken, zaten eskitilmiş bir partiydi!... İçinden Demokrat Parti çıkmıştı... Ve bu günde içinden, içerde kalmak koşuluyla ''Yeni CHP'' çıkartılmaya çalışılıyor!... Ve işte bu CHP, yamana yamana, bir denge içinde bu günlere geldi, getirildi!...

Bildiğimiz kadarıyla, erki o günlerde zaten kaybeden CHP'nin ister istemez ABD yanlısı politika eksenine girip, II.Büyük Savaş sonrasında, pekiştirilen yeni dünya düzeni içinde, cumhuriyeti ve yeni devleti kurmakla övünmekten ve asker -sivil bürokrasi içindeki konumunu korumaya ve de planlanmış bir ekonomi çerçevesinde, siyasal dengeleri de kendince sağlamaya çalışmaktan öte, bir etkinliği yoktu...

Ve özellikle 1980 sonrasında, siyaset sahnesinde yeniden yerini aldıktan sonra, demokrasi ve ilerleme adına, kanımızca, zaten yaptığı pek fazla bir şey de bulunmuyordu!... Üstüne üstlük, yaşam alanını iyice daraltmamak için de, gerçek anlamda bir sosyal demokrasinin serpilip gelişmesini engelleyici bir sübap olarak, farklı bir misyonu da sürdürmeye çalışmıştı!...

Ve son olarak gördüğümüz ve yaklaşık altı aydır izleyerek gelişimini yaşadığımız bu siyasal süreçde, bir gerileme vardı... Anti-demokratik bir gelenekten beslenen, ( o Jakoben ruhunu kaybetmemiş kadroların genel mizaçlarına uygun olmasına rağmen), parti içindeki farklı davranışlar, halkın beklentilerinden uzaktı... Referandum oylaması da ayrıca bir düş kırıklığıydı!... Erdoğan ve AKP'nin güçlenerek bu süreçten çıkması, CHP'ye gönül vermiş insanların moralini bozuyordu...

CHP'nin, hala o geleneğe uygun olarak, yukardan buyurucu anti-demokratik uygulamalarla yönetilmesi, sıradan izleyiciyi şaşkınlığa düşürdüğü gibi, halka coşku veren bu başlangıç süreci , birde bu yüzden aşama aşama geriye gidiyordu... Bu nedenle, yeni başkan da, her geçen gün toplumdan aldığı ilk siyasi puanlarını, yavaş yavaş kaybediyordu...

Ve bu arada, sosyalistleri de içine alarak yola çıkan, halk merkezli, yeni ve yerli, bir ''Has Parti'' de, kurulmuştu...

Tüzük, deyince, rahmetli Can Yücel ağabeyi anmamak, anımsamamak, pek de mümkün değilse de, bir tüzük tanım için; oynanan oyun ve onun kuralları içinde, herhangi bir siyasi partinin yönetim organlarını ve yapısını saptayan ve yönlendiren tüm kuralların toplamı demek, sanırım yerinde olur.

Ve ülkedeki tüm siyasi partiler de, ülkenin başında hala demokles kılıcı gibi duran 12 Eylül Anayasası'nın yarattığı, Siyasi Partiler Kanunu'na uygun ve şüphesiz ki uyumlu olması bir koşul olan bir tüzükle, yönetilmek durumuyla hep karşı karşıya kalıyor!...

Tüzük de, siyasal erkin iplerini partilerde kimlerce ve ne şekilde tutulacağını belirliyor!... Ve CHP'de olduğu gibi, demokratik ciddiyetsizlik ve halkın partilere olan güvensizliği de burada belirmeye başlıyor... Tüzük siyaseti belirliyen gizli bir canavara ve parti içi es kaza oluşan, demokratik muhalefeti ve onun varolma koşullarını da ''bertaraf eden'' bir yok ediciye dönüşmeye başlıyor... .

Yargının artık uygulanmasını istediği ve CHP'yi düşük ihtimalde olsa, bölünmeye ya da bir kesimin tasfiyesine götürebile bilecek yeni tüzük, CHP başkanına beraber çalışacağı 13 yardımcısını seçme ve parti yönetimini belirleme hakkını veriyor ki, filmin kopma nedeni buradan başlıyor!...

Çünkü, eski CHP tüzüğü tüm gücü genel sekretere, yani güncelde Önder Sav'a veriyordu!... Ve Sav yıllarca bu gücü kendince, kendi yörüngesinde kullanabildi!.

Ve dolayısıyla, Deniz Baykal gibi Sav da , işlerine gelmediği için, bu yeni tüzüğün uygulanmasını istemiyorlardı...

Tüzük gitti, dava bitti mi?...

Biraz önce, yargıdan çıkan CHP başkanını rahatlatan olumlu kararın haberini, medya kamuoyuna duyurdu... Bu karardan sonra, siyasetin yanısıra bilgili bir hukuk insanı olan Önder Sav ve şürekasının işi artık zorlaşıyor... Zaten bu işin yol taşlarını döşemeye çalışan yüksek ön görülü profesyonel insanlar da, bu süreçin çok bilinmiyenli bir denklem olmadığının ayrımında olarak ve şüphesiz ki bir plan ve program içinde hareketlerini yürütmeye devam ediyorlar...

Zamanında yapılan ikinci darbe ile CHP'deki bu yeni dönemde, Baykalizm'in de son tasfiyeleri yapılmaya başlanıyor!...

Önder Sav ve şürekası akıllı davranıp, kongreye gitmezlerse, en azından önümüzdeki seçimlere kadar partide bir şekilde varlıklarını korumaya çalışırlar.. Önder Sav'a imza atanlardan önemli bir kısmı da, yeni seçimlerde yeni listelerde yer alabilmek için, yasal olarak da olurlanmış yeni ekibi bu kez geri dönüp olumluyarak, parti içi ve bölgesel pozisyonlarını koruma altına almaya çalışabilirler... Yani Erbakan Hoca'ya ve şürekasına akıl veren Önder Sav'ın, büyük güç karşısında bu kez aklı, bir kongre sürecinde kendini kurtarmaya, yetmeyebilir...

Ancak CHP'deki değişimin artık kısa bir zaman için de olsa geriye gitmesi, şimdilik pek mümkün değilmiş gibi görünüyor.

4.kasım.2010 / Tarabya

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..